Kör muhaliflerle kör taraftarlar arasında...

04:0014/09/2015, понедельник
G: 13/09/2019, пятница
Fatma Barbarosoğlu

I-Çöküş dönemlerine eşlik eden en kötü partner lükstür.Yoksulluk ile lüks acıdır ki aynı dönemin iki ürünüdür.Şaşırtıcı bir şey yoktur aslında, başkalarının hakkını gasp edenlerdir kendisini en ziyade lüksün tuzağında kıvranır bulanlar.Başkalarının hakkını gasp etmek sadece paralarını pullarını ele geçirmek, kolay yoldan para kazanmak ile alakalı değildir. Aynı zamanda başkalarının ilgisini ele geçirmeye çalışmak da bir hak ihlalidir.Toprağı bol olasıca Schopenhauer, lükse düşkünlük ile özgüven

I-

Çöküş dönemlerine eşlik eden en kötü partner lükstür.

Yoksulluk ile lüks acıdır ki aynı dönemin iki ürünüdür.

Şaşırtıcı bir şey yoktur aslında, başkalarının hakkını gasp edenlerdir kendisini en ziyade lüksün tuzağında kıvranır bulanlar.

Başkalarının hakkını gasp etmek sadece paralarını pullarını ele geçirmek, kolay yoldan para kazanmak ile alakalı değildir. Aynı zamanda başkalarının ilgisini ele geçirmeye çalışmak da bir hak ihlalidir.

Toprağı bol olasıca Schopenhauer, lükse düşkünlük ile özgüven eksikliği arasında bağlantı kuran şu cümleleri ile yaşadığımız günlere erken bir dipnot düşmüş adeta:

“Bizim hastalıklı bir hassaslıkta olduğu için sık sık hastalanan tüm özgüvenimizin, tüm kibirliliğimizin ve iddialarımızın ve aynı zamanda da tüm gösterişimizin ve böbürlenmemizin temelinde başkalarının görüşü yatmaktadır. Lüks, bu endişe ve düşkünlük olmadan, olduğu şeyin onda biri bile olmazdı.”(Aforizmalar,s 55)

Az gelişmiş ülkelerin bireyleri “desinler” kültürünün taşıyıcılarıdır.

Özgüveni tam olanlar “alemin ağzı torba değil ki büzesin“ diyerek yolunda yürümeye devam ederken, başkalarının bilincinde yer işgal etmeye çalışanlar “desinler”, arzusuyla her şeyin en iyisini, en pahalısını tüketmeye, kullandığı her nesneyi başkalarının gözüne sokmaya çalışır.

II-

Suriyeli mülteciler için kılını kıpırdatmayan ama her gün lüks tüketiminin kucağında insanlığını kaybeden dindaşlarımızın çürümüş insanlığını anlamak için hanelerinde/hanelerimizde kayıtlı duran özgüven eksikliği ile yüzleşmemiz gerekiyor.

İzlanda gibi küçücük bir ülke Suriyelileri misafir etmek için seferber olurken Körfez ülkelerinin kılını kıpırdatmamasını nasıl izah edeceğiz!

Danimarkalı polisin küçük mülteci kız ile oyun oynadığı bir anlık kare, Batılı insan portresinin imaj yönetimi olarak elden ele dilden dile dolaşırken; bizde de tersinden dikkat çekmeye çalışan DİVA'lar var.

“Fevkaladenin fevkinde” konuştuğu abartılı ağdalı dili ile ekranlarımızı işgal eden “sanatçımıza” AVM çıkışı muhabirler

Son günlerde neler yapıyorsunuz?
” diye soruyor.

Cevap kahkahalar eşliğinde geliyor:

«
Hiçbir şey yapmıyorum, durmadan para harcıyorum.

“Durmadan para harcayana” muhabir tekrar soruyor:

Ülkemizdeki Suriyeli göçmenlere yardım etmeyi düşünüyor musunuz?

(Bu sorunun tam zamanı ve yeridir. Çünkü Suriyeli mülteciler AVM kapılarında boyun büküyor. Parası olanlardan insanlık payı istiyor.)

HAYIR!!!
” diye cevap veriyor harcamalara doyamayan.

Neden sebep?

Çünkü zatı devletlerine sorulmamış. Acaba savaştan, katliamdan kaçan bu insanlar sizce Türkiye'ye gelmeli mi diye.

“Ben onların gelmeleri taraftarı değilim. Yanlış anlaşılabilir ama ne anlaşılırsa anlaşılsın. Bizim aç insanlarımız, bizim sefaletle boğuşan insanlarımız var. Ne bileyim ama yukarıdakiler doğrunun bu olduğuna karar vermişler. Yapmışlar. Bunlar tabii ki hassas konular. Benim kanım, canım, vatandaşlarım dururken zannetmiyorum ki oraya yardım edeyim.
İsteyen kızsın isteyen söylensin ama benim görüşüm bu.”

Rol çalıyor DİVA!

İnsani şeyler söylese dikkat çekemezdi. Ama bizim de fakirlerimiz var. İsteyen kızsın derken hadi bana birileri kızsın, bu vesile ile dikkatleri üzerime çekeyim derdinde.

İmaj yönetimini yapanlar pek başarılı değil herhalde. Dikkat çekmek istiyorsa dünyanın dört bir tarafından kadınlar Danimarkalı polise evlenme teklif edip uğruna sınırları aşmaya göze alıyor. Diva da bu yola başvurup “dünyanın” dikkatini üzerine çekebilirdi.

III-

Ekranlara sığmayan “Diva”nın ne söylediğinin çok da önemi yok deyip şu okuduğunuz satırları yazmayabilirdim.

Lakin yazdım.

Çünkü Türkiye'de liyakatsizlere ekranlar, köşeler devredildikçe sahne büsbütün ya kör taraftarlara ya da kör muhaliflere kalıyor.

Hal böyle olunca sorun çözenlerin, derde derman olanların gayretleri değil, her olaydan kendince rol çalmaya kalkanların şişkin egoları ufuk çizgimizi görünmez kılıyor.
#Danimarka
#diva
#mülteci