Cuma günü yayınlamış olduğum mektubun ikinci bölümünü dikkatinize sunacağım biraz sonra.
Mektubun satırlarında yol almadan önce sizlerden gelen tepkilere dikkat çekmek istiyorum. Gelen tepkileri kabaca dört bölümde ele almak mümkün:
-“Mektubun ikinci bölümünü merakla bekliyorum yorumumu mektubun sonuna saklıyorum.”(Hikayeyi sondan geriye doğru okumayı sevenler)
-“Mektup çok dikkatli ve samimi yazılmış anne babaların ibretle okuması gerekiyor.” (Anlamayı, anlayarak yol almayı tercih edenler.)
-“Erkeklerden gelen mektuplar çok zayıf herhalde. Hiçbirşey söylemeyen mektupları niye yayınlıyorsunuz!” (Her türlü sosyal meseleyi kutuplaşma içinde görmek isteyenler.Bunlara göre genç kızların mektubu iyi idi ama onlara cevap veren erkeklerin mektubu zayıf. Tabii köşenin sahibi kadın olunca böyle oluyor.Zaten erkek köşe yazarları da türübünlere oynuyor.Türübünler hep kadın.)
-“Bu mektuplar bizi bir yere götürmez esas siz ne yapacağımızı söyleyin.” (Sosyal olayların fiziki meseleler kadar kısa sürede çözülebileceğini zannedip didaktik yorumları ile ümmeti canından bezdirenler.)
Uzunluğundan dolayı tek parça olarak yayınlayamadığımız mektubun ikinci bölümü şöyle:
“Etrafımda evlenen kişilere bakıyorum. Kimi aşk yaşayıp evleniyor, kimi ten uyumu ya da ruh uyumu olarak nitelendiriyor, kimisi beni şu kız idare eder, falanca benim kahrımı çeker diyor, kimisi anne babasının bulduğuna ses çıkarmıyor, kimisi mantık evliliği yapıyor. Özetle evlenirken aile kurumunun temeli olarak Allah rızasını referans alan kişilere rastlamak oldukça güç. Peki biz bu işi nasıl yapacağız o da ayrı bir çıkmaz. Kendi iş çevremde muhafazakar pek kimse olmadığı için evlenebileceğim birisiyle tanışma imkanım olmuyor.
İş çevrenizde size talep olsa da, materyalist bir yaklaşımla yaşayan bir insanla bir ömür geçiremeyeceğinizden bu seçenekleri gözden geçirmiyorsunuz bile.
Dedim ki anne baba rızasıyla olsun bu iş, siz bulun görücü usulü olsun. Eş bulma görevini aileye devrettiğinizde onlar da evladımız için en iyisi olsun diye mükemmeliyetçi bir yaklaşım gösteriyorlar ve girişimler sonuçsuz kalıyor. Hep iki arada bir derede, olsun mu olmasın mı soruları.
Çalışıp çalışmaması ayrı bir sorun. Aile içinde bile çözüme kavuşmuyor:
-“İstanbul'da hayat pahalı geçim zor olur.”
-“Evde otur otur sıkılır.”
-“Sen akademisyensin yanına yakışan biri olsun.”
-“İnsan içine çıkabileceğin biri olsun - o ne demekse-.
Ee iyi güzel de, hadiste buyrulmadı mı dini güzel olanla evlenin diye. Onu bulalım o zaman. İşte orada tam olarak yıkım yaşanıyor. Yeni nesilde kimin ne yaşadığı belli değil.
Zaten bu da zat-ı âlinizin yazdığı ve İslami kesimin sosyolojik tahlilinin yapıldığı diğer yazılarda belirtildiği gibi, selfie'ci, huqqa'cı, butik triko'cu, kimin düğünü daha güzelci kızlarımızın hikayesi karşımıza çıkıyor.
Elbette aza kanaat eden, çalışkan, yuvasını yapacak olan ve herşeyden önce zamanımızda mumla aradığımız edep sahibi kızlarımız vardır, yaşıyordur. Ancak şimdiye kadar malesef hiç karşılaşamadık. Dini cemaatlerde yatılı kalan kızlar dahil olmak üzere muhafazakar kesimden kız sormaya annem çekiniyor. “Kimi sorsam onun görüştüğü var cevabıyla karşılaşıyorum” diyor.
Bir de bizim beğenmemizle iş bitmiyor tabii. Karşı tarafın ev, araba, mobilya, çeyiz ve filinta gibi delikanlı beklentisi de var. Bazen kızın ailesi elimizi yüzümüzü beğenmiyor türlü bahaneler üretiyor. Tüm bu sorunsalın üstüne bunu da ekleyince sonuç geçmiş olsun oluyor.
Demek ki kariyer, araba, ev yetmiyor. Yakışıklı olmamız da lazım. Yakında baklava dilimli karın kası olan muhafazakar erkekler revaçta olursa şaşırmamak lazım.
Özetle işimiz Allah'a kalmış. Dua ediyoruz. Dua bekliyoruz. Vardır belki bir yanlışımız. Yanlışı kendimizde aramamız lazım hep. Belki bizim intihanımız da bu.
Benim gibi yaşamaya çalışan, sosyal medyadan kız arkadaş bulmaya çalışmayan, haramdan uzak durmaya gayret gösteren arkadaşlarda durum hep aynı. Kanaatkar, karşılıklı sevgi saygı çerçevesinde Allah rızası için bu dünyada ve öbür dünyada yoldaşlık edebileceğimiz, Allah yolunda hizmet edecek çocuklar yetiştirebileceğimiz bir eş beklentisi bizimkisi.
Muhakkak ki Allah duaları işitendir.
Biliyorum oldukça uzun bir metin oldu, çenemin düşüklüğü klavyeye vurdu. Affınıza sığınarak ve özür dileyerek tüm samimiyetimle içinde bulunduğum manevi durumu izah etmeye çalıştım.
Mevcut durumda kızlar erkekleri tembellikle ve pısırıklıkla suçluyor diyorsunuz. Peki bize düşen muhafazakar kızların karşısına dikilmek mi?
Ya da kızların karşısına çok çalışkan ama çok yakışıklı olmayan bir erkek çıktığında kabullenecekler mi bu eş adayını?
Kalpleri kalplere ısındıran ancak Allahü Teala ise bu tür formüllerle bir yere varılamayacağını savunsam çok haksız sayılmam herhalde? Konu sanki dönüp dolaşıp bilinçli ve şuurlu mümin eksikliğine geliyor gibi. Sonumuz hayır olsun.”
S.E.C./Hukuk Fakültesi Araştırma Görevlisi.
Yukarıdaki satırların sahibine önce kendim, sonra kamuoyu adına teşekkür ediyorum. İçinde bulunduğu durumu samimiyetle tasvir eden satırlarının bir vakittir parantez içine aldığımız sorunlarımızı idrak etme- mize vesile olacağına inanıyorum.
Mektuplar devam edecek mi?
Size bağlı. Erkeklerden gelen mektupları değerlendirdiğim yazıların paylaşımı sanki daha az gibi.
Ne dersiniz?