Bu ülkenin en büyük servetinin sokaklarındaki sıradan insanlar olduğuna inandım hep. Güleç yüzlü hacı amcalar, cefakâr ev hanımları, seher vakti dükkan açan küçük esnaf, tarla taban peşinde çiftçiler, alınteri döken işçiler, para biriktirerek çocuklarını okutmaya çalışan ana babalar, hafızlık çalışan delikanlılar, çeyiz hazırlayan genç kızlar, ülkesi için muhabbetini, ideallerini, umutlarını hiç yitirmeyen, üç kuruşa çalışıp haline şükreden, memleketin başına bir iş gelmesin diye duasını eksik etmeyen, sessiz, mütevekkil, kendi halinde insanlar... Hayata kattıkları zenginliğin çoğu zaman farkında olmadığımız güzel insanlar... Büyük iddiaları yoktur onların, büyük harfle konuşmaz, işlerine bakarlar. Hayranları, bilmem şu kadar takipçileri filan yoktur. Böyle zamane dümenlerinden haberleri de yoktur. Ayak üstü dünyayı kurtarmaz, etrafa caka satmazlar. Sessiz ama kalben daima uyanıktırlar. Siyasi tarih kitapları yazılırken özel paragraflar ayrılmaz onlara. Hepsini 'millet' diye bir kavramın içine sıkıştırıp geçerler. Oysa onlardır asıl, en kritik kavşaklar geçilirken memleketin dümenini eline alıp gidişatına yön veren. Ne zaman memleketin başı dara düşse, ne zaman üstlerine bir vazife yazılsa, ne zaman canlarını fedaya çağrılsalar, hiç düşünmez, vakur ama yine sessizce koşar gelir, sancağı yere düşürmezler. Mazlumun, mağdurun, dara düşenin imdadına koşar, iyiliğin hamarat karıncaları olurlar. Eğer memleketin istiklaline kastedilmişse, sessizliklerine biraz ara verir, bir anda büyür, birer şahine dönüşür, düşmanı haklar ve sonra ne taltif, ne madalya beklemeden yine sessizce hayat işçiliklerine dönerler. İsimleri bilinmez, namları yürümez. Kendi kocaman yüreklerinin, engin insanlıklarının farkında bile olmayan yiğitlerdir hepsi. Farkında değildirler; çünkü insan olmaktan öte bir şey değildir onların muratları. Zamanın değiştiğinden, 'insanlık'ın nadirattan sayılıp kıymete bindiğinden haberleri yoktur.
Bakın göreceksiniz, sahiciliklerinden tanıyacaksınız, her yerdeler aslında onlar. Şu sıra, memleketin başına yine bir musibet isabet ettiğinden sokaklarda, meydanlardalar. Tankların üstüne, ölüm kusan ağır silahların üstüne kırlarda koşar gibi gittiler. Kimisi şehadet şerbetinden içti, gülümseyerek uçup gitti sonsuzluğa. Onların mübarek kanlarından gelincik kırmızısı bir sel hayat buldu, yıkadı, yıkayıp arıttı kara gri şehirleri. Geriye kalanlar hayat nimetine sahip çıkıyor, köprülerde, meydanlarda, caddelerde bereketli bir millet ırmağı olarak çağıldıyor, ummana akıyorlar. Her tarafı nefes kesici güzellikte bir gelincik tarlasına çeviriyor, hayran olunası bir güzellikle donatıyorlar. Bu insanlarla aynı toprağın üzerine basmak, aynı memleketin sevdalısı olmak ne büyük mutluluk ya Rab!
Kitap kitap kendine örnek şahsiyet arayan gençler, o sessiz kahramanlara dönüp iyice bir baksın! Şu olağanüstü günlerde başa gelen bütün o zorlukları aşmak için aşkla ve muhabbetle nasıl her yöne koşuşturduklarını izlesin! İrili ufaklı sıkıntıların, hayatın akışını tıkayan beklenmedik arızaların giderilmesindeki insanca gayretlerini, birer iyilik çeşmesi gibi her susayana bir avuç su oluşlarını, olağanüstü zekalarını anlamaya, idrak etmeye çalışsın. Ve bıraksın, hariçte örnek aramasın; hayran olacaksa bu ülkenin elleri nasırlı, ağzı dualı, hakkaniyet sahibi, çalışkan, yiğit, sebil gönüllü insanlarından herhangi birine hayran olsun, bir ömür boyu gönül rahatlığıyla onu kendine örnek alsın.
Ağır bir tecrübeden geçtik ve şunu anladık içimiz acıyarak; bütün sinsi hesapları umdukları sonuca taşımaya yetecek sistematik zaafları var maalesef kamusal yapı ve mekanizmalarımızın. Ve yine bildik ki; bütün o kirli senaryoları, o sinsi hesapları bozan ve memleketi ayakta tutan yegâne şey işte bu gelincik tarlaları... Hamdolsun, bu ülkenin sessiz ve sıradan insanlarının yürekleri, her yeri sardığını sanarak kederlendiğimiz o kahredici itiş kakış kültürünü aşarak meydanları serinletti ve bu ülkenin değişmez hakikatinin klavyeler dolusu kuru gürültüde olmadığını bütün cihana bir kere daha hatırlattı.
Uyalım o vakur ve sessiz insanlara, tâbi olalım. Bilelim ki hiçbir entelektüel birikim erişmez usaresini topraktan alan bu mütevazı bilgeliğin eteklerine. Tutalım o bilgeliğin ellerinden, eteklerinden, kaybetmeyelim bir daha artık meydanlarda yeniden hayat bulan bu gönül serinliğini. Soldurmayalım memleketi meydan meydan donatan bu güzeller güzeli gelincikleri. Varsın birbirimizin aynısı olmayalım, bir rengi güzelleştiren bir başka renk olalım. Ama ne olursak olalım; sağlaması asırlarla yapılmış bir muhabbetle yine de can-ı gönülden sevebilelim birbirimizi.
Bu ülkeyi yedi düvele karşı dimdik ayakta tutmak istiyorsak eğer, inanın bize direnme gücü verecek tek cephanemiz bu!
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.