Cuma namazının son sünnetini kılıyordum, yanıma bir genç gelip oturdu ve benim selam vermemi bekledi. Selam verince H.K. olduğumu sorarak teyid ettikten sonra benim, “Yahudiler ve Hristiyanlar cennete girer” dediğimi ve bu yüzden binlerce insanının dinden çıkmasına sebep olduğumu ve Allah'ın lanet ve gadabını hak ettiğimi…” söyleyerek ve heyecandan titreyerek hakaretlerine ve beddualarına devam etti, sözü bir türlü bitmiyordu, araya girerek “Benim böyle dediğimi nereden biliyorsun” diye sordum, “Bizzat kitabından okudum” dedi. “Benim böyle bir kitabım ve sözüm yok” dedim, hiç dinlemeden hakaret ve beddualarını sürdürdü. Sonunda “bunları kim hak ediyorsa onun üzerine olsun!” dedim ve ayrıldık.
1954 yılında Konya Musalla Camii'nde vekil imam olarak vazifeye (dolayısıyla din alanında konuşmaya) başladım, altmış yıldır imam, vaiz, orta öğretimde öğretmen, yüksek okulda asistan ve öğretim üyesi, İlahiyat Fakültesi'nde öğretim üyesi olarak yazdım ve konuştum. Daha önceleri de medya yazarlığım varsa da 1995 yılından beri Yeni Şafak Gazetesi'inde köşe yazıları yazıyorum. İmza attığım tercüme ve telif kitap sayısı ellinin üzerindedir.
Bütün bunlara bakan ve peşin hükümsüz olarak okuyan kimselerin hakkımda söyleyecekleri ancak şu olabilir: Sahih usule dayanarak sahih İslam'ı günümüzün insanlarına anlatmak ve Müslümanlara yönelen manevi tehlikeler karşısında gereken uyarı ve mücadeleyi ortaya koymak için çırpınmış bir Müslüman.
Gel de gör ki, gözünü ve vicdanını mezhepçilik, taassup, haset, grupçuluk ve cehaletin kör ettiği bazı kimseler 1970 li yıllardan beri beni itibarsızlaştırmak, gözden düşürmek, hatta ortadan kaldırmak için uğraşıp durdular. Son zamanlarda da benim kaleme almadığım, bir yerde yaptığım konuşmanın eksik ve düzensiz olarak yazıya geçirilmesinden oluşan bir kitabı önce bana mal ettiler, sonra da oradaki sözleri bile bağlamından kopararak, olmadı maksatlarına göre saptırarak karalama kampanyasını devam ettirdiler. Özellikle gençlerin dinlediği bazı kara vicdanlı kişilerin bu kampanyayı devam ettirdikleri ve gençleri etkiledikleri kulağıma geliyordu. Başta anlattığım olay da bunu teyit etti.
Eğer bu adamların niyeti halis ve gayretleri İslam olsaydı benim açıklamalarımı ve bunları topladığım “Diyalog ve Necat Tartışmaları” isimli kitabımı okurlar, gerçeği anlar ve yaptıklarına pişman olurlar, gıybetleri ve iftiralarından dolayı tevbe ederlerdi. Bunu yapacak yerde devamlı o kitaptan okuyarak, gençlere de okutarak veya aktararak cinayetlerine devam ediyorlar.
Ben gençleri de mazur görmüyorum. Allah akıl vermiş, fikir vermiş, niçin yalnızca onları dinliyor ve kör taklit yolunu tutuyorlar da dönüp bir kere de “Bu adam ne diyor, bu ithamlara ne cevap vermiş, ömrü boyu ne yapmış, bizzat kaleme aldığı yazıları ve kitaplarında ne diyor?” diye sormuyor, gerçeği öğrenmek için gayret etmiyorlar.
Kur'an-ı Kerim'i okurlarsa şunu öğreneceklerdir: Ahirette, körü körüne peşlerine düştükleri kimseler onlardan teberri edecekler, “Bize ne, onlar da araştırsalardı, akıllarını ve sahih bilgi kaynaklarını güçleri yettiği kadar kullansalardı” diyecekler.
Ama en büyük vebal, gözlerini ve vicdanlarını haset ve taasubun kör ettiği hoca kılıklı adamların boynundadır. Kendi dar görüşleri ve sığ anlayışlarından başka bir anlayışı ve dolayısıyla böyle bir bilgiye dayanan İslam'dan başka bir İslam anlayışını kabul etmeyen, ümmeti bölen ve inanları birbirine düşüren bu fitnecilerden elbette Allah hesap soracaktır.
Ve ben onları, O yüce makama havale ediyorum.
İthamlara cevaplarımı köşemde yazmıştım,sitemde de var tekrara hacet görmüyorum, yalnızca şu özeti tekrarlayabilirim:
Bana göre:
a) Bütün peygamberlere ve son Peygamber Muhammed Mustafa (s.a.)e iman etmeyen mümin ve Müslüman olmaz.
b) İslam ismi hem bütün peygamberlerin ve özellikle İbrahim (a.s.)ın dininin adıdır (Ali İmran: 3/67), hem de Son Peygamber'in dininin adıdır.
c) Evet, İslam bütün insanlar için gönderilmiştir ama hedefi fiilen bütün insanların Müslüman olması değildir; Allah bunu bilmekte ve Kitabında da söylemektedir. Bu sebeple davete rağmen Müslüman olmayan insanlara hayat hakkı tanınmış ve onlarla ilgili hükümler konmuştur.
d) Peygamberimiz Muhammed Mustafa (s.a.)in daveti yeterli ölçüde kendine ulaştığı halde Müslüman olmayanlar hangi dinden olurlarsa olsunlar ahirette kurtuluşa eremez, cennete giremezler.