I-
Ölüm haberi almadığımız gün yok.
Ölüm haberi alır almaz bu ölümler kimin işine yarar temalı haber programlarının kalbimizde açtığı tahribat büyük.
Efendiler!!!
Yerdeki kan kurumamışken başlamayın Allah aşkına “terör okuma”larına.
Söyleyenlerin kendini bilmediği, bilenlerin ise bütün gücünü manipüle etmek için kullandığı şu “analiz” aromalı programlarınız, terörün ekmeğine yağ, bal, kaymak ikram ediyor.
“Kimin işine yarar bunlar” diye yayın yapıp, sözüm ona rasyonel yorumlar döktürünce bu ekran fotoğrafının ters simetrisine “o adam”ın fotoğrafı düşüyor.
“O adam” kim mi?
Herkes can pazarında, bir yaralıyı daha hastaneye kavuşturma derdinde iken, “o adam” elinde sigara, gözünde güneş gözlükleri poz veriyor.
Poz veriyor, belli ki o pozu çekecek bir arkadaşı da var.
“Ben de oradaydım” diyecek. Sosyal medyada paylaşacak. Bak hiç üzülmedim ölenler pozuma fon diyecek.
Yeni bir Türkiye ne zaman olur, iyi mi olur kötü mü olur bilmiyorum.
Ama yeni bir insan var aramızda.
Yaşanmış her şeyi ardına fon alarak kullanıp önünde poz verecek aymazlıkla dikilen yeni bir insan!!!
II-
Bu gün eğitim meselesine devam edecektim. Cuma günü okuyucularım 2015 Nobel Kimya Ödülü sahibi Aziz Sancar ile ilgili olarak yazdığım yazıdan sonra günümüzün eğitim kalitesi ile ilgili olarak yazmaya devam etmemi talep etti. Yazacağımı söyledim. Yazacaktım.
Ama Ankara'daki terör saldırısı bir kere daha üzerimize, idrakimize ıslak bir yorgan gibi çöktü.
Neden yangın değil de ıslak yorgan teşbihini kullanıyorum?
Yangın uzaktan bile görülür. Dumanı, alevi burada bir yangın var diye dört bir yana haber verir.
Yangın kaza ile çıkabilir, hiçbir kasıt olmadan dikkatsizlik sonucu çıkmış olabilir, kasten çıkarılmış olabilir. Hangi nedenden ötürü çıkmış olursa olsun yangın görülür. Burada yangın yok diyemez hiç kimse.
Islak yorganda doğrudan kasıt vardır. Uzaktan bakınca ne var ki işte bir yorgan diye düşünürsünüz. Islak yorgan, altında yatanlar için eza ve cefadır. Uzaktakiler desenine bakıp nostaljik tatlar eşliğinde zevklenebilir.
Koca bir ülke olarak üzerimizde ıslak bir yorgan var.
Bulutların arasından görünüp kaybolan güneş, yorganı kurutmaya yetmiyor.
Her geçen gün üzerimize bir ıslak yorgan daha atılıyor çünkü! Yorganların kurumaması için dört bir taraftan üzerimize su sıkılıyor.
Sıkılan su olduğu için, suyu sıkanlar sıkılan su miktarı üzerinden “imaj pazarlaması, ikram pazarlaması” yapıyor.
Bunları nasıl aşarız?
Paydayı genişleterek.
Herkesin kendi mahallesine saklanıp diğerlerini hedef aldığı bir ülkede “inadına barış” filan olmaz.
Vatanımızda neredeyse bütün uluslararası terör odakları dolaşıma girmeye uğraşırken; “Ankara katliamı”nı acil olarak devlete fatura etmeye kalkan HDP Siyaseti ile barış, imkansızın coğrafyasında halay çekmekten başka bir anlama gelmiyor.
Allah bu acıyı unutturmasın. Amin.