Boşluğu dolduran boşluk

04:0010/10/2016, Pazartesi
G: 16/09/2019, Pazartesi
Gökhan Özcan

İçinin cümle mesaisini hariçtekinin kusûr-u küsûrunu didiklemeye ayıran kişi, kendinde vehmettiğin o sonsuz kemâlin keyfini ne vakit süreceksin?



Yan bakanın düz gördüğü nerede görülmüş?



Birinde bir iyilik gördüğünde belki bunun hayrına senin üstünden bir kötülük düşer. Birinde bir kötülük gördüğünde peki, ne ola bundan kazancın senin?



Suyun membaındaki neyse, çeşmeden de o akar.



Bu zamanda “ayar vermek” lafı neden bu kadar dillere pelesenk oldu? Çünkü ayarlar çok kötü kaçtı; herkes aslında kendi hâl-i pür melâlini biliyor!



Ne buyurur Alvarlı Efe (ks) hazretleri, hele bir kulak verelim: “Hasislikden elin çek, sen cömerd ol kân-ı ihsan ol/ Konuşma câhil-i nâdân ile gel ehl-i irfân ol/ Hakîr ol âlem-i zâhirde, sen mânâda sultan ol/ Karıncanın dahi halin gözet, dehre Süleyman ol!”



İncitmeyi zevk edinenlerin adam yerine konduğu yerde, incinmeyi göze alıp lisanına gem vurana aşk olsun!



“Aşk nedir?” diye sordu delikanlı. “Cevaba tek kelime bırakmayan sorudur” dedi beyaz saçlı adam.



Kendinden o kadar taşıyordu ki, bir gezegende tek başına yaşıyor olsaydı da aşık olacak bir şey bulurdu.



Şimdi biz giderilemez bir hamlık ve azaltılamaz bir nâdanlıkla yeryüzünde aşık olacak birini arıyoruz. Oysa bulanlar, erenlerin söylediği gibi 'aşk'ı arayanlardı.



“Aşk odu evvel düşer ma'şuka andan âşıka/ Şem'i gör kim yanmadan yandırmadı pervâneyi” buyurmuş Sunullah Gaybî (ks) hazretleri, dikkat isterim. Hadi hem anlamayıp hem de zahmetten kaçmaya meyyal olanlar için günün diline de çevireyim acizâne: “Aşk ateşi sevilenin gönlüne sevenden önce düşer/ Muma bir bak, kendi yanmadan yandırdı mı hiç pervaneyi?”



İronik olan ne, biliyor musunuz? Eskilerin aşk için yanmaya koşana verdikleri ismi, biz sıcakta bizi serinletsin diye icat ettiğimiz zımbırtıya vermişiz! Zararı da herhalde sadece boyun tutulmasından ibaret değil!



Kendimizle aramızı o kadar bozmuşuz ki, sanki biz ne tarafa geçsek doğru hep öbür tarafta kalıyor.



“Bu işin doğrusu ne?” diye sordu kalabalığın içinden biri. “Bu ne kadar eski bir soru?” diye kendi kendine mırıldandı bir süre o koca kalabalık.



Cebindeki bütün parayı bilmemne derisinden mâmûl havalı bir cüzdana verip, sonra o cüzdanın içine koyacak hiç parası kalmayan bir şaşkın gibi değiliz de neyiz?



“Bugün zât-ı âlînizi fevkâlâde güzel gördüm” dedi biri. “Bugün zât-ı âlîniz ne güzel gördünüz” dedi diğeri. Kim bilir hangi âsûde vakti gösteriyordu saat...



İki gözünü açıp da dünyaya bir kere nazar etmediği halde, güzelin ne olduğunu nice gözü açıktan iyi bilen insanlar da var.



“Sıfırla sıfırı toplayıp duruyorsun a gafil” dedi meczup, “hesabı bilene bırak!”


#Aşk
#Sunullah Gaybi