Eskiler ne düğün bekler ne cenaze derdi. Düğün safhasına gelinince beklenmiyor kabul. Fakat modernleşme ile birlikte evlenmeler gittikçe zorlaşıyor. Sıkıntı Türkiye'ye mahsus değil.
Birkaç yıl önce, “İslami Google” açmak için girişimde bulunan bir cemaat programın sonunda dünyanın dört bir tarafından birbirini bularak evlenmiş olan gençleri sahneye çıkartmıştı.
19.Yüzyıl'da gazete ve dergiler kanalıyla evlilik ilanı üzerinden eş bulma girişimi günümüzde dijital teknolojiyi kullanarak, eş bulma sitelerine doğru evrilmiş durumda.(İslami Eş Bulma sitesi adı altında faaliyet gösteren siteleri parantez içi hatırlatmış olayım.)
Evlilik ilanları üzerine Fatma Tunç Yaşar Nihayet Dergi Şubat sayısında “Desti İzdivacınıza Talibim” başlığı altında, 6 Haziran 1918 yılında “Saadet Tevlid Eder” sloganı ile yayın hayatına atılan İzdivaç dergisindeki evlenme ilanlarına dair bilgiler sundu.
İlan verenlerin önemli bir kısmı yüzbaşı, zabit, memurlardan oluşuyor. Kazançlarının kendilerine yetmeyeceğinden endişeli olan “devlet memurları” bu endişelerini, evlenecekleri kızın bir miktar maddi güce sahip olması, hürriyetini kaybetmemek şartıyla iç güveysi de girebilecekleri üzerinden ifade ediyorlar.
Peki eş arayan hanımlar cephesinde durum nasıl?
Evlenmek isteyen devlet memuru erkekler, evlenecekleri genç kızların mal varlığını dikkate alırken kadınlar “evini geçindirmeye kafi” miktarda gelir sahibi, genç ya da orta yaşlı, içki içmeyen, evine bağlı erkeklere talip oluyorlar.
Evlenecekleri kişiyi bahtiyar edeceklerine güvence vererek kendi özelliklerini şöyle sıralıyorlar: “Ev işini iyi bilen, saza aşina, okuma yazma bilir.”
Batı'da durum nasıldı? Sorunun cevabını “Özel Hayatın Tarihi”nin V.cildinde, Fransa üzerinden bulmak mümkün.
Dergimiz, 1885 yılında çıkan Chasseur Français. 1939'da 400 000, 1970'te 800.000 satan, daha sonra tirajı azalan bir aylık dergi Chasseur Français.
(Türkiye'nin hiçbir zaman bu kadar çok satan bir dergisi olmadı.) Önceleri köylüler ve taşralı küçük burjuvalardan oluşan okur kitlesi, 1950 yıllardan itibaren büyük kentlerin orta katmanlarını içine alır.
Bu aile dergisi 1903 yılından itibaren evlilik ilanları almaya başlıyor. 1903'te 10, 1922'de 67, 1930'da 444, 1977'de 1000 evlilik ilanı alınıyor.
Bahsi geçen dergiye 1930'dan 1977'e kadar verilmiş olan ilanlar M.Martin tarafından inceleniyor ve şöyle bir tablo çıkıyor ortaya: “1930'da ilan veren kadın “ev kadınıdır, şefkatlidir, duygusaldır, ciddidir”. 1977'de “sevecen, kibar, ağırlamayı bilen kadın olur.”
Martin'in bu değişime getirdiği yorum, kadının kendisini külkedisi olarak tanımlamaktan vazgeçmiş olduğu şeklinde.
Aşağıda dikkatinize sunacağım mektupların ortak noktasının, hem dışarda hem evin içinde çalışmanın, yani bitimsiz mesai içinde olmanın genç kızlara ne kadar ağır geldiğine dair satırlar olduğuna dikkatinizi çekmek isterim. 1918'deki evlilik ilanlarının aksine genç kızlar “ev işlerinden iyi anlamanın” 1. kriter olmamasını istiyor.
Buyurun:
“Günümüz erkekleri çalışan bir kadın daha doğrusu para kazanan bir kadınla evlenmek isterken bir taraftan ev işlerinde de aynı derecede yetenekli, evine ve eşine en az bir ev kadını kadar vakit ayırabilen, bir dediklerini iki etmeyen, geleneklerine bağlı bir kadın da istemekte. Bu elbette imkânsız bir durum değil. Lakin çalışan bir kadın bu kadar beklentinin de etkisiyle ve her alanda mükemmel olamayacağı endişesi nedeniyle evliliği ertelemektedir. Denilenin aksine kariyer hayalleri değil beklentileri karşılayamama korkusu kızları evlilikten uzaklaştırmakta.”
D.T./Öğretmen
Kadının tahsil düzeyi arttıkça evlenme ihtimali zayıflıyor bkz hekimin mektubu:
“Güvensizlik en temel gerekçe evlilikten kaçış için. Erkekler güven vermiyor. Bir de buna yeni nesil kızların rahatlarına düşkün olmaları ekleniyor. Artık eski kadınlar gibi değil yeni nesil kızlar. Fedakârlıktan çekiniyorlar. Bir de kadınlar da kariyer yapıyor artık bu da önemli bir faktör. Erkeklerin sosyokültürel seviyelerinin düşük olması ise kariyerli kadınlar bakımından büyük bir eksi.
B.Ş/Hekim
“Kızların evlenmekten kaçınmasının öncelikli sebebinin evlenecekleri erkeklerde arayıp bulamadıkları özellikler olduğunu düşünmüyorum. Kadının kendini gerçekleştirme çabasının evlenmekle tezat bir davranış gibi algılanması söz konusu. Erkeklerin kadının kendini geliştirmesine engel olacağına dair bir genel kabul var. Bu kabulün aile ortamında temeli atılıyor, dillendirilmiyor ancak algıyı şekillendiriyor. Çevre de bunu destekliyor. Nihayetinde üniversite mezunu genç kadın önce kendini geliştirecek, hedeflerine ulaşacak (Örneğin yüksek lisans- doktora yapacak, yurtdışına gidecek, dil -hatta ikinci dil- öğrenecek) Daha sonra aile kuracak. Ancak aile kurma durumu ertelendikçe ertelenecek. Tabii bu durumda diğer faktörler devreye girecek, kendini hazır hisseden genç kadın bu defa da hayalindeki eş adayını bulamayacak.”
O.İ./ Bakanlık memuru Siyasal Bilgiler Yüksek Lisans Öğrencisi
“Kederli Dindar Kızlar” tarafından gönderilen mektupların ortak noktası sorumluluk sahibi, ahlaki ilkelere titizlikle bağlı, kadının yükünü arttırmayan, kadının ilerleyişini durdurmayan (kadınlar nereye doğru ilerlemek istiyor bu konuda bir kafa karışıklığı var), kariyeri için engel çıkarmayan erkeklerin azlığı.
Erkek okuyuculardan gelen sosyal medya şikayetlerinde ise seçici algı sadece “kariyer” kısmına odaklanmış durumda. En çarpıcı cümle şu: “Eskiden kim evlenecek başörtülü kızlarla diyorlardı şimdi bize layık kimse yok diyorlar.”
Mesele gerçekten böyle mi?
Pazartesi günü delikanlıların mektubu ile devam edeceğiz inşallah.