Eşyanın hakikatine dair birkaç küçük not...

04:003/07/2015, Cuma
G: 13/09/2019, Cuma
Fatma Barbarosoğlu

Bütün kadim dinler bize perhizi tavsiye eder. Nesnelere, yiyeceklere, insana ve tabiata zaruret miktarı yaklaşmaktır perhiz.Sözün Düşüşü'nün satırlarında dolaşırken, Ramazan ikliminin bereketi ile olsa gerek, okuduğum satırlar önümde bambaşka bir pencere açtı. Peygamber Efendimiz'in “Rabbim eşyanın hakikatini bana göster” duasına kapı aralayan dikkatler... olan irtibatımız noktasında bakınız çağdaşımız Ellul (1912-1994) Sözün Düşüşü adlı muazzam çalışmasında neler söylüyor:“...Görüldükleri için

Bütün kadim dinler bize perhizi tavsiye eder. Nesnelere, yiyeceklere, insana ve tabiata zaruret miktarı yaklaşmaktır perhiz.

Sözün Düşüşü'nün satırlarında dolaşırken, Ramazan ikliminin bereketi ile olsa gerek, okuduğum satırlar önümde bambaşka bir pencere açtı. Peygamber Efendimiz'in “Rabbim eşyanın hakikatini bana göster” duasına kapı aralayan dikkatler... olan irtibatımız noktasında bakınız çağdaşımız Ellul (1912-1994) Sözün Düşüşü adlı muazzam çalışmasında neler söylüyor:

“...Görüldükleri için görülen nesneler dünyasında var olurum. Koparılamaz biçimde bu gözlemlenen konuma aidimdir. Sürekli olarak onda içerilirim. Sürekli olarak kendimi, gördüğüm şey içinde biçimlendirir ve ona mesafeli tavır takınamam. Bir görüş noktasına, nesnelere kendisinden kalkarak baktığım bir konuma sahibimdir; fakat, gördüğüm şeye yerleşirim ve ondan kopamam. Yine de, kendimi nereye yerleştirirsem yerleştireyim konumumu değiştirir ve görüş alanında kalırım. Ondan asla kopamam ve o sırada mevcut değilmişim gibi eylemde bulunamam veya hatta, gördüğüm şeyden bağımsız biçimde düşünmeye başlayamam.”

Yukarıdaki satırları okuyunca dervişlerin dünya ile bütün bağını keserek ışık almayan dar bir mekanda kuru ekmek ile kırk gün inzivaya çekilmelerini düşündüm. Peygamber Efendimiz'in Ramazan-ı şerifte girmiş olduğu itikaf, seslerden ve görüntülerden arınma eylemi değil mi aynı zamanda...

Ellul, düşüncemizin yolunu gördüğümüz şeylerin belirlediğini söylüyor: “Gördüğüm şeyden bağımsız biçimde düşünmeye başlayamam.”

(Bu noktada ekran hikayelerinin ve instagramın bize yaptığı kötülükleri düşünelim.)

“Geceleri, göremediğim zamanlarda mesafeli bir konum alırım. Bu gündüz olaylarının geceleyin neden bu kadar hüzünlü hale geldiğini açıklar; kendimle ve çevremi saran dünya arasındaki mesafe tefekküre dalmama ve düşünmeme imkan verir. Bu imajlar seli beni önüne katar, sürükleyerek uzaklara götürür...”

Ellul dindar bir mütefekkir olduğu için herhalde, satırları bende dini heyecanlara kapı aralıyor. Teheccüd namazı kılmanın önemini anlatmak için yukardaki satırlardan daha çarpıcı bir şey söyleyemezdim herhalde.

Devam edelim:

“İmaj mesafeli konum almamı engeller. Ve eğer belirli bir mesafe alamazsam, ne yargılayabilir ne de eleştirebilirim. Gayet tabii gördüğüm şeyden zevk de alabilirim acı da. Onu çirkin veya güzel bulabilirim. Fakat bu eleştirel bir süreç değildir. Hiçbir yargı içermez.”

İhtiyacımız olan şey mesafe. Benden bana, benden ötekine, benden eşyaya mesafe.

İmajlar çağında en büyük sorunumuz mesafe.

İşte tam da bu sebeple dünya ile aramıza mesafe koymak için Efendimiz'in sünnetine uyarak itikafa girmemiz şart. Teknolojinin ses ve görüntü üzerinden bağımlılık yarattığı günümüzde, özellikle gençler için itikafın özendirici hale getirilmesi çok büyük bir hizmet.

Meraklısı için not: Nihayet'in Temmuz sayısını “Post modern zamanlar ve dostmodern müminler" başlığı etrafında ele aldık. Dergimizin sayfaları arasında genç itikaflarına da yer verdik. Bekleriz.
#Ellul
#Ramazan
#Sözün Düşüşü