Ne yiyelim ne giyelim derdinde olanlar bu yazıyı okumasın! (I)

04:0025/09/2015, Cuma
G: 13/09/2019, Cuma
Fatma Barbarosoğlu

Size bir bayram hediyesi sunmak istedim.Cemil Çiftçi tarafından yayına hazırlanan ve Kurtuba yayınları tarafından basılan Osmanzade Hüseyin Vassaf'ın “Hicaz Hatıraları” olarak yayınlanmış günlüğünden tadımlık notlar...Dilini anlamakta zorlanabilirsiniz. Acele etmeyin ve metni lütfen sonuna kadar okuyun.Okuyun ve Efendimizin “Hac meşakkattir” sözünü hac yoluna düşenlerin nasıl içselleştirmiş olduğuna dikkat kesilin.Müellif 10 Muharrem 1872 doğumlu. Doğum gününden dolayı adı Hüseyin.8 yaşında iken

Size bir bayram hediyesi sunmak istedim.

Cemil Çiftçi tarafından yayına hazırlanan ve Kurtuba yayınları tarafından basılan Osmanzade Hüseyin Vassaf'ın “Hicaz Hatıraları” olarak yayınlanmış günlüğünden tadımlık notlar...

Dilini anlamakta zorlanabilirsiniz. Acele etmeyin ve metni lütfen sonuna kadar okuyun.

Okuyun ve Efendimizin “Hac meşakkattir” sözünü hac yoluna düşenlerin nasıl içselleştirmiş olduğuna dikkat kesilin.

Müellif 10 Muharrem 1872 doğumlu. Doğum gününden dolayı adı Hüseyin.

8 yaşında iken annesini,18 yaşında iken babasını kaybeder.

Ardında pek çok kıymetli eser bırakmış olan Osmanzade Hüseyin Vassaf Hicaz yolculuğunu günlük olarak kaleme almış.

Ciddeye vapur ile varılacak Cidde'den sonra yola develer üzerinde devam edilecektir.. Marmaradan ayrılmadan gemi bir kaza geçirir.

Ve günlerce vapurun tamir edilmesini bekler müstakbel hacılar.

Buyurun:

“7 Zilkade sene 1323 (2 Ocak 1906) yevm-i Salı”

“Nısfu'l-leylde refîkım Hacı Nuri Efendi birdenbire kalkıp kapıya koştuğundan derhal uyandım, telâşe sebebini sorduğumda “Aman oğlum bir bağrışma vardır. Galiba vapurda bir kaza zuhûr etti” demesiyle yataktan fırladığım sırada bir tarrâka-i hevl-nâktır koptu. Sanki vapur derûnuna birkaç top birden ateş eylemiş idi. Baş açık yalın ayak güverteye koştum. Yolcular da çıkmışlardır. Bir vâveylâ bir fiğândır zuhûr edip kimisi kendini denize atmak istiyor, kimisi şaşkınlığından gülüyor, kimisi ağlıyor, kimisi titriyor, kimisi düşmüş bayılmış idi. “Ne oldu” diye sorduğumuzda “vapur kayaya çarptı” cevâbını aldım. O zaman dizlerimin bağı çözüldü. Kar ve fırtına ber-devam idi. Marmara ortasında kayaya nasıl çarptık, ne mevkideyiz diye düşünmeye ve etrafa bakmaya başladım. Bir dağ kenarında olduğumuzu ve döküntü kayalar yanında bulunduğumuzu anladım. Kaptan ve tayfalar pür-telâş iskandil ediliyor; aşağı yukarı bağrışıyorlardı. Bir iki dakika sonra “Yolcular, telâş etmeyiniz. Anbarlarda bir rahne yoktur. Yola devam edeceğiz” dediler.

“Tahkîkâtıma göre ikinci kaptan nöbette iken sarhoşluğu hasebiyle geminin istikâmetini ve suların cereyânını hesâp edememiş, Marmara adalarının döküntüsü üzerine düşmekliğimize sebep olmuştur. Vapur delindi şâyiası yine revaç bulduğundan yolcuların gürültüsü, kaptanları ve tayfaları da korkutmuş olduğu için nihâyet hakîkati söylemeye mecbur oldular. “Baş tarafta tatlı su hazinesinin su kesiminden aşağısı delinmiş, başka bir ziyân yok. Yarım yol ile gideceğiz, emin olunuz” diye herkese tesellî-bahş oldular. Saat yediye on var idi. Uzaktan iki vapurun gitmekte olduğunu kandillerinden fark eylediğimiz gibi onların yolu hatt-ı istikâmet oluşuna göre bizim birkaç mil cenûba inhiraf eylediğimiz istidlâl olundu. Mezkûr vapurlardan biri, bizi, “bir hâle dûçâr olmuştur” diye tahmin ederek yaklaşmaya başladı. Nihâyet yaklaştı. Hepimize büyük bir hiss-i hayât geldi. Düdük çaldı. İstifsâr-i hâl eyledi. Bizim vapur işâret-i bahriyye ile hâlini anlattı. Bizi bırakmadı. Yarım yol ile devama başladık. Şunu arz edeyim ki vapurun müsâdeme mahalli su sahrıncına tesâdüf ettiğine ve vapurumuz bölmeli olduğuna mebnî inâyet-i Rabbâniyye ve rûhâniyet-i mukaddese-i Muhmmediyye ile halâsımıza pek büyük sebep olmuştur. Uyku unutuldu. Herkes güvertede, olanca elbisesini giymiş soğuğa mukâvemet ve her gûne ihtiyâta riâyet ederek duruyor, ara sıra vapur batıyor mu gibi muâyenelere koyuluyordu. ”

Yukarıdaki satırları okuyunca ilk ne düşündünüz?

Yolcular 19 gün sonra Hicaz'a varacaklar.Benim en dikkatimi çeken şey Hüseyin Vassaf'ın 2.Kaptan'ın sarhoşluğunun sebep olduğu bu kazayı anlatırken ne kadar mesafeli ve rasyonel dil kullanmakta oluşuydu. “Hac meşakkattir “ hadisi şerifini içselleştirmiş sabırla vapurun tamir görmesini bekliyor:

“Kumpanyanın Dersaâdet Ser-acentası Mösyö Silli Alfred tamirâtı tesri' için Dersaâdet'den gelmiş idi. Kamaramıza gelip takırtıdan rahatsız olmamaklığımız için birinci mevkiye naklimizi teklif eylemiş ise de bir beis olmadığını beyân ile teşekkür ettik, oraya gitmeyi arzu etmeyişimizin sebeb-i yegânesi merâsim altına gireceğimiz korkusu idi. Gece salonda hoş bir âlem geçirdik, ba'dehû kamaramıza çekildik.”

Müellif gah kamarasında,gah güvertesinde tefekkür ederek vaktini geçiriyor .Vapur tamir edildikten sonra yorgun argın Hicaz' a varıyorlar.Hicazdan sonra develerle yolculuk yapmak zorundalar.

Günümüzün 5 yıldızlı kuş gibi uçup düş gibi alışverişlerin yapıldığı “hac mevsimi”ne hiç benzemiyor hazretin satırlarındaki tasvirler.

Yazının tamamını yazı işleri geri çevirince affınıza sığınarak ikiye bölmek zorunda kaldım.

Hacıların yol güvenliği için dağ başlarında bekleyen Türk askerlerinin dramına tanıklık için pazartesini bekleyeceğiz...

Tebrik:

Bayramımız mübarek. Allah biz aciz kullarına da mübarek işler yapmayı nasip etsin inşallah.
#Cemil Çiftçi
#Hicaz Hatıraları
#7 Zilkade sene