Dünya düzeni, anarşi ve terör

04:0019/11/2015, Perşembe
G: 13/09/2019, Cuma
Hayreddin Karaman

Hükümetler terörü bitirmek için silahı kullanırken “Bu iş silahla olmaz, siyasi, sosyal, ekonomik… tedbirler gerekli” diyenler, AK Parti hükümeti çözüm sürecini başlatınca “Bu ihanettir, terörist ile görüşülmez, silahlı mücadele şarttır” dediler. Öyle anlaşılıyor ki, muhalefetin amacı üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek.Silah çekeni silahla durdurmak makul ve meşru olmakla beraber anarşiyi ve terörü bitirmek veya azaltmak için yalnız yurtta değil, dünyada da öldürmekten başka tedbirlere ve bunların

Hükümetler terörü bitirmek için silahı kullanırken “Bu iş silahla olmaz, siyasi, sosyal, ekonomik… tedbirler gerekli” diyenler, AK Parti hükümeti çözüm sürecini başlatınca “Bu ihanettir, terörist ile görüşülmez, silahlı mücadele şarttır” dediler. Öyle anlaşılıyor ki, muhalefetin amacı üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek.


Silah çekeni silahla durdurmak makul ve meşru olmakla beraber anarşiyi ve terörü bitirmek veya azaltmak için yalnız yurtta değil, dünyada da öldürmekten başka tedbirlere ve bunların başında da zalim dünya düzeninin adil olan ile değiştirilmesine ihtiyaç var.

“Büyüme ve İstihdam İçin Daha Kapsamlı Bir Çerçeve” başlıklı ana oturumunun açılışına da katılarak bir konuşma yapan Cumhurbaşkanımız, toplumdaki tüm kesimlerin, refah artışından hak ettikleri payı almaları gerektiğini vurgulayarak, “Biz kapsayıcılığı, daha fazla ve kaliteli istihdam oluşturulması, hayat standartlarının yükseltilmesi, eşitsizliklerin giderilmesi ve refahın yaygınlaştırılması olarak görüyoruz” derken bu düzen değişikliğine işaret ediyordu.

Çareyi yalnızca vurmada, öldürmede gören iri Batılı ülkelerin akıllı çocukları bu yolun çıkmaz olduğunu, çarenin adil bir dünya düzeninde bulunacağını defalarca yazdılar, söylediler. Daha önce de naklettiğim bazı ifadelerini yeniden hatırlatmanın tam zamanıdır:

“Dünya sistemleri analizi” anlayış ve çalışmalarının önde gelen isimlerinden biri olan Amerikalı Immanuel Wallerstein “liberal kapitalizm”den ibaret olan yeni dünya düzeninde var olan eşitsizlik ve adaletsizliklerden söz ettikten sonra dünyanın nereye doğru gittiği konusunda dikkat çekici ve uyarcı şeyler söylüyor: “Liberalizm umut afyonunu sundu ve bu afyon bütün bütüne yutuldu. En başta da dünyanın, umut vaadiyle harekete geçen sistem karşıtı hareketlerinin liderleri tarafından yutuldu... İyi tanınan bir umut yolu gönül rahatlığıyla terk edilemez. Çünkü bütün bunlar, insanlığın yedide altısının ezilmiş ve kendilerini gerçekleştirememiş insanlar olarak kaderlerine sessizce razı oldukları anlamına gelmez... (Özet: Kısa vadede devletler güvenliği sağlamada önemli işlev yüklenmiş olabilirler, ama diğer beklentiler gerçekleşmez de devlet, halk nezdinde meşruiyetini kaybederse) bireyler ve şirketler kadim çözüme; yani kendi güvenliğini kendi başına sağlama çözümüne dönerler. Özel güvenlik bir kere daha bir toplumsal bileşen haline gelir gelmez, hem hukukun üstünlüğüne duyulan güven ve hem de dolayısıyla yurttaşlık bilinci çözülme eğilimine girer. Kapalı guruplar tek güvenli sığınak olarak ortaya çıkarlar ki bu guruplar hoşgörüsüz, şiddet yanlısı ve bölgelerini her türlü yabancıdan arıtmaya eğilimlidirler. Guruplar arası şiddet tırmandıkça, lider kadroları gittikçe Mafyöz - gurup içinde kas kuvvetiyle sorgusuz sualsiz bir biçimde itaat edilmesini sağlamakla vurgunculuğu birleştirme anlamında Mafyöz- bir karaktere bürünürler. Etrafımızda bütün bunları görmekteyiz, ileriki yirmi otuz yılda daha fazlasını da göreceğiz....” (Bildiğimiz Dünya'nın Sonu, 83,84).

Wallerstein kitabının başka yerlerinde bu tehlikeli gidişten geri dönmenin yolunu, dünyanın aklı başında insanlarının bir araya gelerek/gelmeyerek daha adil, daha insanca bir dünya düzeni oluşturmaları olarak göstermektedir.

Bu sözlerin günümüzde önemli bir gerçekleşme örneğini 12 Haziran 2002 tarihli Zaman'da “Amerikan gençliği hızla yayılan çetelere üye oluyor” başlığı altında okuyoruz: “Adalet Bakanlığı'na bağlı Çocuk Hakkı ve Çocuğun Suç İşlemesini Önleme Ofisi tarafından düzenlenen ve hukukçular, araştırmacılar ile sosyal eylemcilerin katıldığı toplantıda ABD gençliğinin hızla çetelere üye olduğu vurgulandı. Kuzey Carolina'dan Ulusal Gençlik Çete Merkezi araştırmacılarından James Howell, nüfusu 100 binin üzerindeki kentlerin yüzde 93'ü veya daha fazlasında aktif şekilde çetelerin faaliyet gösterdiklerini söyledi. Howell, çetelerin nüfusları 50-100 bin arası kentlerin en az üçte ikisinde, 25-50 bin arası olan kentlerin de hemen hemen yarısında örgütlendiklerini, çete patlamasının ise 1990'lı yıllardan sonra olduğunun tespit edildiğini ifade etti. Toplantıya sunulan araştırma sonuçlarına göre çetelere çok genç yaşlardan itibaren üye olunuyor. Son dönemlerde çete üyesi kızların sayısında da hızla artış oluyor. Araştırmada ülke genelindeki 24.500 aktif çeteye 750 bin kişinin üye olduğu belirtiliyor. California'dan araştırmacı Al Valdez ise sadece bölgesi Orange'da Hispaniklerin (İspanyol asıllıların) kurduğu 18. Cadde çetesinin 50 bin üyesinin bulunduğunu, bu çetenin uluslararası bir boyut kazanarak, Meksika, Honduras, Kanada gibi ülkelerde de örgütlendiğini söyledi. Çetelerin başka ülkelerdeki üyelerini, ABD'den sınırdışı edilen kişiler vasıtasıyla sağladıkları belirtiliyor. Suç oranları yönünden ABD'nin en önde gelen şehirlerinden biri olan Chicago'dan emekli polis memuru John Guzman ise, geçen yıl gerçekleşen 666 adam öldürme olayının yüzde 25-30'unun bu çeteler tarafından gerçekleştirildiğini ifade etti. Guzman bu çetelerin uyuşturucu ve ecstasy hapları ticareti yaptıklarını, ayrıca sahte hüviyetler de düzenleyerek binlerce dolar para kazandıklarını söyledi. Guzman, çeteleşmenin ulusal bir salgın hastalık olduğunu da vurguladı. Bazı çetelerin artık ırk ve coğrafik sınırları aştığı; modern işletmeler şeklinde örgütlendikleri de belirtiliyor. Çetelerin adam toplamak için kullandıkları en önemli alan ise internet.”

Bu acı gerçekleri kaydettikten sonra meşhur hakim Bidbay'ın Kelile ve Dimne'de kaydettiği bir misali aktararak yazıyı noktalayalım: Bir kedi yolda bir törpü görür, kemik zannederek yalamaya başlar, yaladıkça dili kanar, kanı emdikçe -dilinin acısını ve giderek tükenmekte olduğunu farketmeyecek kadar büyük bir iştiha ve zevk aldığı için- yalamaya devam eder, sonunda bir de bakar ki dili bitmiş, dilsiz kalmış, çaresiz bir pişmanlık içinde bir kenara çekilip ölür.
#Hispanikler
#hakim Bidbay
#Dünya düzeni
#anarşi