Bir ressamın bir tabloyu ortaya çıkarabilmek için nasıl uğraştığına bir bakalım. Önce uzun uzun hayal edecek, sonra bir taslak oluşturacak, sonra paletini eline alıp gereken renkleri, ara tonları belirleyecek ve nihayet saatlerce uğraşarak, ince ince çalışarak, zihnindeki güzellikleri tuvaline aktaracak. Ama bundan önce de yıllarca çalışıp didinip resmi, tekniği, estetiği, biçimi, gördüğünü gösterme yollarını, sanatkarlığı öğrenmiş olacak. Ama ondan önce de alemde insan ruhuna incelik, güzellik, derinlik katacak ifade etme biçimleri olduğunu ve buna sanat dendiğini keşfetmiş olacak. İnsan hayatına anlam katmasını beklediğimiz hiçbir amaca iki adımda katedilecek bir yolla ulaşılamayacağını bilmeli ve bunu kabullenmeliyiz. Bunun muhasebesini iyi yapmalıyız. Çünkü bu izah, her şeyin bu kadar kolaylaştığı, kısa yoldan tariflerle, fazladan tekrarla, kuru ezberle, hazır şablonla (t)üretilmiş çırpıştırma sanatın pohpohlandığı; daha çok müşteri çıksın diye bütün ifade tekniklerinin pratize edildiği, azıcık emek, çokça masrafla çakma sanatkarlığın kışkırtıldığı bir zamanın, zevkten, estetikten, güzellikten, incelikten ve derinlikten neden bu kadar yoksun kaldığını gayet iyi açıklıyor.
Fikirlerini ve duygularını geliştirmek ihtiyacından o kadar gafil ki bugün insan, bütün yatırımını gidip ‘vücut geliştirme’ye yapıyor. Halbuki idrak bakidir, geliştirilip kaslandırılan bütün o vücutlarsa, toprağın yolunu gözlediği birer fani...
“Herkes süper kahraman olmak peşinde” dedi beyaz saçlı adam, “çünkü insan olmaya gücümüz yetmiyor!”
Ney üflemeyi öğrenmek mi zor, yoksa nice uğraştan sonra neyden o ilk sesi çıkarabilmek mi? Allahualem ikincisi diyor işi bilenler... Çünkü o ilk ses sabrın nefesi, dirayet notasıdır. Geri kalansa çoğu zaman sadece sebat ve teknik...
Nietzsche, “Günün birinde uçmak isteyen, önce doğrulmayı ve yürümeyi ve koşmayı ve tırmanmayı ve hora tepmeyi öğrenmelidir. Uçmaya uçmakla başlayamaz insan” diyor ‘Böyle Buyurdu Zerdüşt’te. Öğrenmeye pek meyli olmayan ama uçmayı çok seven insanların yaşadığı bir zamana düşülmüş sayalım bu notu.
Hiç aramadan bulduğumuz şeyi ganimet sanmayalım, o kapımıza bırakılmış gaflettir. Bizim için sadra şifa olacak marifet, aramak yolunda çektiğimiz zahmettir.
Ebu Said Ebu’l Hayr’a (k.s.) bir gün suda yürüyebilen bir adamdan bahsederler. “Bu çok basit, suda bir kurbağa ya da bir sinek de yürüyebilir” der. Daha sonra uçabilen bir adamdan söz ederler. “Bu da çok basit, bir kuş, bir kartal da uçabilir” diye yanıtlar. Sonra da bir şehirden bir şehre göz kapayıncaya kadar kısa bir sürede gidip gelebilen bir adamı anlatırlar ve Ebu Said şöyle der: “Şeytan doğudan batıya bir nefeslik zamanda gidip gelebilir. Bu gibi yetenekler tek başına hiçbir şey ifade etmez. Gerçek marifet, insanların arasına karışıp, onlarla birlikte olabildiği halde Allah’ı bir dakika bile aklından çıkarmamaktır”.
“Çoğu zaman aklım başımda olmuyor doktor” dedi hasta. “Bak bakalım, belki de kalbindedir” dedi mütebessim doktor.
Bütün fotoğraflar çekildikten sonra herkes asık yüzüne geri dönüyor ama o âleme tatlı tatlı gülümsemeye devam ediyordu.
Bir çiçeğin alının morunun çayır çimenin yeşiline yaraştığı gibi şu âleme yakışan insanlar da var.
“Hakikate giden yolu bulanın” dedi meczup, “bir adım atmak neyine yetmez!”
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.