Gündem gergin, haberler alevden bir top. Ateşi gören kim?
Zenginler tatil yapıyor, fakirler keder topluyor.
Sosyal medya üzerinden okuyucularıma evlilik yazılarına devam edeyim mi diye sordum. Cevaplar ikiye ayrıldı. Gençler devam et dedi. Devam etme diyenler ise “Bu gündemde evlilik meselesi konuşmak tuhaf kaçmıyor mu artık yazma bu tür yazıları" nidası ile ünledi.
Yazma diyenler gündem üzerinden yazma dediğine göre yazmaya devam etmeliyim o halde dedim.
Neden mi?
Gündem ne olursa olsun düğün kurulur. Kurulmalıdır. Gençler evlenmeli bir yuva sahibi olmalıdır.
Bütün Türkiye'yi kendi sosyal çevresinden ibaret bilenler her gün evliliklerin ne kadar zor olduğunu, yürümediğini mutlu aile yuvası masalının altında ne hıyanetlerin olduğuna dair yazıyor, dizi film olarak pazarlıyor, roman olarak çok satanlar listesini zorluyor.
Biz bu ortamda hamaset cümleleri kurarak kahramanlaşma yoluna gitmemeliyiz. Gündelik hayatın dokusunu, dikkatli, rikkatli bir kalp ile tasvir ve tahlil ederek çıkış kapısının önündeki barikatı kaldırmaya ceht etmeliyiz.
Düğünler tarih boyunca beklememiştir.
Düğünlerin beklemediğine dair vereceğim örnek 12.Yüzyıl'dan.
Neden 12.Yüzyıl mı? Bir yanıyla günümüz 12. Yüzyıl'a fazlasıyla benziyor. Olayımızın iki öznesi var. Biri kahraman diğeri cani/haydut/korsan. Hikaye Selahattin Eyyubi ile “Kara Lord" lakaplı şövalye Raimond, daha bilinen ismiyle Keraklı Reginald arasında geçiyor.
Kendi iktidarı için herkese kötülük yapan “Kara Lord" hem Hristiyanlara eziyet ediyor hem Müslümanlara. 1156'da o dönem bir Hristiyan adası olan Kıbrıs'a öyle bir saldırıyor ki “Moğolların bile Raimond"ı kıskanacağı söyleniyor.
Lakabı lord kendisi korsan olan Raimond'un niyeti Mekke'yi ele geçirmek. “Kara Lord"u bu hayale sevk eden Müslümanların tedbirsizliği. Tedbir ki müminin basiretinin nişanesidir. Kızıldeniz'i boş bırakıyor Müslümanlar. Kızıldeniz'in boşluğu “Kara Lord"u Mekke'yi fethetme hayaline gark ediyor.
Sultan Selahaddin'in kervanlarına saldırarak savaşa kışkırtmaya çalışan “Kara Lord" beklediğinin gerçekleşeceği günün bir düğün günü olabileceğini de tahmin etmiş miydi? 1183 yılında Sultan Selahattin muazzam bir ordu ile Kerak'a saldırır. Bu esnada Kerak'da “yılın düğünü" yapılmaktadır. Raimond'un üvey oğlu IV.Bauodin'in üvey kız kardeşi ile evlenmektedir.
Raimond için bu düğün o kadar önemlidir ki düğünün “kusursuz olması" için bizzat hizmet etmektedir. Sultan Selahaddin'in mancınıklarla attırdığı taşlar kalenin duvarlarını döverken, “Kara Lord", misafirlerine içki servisi yapmaktadır.
Dışarda kıran kırana bir savaş vardır, yaralananlar vardır onların sesi “düğün ahalisinin" neşesini engellemesin diye gerektiğinde müziğin sesinin olabildiğince yükseltilmesini emretmiştir “Kara Lord".
Aşağıda okuyacağınız satırları “Şarlatanlığın Tarihi"nden alıntılıyorum. Buyurun:
“Zamanın tarih yazıcılarından biri, inanması zor ama etkileyici bir hikayeyi, Selahattin'in ıslah olmaz ev sahibine olmasa da genç aşıklara nasıl cömert davrandığını kaydetmişti. Kuşatma sırasında damadın annesi Stephanie de Milly, düğün için kendi elleriyle hazırladığı yemeklerden Selahaddin'e göndermişti."
Sultan Selahaddin'in bu jeste karşı cevabı ne mi olmuş?
Gelin ile damadın hangi kulede kaldığını öğrenerek adamlarına o tarafa bombardımanı kesmelerini emretmek olmuş.
Hikayenin sonunu biliyorsunuz. Sultan Selahaddin 1187'de Haçlı Krallığı'nın hükümranlığına son vermişti.
Çarşamba günü beylerden gelen mektupları yayınlamaya başlayacağım. Başlık “sitemkar erkekler" olacak. Niye kızlar için “kederli", erkekler için “sitemkar" ifadelerini seçtim?
Genç kızlar kendileri için “neşeli değil kederliyiz aslında" cümlesini kurmuştu. Delikanlılardan gelen mektupların ortak noktası ise, kendilerini anlatabilecek ortamlara, dostlara sahip olmadıklarını dile getiren sitemkar ifadeler.
Bir önceki kuşağın kendilerini yalnız bıraktığını, hatta ailelerinin bile eş seçme konusunda “sorun çözücü" değil “sorun çıkarıcı" yaklaşım içinde olduğunu söylüyorlar.