Birliğin engelleri

04:0031/03/2016, Perşembe
G: 13/09/2019, Cuma
Hayreddin Karaman

Eskiden aynı gazetede yazanlar birbirinden “refîkımız” diye söz ederlerdi. Varsın bu kelime yaşasın diye kullanayım: Refîkımız güzel insan Kemal Öztürk dünkü (Salı) yazısında İslam Dünyasının içinde bulunduğu kaosun sebepleri ve çaresi üzerinde düşündüklerini/tespitlerini kaleme almıştı. Okumayanların okumalarını tavsiye ederim.



Katkı olsun diye birkaç yazı da ben kaleme alacağım. Birincisi “Öztürk'ün çare olarak zikrettiği İslam ülkeleri arasında birliğin” engelleri hakkında olacak.



İslam ülkeleri arasında birlik (ittihad-ı İslam-Panislamizm) konusu Meşrutiyet yıllarında hızlanmak üzere hayli eskilerden beri üzerinde durulan, birçok düşünür ve yazarın en önemli çare olarak değerlendirdiği bir konudur.



Başta Şîa ve Sünniler olmak üzere İslam mezhepleri (mensupları) arasında yakınlaşma ve diyalog konusu da asırlardan beri üzerinde konuşulmuş, toplantılara ve kararlara konu olmuş bir hedeftir.



Ne yazık ki, bugüne kadar hiçbiri gerçekleşmedi.



Niçin?



Şüphesiz engelleri arasında iç ve dış amiller var.



İç amillerin başında yönetenler ve yönetilenleri tavsif etmek gerekiyor.



Arızaları ve ara dönemleri olsa da Türkiye'yi istisna edersek İslam dünyasında seküler demokrasi ile de İslâmî demokrasi ile de yönetilen bir ülke yok. Demokrasi olmayınca karar mercii, gücü elinde bulunduran şahıslar ve gruplar olur, bunları elde etmek ve yönlendirmek de koca bir halkı yönlendirmekten kolaydır.



“Koca bir halk”a gelelim.



Demokrasinin olmadığı yerde insan hak ve hürriyetleri de olmaz. Halkın hem düşünmesi hem de düşündüğünü ifade etmesi engellenir. Sivil örgütlenmeye ise -iktidarın işbirlikçileri dışında- asla izin verilmez.



Diyelim ki, her şeye rağmen halk bilinçlendi, zulüm ve baskıya direndi, bedeller ödedi ve mukadderatını kendi eline almak üzere adımlar attı (iktidara gelir gibi oldu) bu takdirde de dünya düzeninin oyuncuları, oyun bozanlara müsamaha etmezler, bütün insani beyanlarını bir yana bırakarak asker veya sivil bir başka işbirlikçi grubu iktidara taşırlar.



Bu engeli aşabilmek için çok güçlü bir halk bilincine ve iradesine ihtiyaç vardır.



Bu bilinç ve irade nasıl ve hangi yapıcılar sayesinde oluşacak?



İşte bu noktada günümüzde insanların bilgi, fikir ve kanaat sahibi olmalarını sağlayan amiller konusu devreye giriyor ve bunlar arasında “alimler”den söz ediliyor.



Eski zamanlarda alimlerin bu fonksiyonlarının bir ölçüde -siyasi alan hariç olmak üzere- var olduğu söylenebilir, günümüzde ise ulaşım ve iletişim araçlarının eskiden hayal edilemez derecede gelişmesi sebebiyle etkiler çeşitlendi ve ne yazık ki, ipin ucu “ötekilerin” eline geçti. Medya, san'at, reklam, sivil toplum örgütleri.. yanında alimlerin etkisi devede kulak kabilinden oldu; çünkü alimler, bu amillerin içinde yönlendirici olarak yer alamadılar, toplumun geneline kapalı sayılacak özel alanlara hapsoldular.



Şimdi yeni “âlim” tipine ihtiyaç var



Dış engelleri sayın Öztürk sıralamış; bunları “gözü doymaz dünya patronlarının açık veya kapalı sömürgecilikten bir türlü vazgeçmemeleri” diye özetlemek mümkündür. Bu tespit de bizi mevcut dünya düzeninin akıbeti hakkında konuşmaya getiriyor ki, bunu kendi âkıl adamlarından gelecek yazıda (Pazar günü) nakledeceğim.


#refîkımız
#ittihad-ı İslam
#Panislamizm