Hamaset bilincin kösteğidir

04:0013/07/2017, Perşembe
G: 17/09/2019, Salı
Gökhan Özcan

Bundan bir yıl önce bugün ülkemiz için her şeyi değiştirebilecek tehlikeli bir geceye doğru adım adım ilerliyordu. 15 Temmuz, bu ülkede yaşayan ve bu ülkeyi seven hemen herkesin herhalde mutabık olacağı bir ifadeyle ‘nispeten hafif atlattığımız büyük bir badire’ idi. Aramızda yaşayan, sevip saydığımız birçok insanı, bu akıl dışı saldırının kurbanı olarak bugün hayırla ya dediyoruz, Allah mekanlarını cennet etsin.Böylesine acımasızlaşabilen bir organize hareketin, öncesi ve sonrasıyla çok iyi anlaşılması

Bundan bir yıl önce bugün ülkemiz için her şeyi değiştirebilecek tehlikeli bir geceye doğru adım adım ilerliyordu. 15 Temmuz, bu ülkede yaşayan ve bu ülkeyi seven hemen herkesin herhalde mutabık olacağı bir ifadeyle ‘nispeten hafif atlattığımız büyük bir badire’ idi. Aramızda yaşayan, sevip saydığımız birçok insanı, bu akıl dışı saldırının kurbanı olarak bugün hayırla ya dediyoruz, Allah mekanlarını cennet etsin.


Böylesine acımasızlaşabilen bir organize hareketin, öncesi ve sonrasıyla çok iyi anlaşılması bir toplum için zaruridir. Yaşananı anlayamaz isek, benzerlerinin yaşanmasını engelleyemeyiz. Sadece kanuni takibat, adli süreç, güvenlik tedbiri yeterli değildir (kaldı ki, bütün bu süreçlerin de kendi içinde yeterliliği gözetilmelidir). Meselenin sosyo-psikolojik seyrini de başlangıçtan bu yana anlamak, değerlendirmek, somut sonuçlara bağlamak gerekir. Nasıl ki insan bedeninde bir hastalığın tedavisi teşhisi ile başlar ise; toplumsal hayatta ortaya çıkan bir hastalığın tedavisi için de, önce bu hastalığın nasıl ortaya çıktığı, hangi zayıflıklar üzerinden kendini geliştirdiği, sosyal bünyeye nasıl yayıldığı, nasıl habisleştiği meselesini çözmek gerekir. Bu konuda çeşitli araştırmalar yapılıyor gerçi ama bu araştırmaların yeterli özeleştirel derinliği taşıyor olduğundan ya da topluma yeterince ulaştırılabildiğinden emin değilim.

Bu konu önemli ama daha da önemli bir şey var: Son yıllarda toplum hayatımızda pek de bize özgü olmayan, esasen ülke meselelerini kavrayışımızı zorlaştıran hatta bu meselelere ilişkin ‘ortak bilinç’in oluşmasını, olgunlaşmasını geciktiren, zorlaştıran, bazen doğrudan hastalığın yayılmasına karşı tedbir almamızı engelleyen körleştirici bir hamaset kültürü hükmünü yürütüyor. Meseleleri asli zemininden uzaklaştıran, yaşadığımız sıkıntıları gerçek boyutları ve derinlikleri ile görmemizi engelleyen ve geniş kitleleri statik ve belki de güdümlü birtakım algılamalara mahkum kılan bir hamaset kültürünün lehimize olmadığı açık... Gerçekleri, görmek istediklerimizle değiştirdiğimizde yalanla koyun koyuna yaşamak kaderimiz olur. Gerçekten uzaklaştırabildiğiniz kitleleri de her şeye rahatlıkla inandırabilir, manipüle edebilirsiniz. Geçmişe bakarsak, inandırıldıklarımız ile gerçek arasında zaman zaman ne kadar büyük uçurumlar olabildiğini, gerçeğe rağmen yalana ne kadar rahatlıkla inandırılabildiğimizi somut örneklerle müşahede edebiliriz.

Sorulacak soruların ertelenmemesi, hamasete kurban edilmemesi gerekir. 15 Temmuz’da halk ülkesine sahip çıkmak üzere can pahasına sokağa çıkmasa ne olacağı sorusu mutlaka sormamız gereken bir sorudur. Kısa bir süre içinde halkın organize olarak sokağa çıkması ve tanklara, bombalara, savaş uçaklarına göğsünü siper etmesi, dünya kamuoyu belli sebeplerle ıskalamayı tercih etmiş olsa bile, şüphe yok ki tarihin gördüğü en önemli sivil direnişlerden birini ortaya çıkarmıştır. Peki karanlık planı yapan iç ve dış odaklar, bundan önceki darbeler gibi planlarını herkesin uykuda olduğu bir saatte, sabaha karşı hayata geçirseler ve bu kadar gürültü yapmayıp daha sinsi stratejilerle önce kurumsal mevzileri ele geçirip kamu gücünü felç etseler ne olurdu? Bu şekilde bile devletin televizyonunda bildirilerini okutabildiler, bunu unutmayalım?

Bu soru sadece bir örnek... Sorulması gereken bunun gibi pek çok soru henüz yeterince sorulmamıştır. İnce eleyip sık dokumamız gereken kimi meseleler, hamasetin medyatik cazibesine kurban edilmemeli, toplumun ortak aklı çığırından çıkması çok muhtemel hamasi törenselliklere kurban edilmemelidir. Hamaset bilincin önündeki en büyük engellerden biridir çünkü. Tam olarak uyanmalı ve hepimizi birden hedef alan böylesi karanlık planlara karşı kendi bilincimizi geliştirmek için zihinlerimizi sağlıklı tutmalıyız. 15 Temmuz yiğitliğin sembolü olmuşsa, 16 Temmuz da sağlam bir bilincin doğuşunu müjdelemelidir.

#Hamaset
#Bilinç
#15 Temmuz