Ahdimizi hatırlamak için...

04:0020/07/2017, Perşembe
G: 17/09/2019, Salı
Gökhan Özcan

Bizim yaşadığımız şehirde günlerdir yoğun ve bunaltıcı sıcaklar hüküm sürüyor. Bir başka şehirde bu vakitler için çok da alışıldık olmayan çok güçlü sağanaklar hayatı felç ediyor, şehri sular seller götürüyor.İklim, havalar, meteorolojik değişimler hiç şüphe yok ki kendi kaderi içinde deveran ediyor. Bu olan biteni değiştirmeye, farklı durumlar arasında tercih yapmaya kudretimiz yok. Kadir olan biz değiliz çünkü, biz maruz kalanız. Son birkaç asırda bizi tersine inandırmak için ellerinden ne geliyorsa

Bizim yaşadığımız şehirde günlerdir yoğun ve bunaltıcı sıcaklar hüküm sürüyor. Bir başka şehirde bu vakitler için çok da alışıldık olmayan çok güçlü sağanaklar hayatı felç ediyor, şehri sular seller götürüyor.


İklim, havalar, meteorolojik değişimler hiç şüphe yok ki kendi kaderi içinde deveran ediyor. Bu olan biteni değiştirmeye, farklı durumlar arasında tercih yapmaya kudretimiz yok. Kadir olan biz değiliz çünkü, biz maruz kalanız. Son birkaç asırda bizi tersine inandırmak için ellerinden ne geliyorsa yaptılar. Hayatı kafamıza göre hesaba kitaba vurabileceğimiz, neyi nasıl yaşayacağımıza karar verebileceğimizi söylediler. Hepimizi az ya da çok inandırdılar buna. Ne kadar inkar edersek edelim aslında durum az ya da çok böyle... Çocuklarımıza daha neredeyse kreşlerde dayatmaya başladığımız bitmek bilmez kariyer planlarına bakalım mesela... Elimizde mezura kendimize, ailemize, çevremize, ülkemize, insanlığa habire hayat biçiyoruz. Hiç bitmeyecekmiş gibi mecalimizi esir alan sıcaklar ya da şehirleri bir anda kıskıvrak yakalayıp felç eden ani sağanaklar... Sulara kapılan çerçöpten pek de farkı yok çaresizliğimizin. Keşke hep hatırımızda dursa bu manzara... Her şey normal seyrine döndüğünde insan aslında ne kadar aciz olduğunu unutuveriyor. Her şeye hakim olma vehmiyle ihtirasa kapılıyor ve adeta tırnaklarını geçirmeye çalışıyor dünyanın tenine. Bir yağmurluk işimiz var oysa, birkaç gün gözünü kırpmayan yakıcı güneş yetiyor canımıza okumaya.

İklimin normal seyrinde de, yaşanan olağanüstü durumlarda da hepimiz için dersler var. Kur’an’da bütün bunlardan ibretler çıkarmamız öğütleniyor. Olağanın mükemmel işleyişinde olduğu gibi, olağanın bir anda olağanüstüye dönebilmesinde de kuşku yok ki aklımızı fikrimizi aciz bırakan bir kudretin ayetleri, işaretleri, hikmetleri var.

Al-i İmran suresi 189-191. ayetler buna işaret ediyor: “Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah’ındır. O’nun her şeye gücü yeter. Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ve gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde, akl-ı selim sahipleri için gerçekten açık ibretler vardır. Ayakta dururken, otururken, yanları üzerinde yatarken (her vakit) Allah’ı ananlar (şöyle derler): Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın. Seni teşbih ederiz. Bizi cehennem azabından koru”

Ne zaman yağmur yağsa Efendimiz (sav) dışarıya çıkar, mübarek göğsünü açarak yağmurla adeta kucaklaşırdı. Bunu sahabelerine de öğütlerdi. Bunu niye yaptığını soranlara yağmura atfen: “Bu az önce Rabbiyle beraberdi, bunun Rabbiyle ahdi yeni!” derdi.

Yağmur yağdığında biz bütün bu ibretleri almak ve bu ibretlerle idrakimizi genişletmek yerine, meseleyi bıktırıcı klişelerle bir altyapı tartışmasına çevirerek bunun üzerinden birbirimizi hırpalamayı seçiyoruz. Elbette altyapıda eksik olan her ne ise elbirliğiyle acilen ve mesele kayıkçı kavgasına dönüştürülmeden tamamlanmalı. Ama iklimin, sağanak yağmurların, yakıcı güneşin, gelip geçen bulutların, rüzgarın, fırtınanın, gök gürültülerinin ve bir anda bütün karanlığı aydınlatan yıldırımların insana söyledikleri de bu zihinsel itiş kakışa kurban edilerek ıskalanmamalı.

Rabbiyle ahdini neredeyse unutmakta olan bir insanlığın, yağmurdan, güneşten, rüzgardan, yıldırımlardan öğreneceği çok şey var. Modern zamanın oyalayıcı şemsiyelerini aradan kaldırıp göğsümüzü yağmura tutmak zorundayız. Bunu ahdimizi tazelemek ve tazelenmek için yapmalıyız. Çünkü yağmur Rabbimizin yanından geliyor, onun ahdi çok yeni!

#Yağmur
#İnsan