“En büyük hayal gelin olmak, evlenmek değil!”

04:003/08/2015, Pazartesi
G: 13/09/2019, Cuma
Fatma Barbarosoğlu

I-Bazı haberler çağın ruhunu zapt etme potansiyeli taşır. 21.Yüzyılda önceliğin evlilik değil merasim olduğunu imleyen iki haberi paylaşmak istiyorum sizlerle.Birinci haberle 2014 yazında karşılaştık: Coğrafya öğretmeninin damat hariç her türlü düğün ritüelini gerçekleştirmek için hiçbir masraftan kaçınmayarak “hayallerini gerçekleştirdiği” kır düğünü idi haber.Düğün masrafları bir neticeye hizmet eder. Yeni evli çiftleri tebrik için dostları merasimin yapıldığı mekanda bulunur ve çam sakızı çoban

I-

Bazı haberler çağın ruhunu zapt etme potansiyeli taşır. 21.Yüzyılda önceliğin evlilik değil merasim olduğunu imleyen iki haberi paylaşmak istiyorum sizlerle.

Birinci haberle 2014 yazında karşılaştık: Coğrafya öğretmeninin damat hariç her türlü düğün ritüelini gerçekleştirmek için hiçbir masraftan kaçınmayarak “hayallerini gerçekleştirdiği” kır düğünü idi haber.

Düğün masrafları bir neticeye hizmet eder. Yeni evli çiftleri tebrik için dostları merasimin yapıldığı mekanda bulunur ve çam sakızı çoban armağanı hediyesini takdim eder gelin ve damada. Kendisine bir kır düğünü hediye eden öğretmenin “eylemi” “Tek taşımı kendim aldım/tek başıma kendim taktım “şarkısına yapılmış klip çekimi gibiydi.

Coğrafya öğretmeni “hayallerini gerçekleştirmiş” arkadaşları ve öğrencilerinin velileri “hayallerin” gerçekleşmesinde ellerinden geleni yapmışlardı.

İkinci haberimiz 2015 yazından bir sanal düğün karesi.

Down sendromlu genç kızın “en büyük hayali gelin olmak”. Annesi kızının “büyük hayali”ni gerçekleştirmek için yaşadığı ilçenin Gaziler Derneği'ne müracaat ediyor, müracaatı kabul görüyor ve genç kız için damatsız düğün organize ediliyor.

Düğünün vidyosu sosyal paylaşım sitelerinde mevcut.

Boş bir düğün salonu, sahnede bir masa, masada tek başına oturan gelinlikli bir genç kız. Genç kız masadan davetlilere el sallıyor, boş duran damat sandalyesine sanki damat varmış gibi başını dayayarak poz veriyor; öğrenilmiş pozlar eşliğinde sonsuz bir karenin içine demir atarak gülümsüyor.

Dört katlı düğün pastasını kesiyor genç kız, bıçağı sanki yanında damat varmış gibi tutuyor, sonra sanki damat yediriyormuş gibi kendine pasta ikram ediyor, sonra dans ediyor olmayan damadın kollarında.

O esnada davetlileri görüyoruz. Başı örtülü bir anne, başı örtülü bir hanım daha. Toplam 20-30 kişi civarında olan davetlilerin diğerleri “modern” kadınlar.

Yüksek volümde çalan şarkılar eşliğinde anne “Kızınız mutlu mu” sorusuna cevap veriyor: “Mutlu olmaz mı en büyük hayali gelin olmak idi. Oldu.”

Engelli genç kızın hikayesi sadece yakınları ile sınırlı kalsa bir sorun yok. Gelin olmak için evin perdelerini kesip bürünen genç kızı annesi böyle yatıştırmak istemiş, çaresizliğine böyle bir derman bulmuştur. Fakat damatsız düğün hikayesi bütün haber kanallarında paylaşılıyor. Düğünün vidyosu sosyal paylaşım sitesinde yayınlanıyor.

Genç kız için, ailesi için, düğünü organize edenler için bu kadar “paylaşım” bir başarı olarak görülüyor belli ki.

Dosyamızın kapağını iki uç haber üzerinden açtım. Çünkü ifradın taşkınlığı, normalin yolunu keser çoğu zaman.

Bazı genç kızların tek hayali gelin olmak.

Bazı kızların niyeti ise iyi bir evlilik yapmak. Tek hayali gelin olmak olanlar ne yapıp edip bu hayallerini gerçekleştiriyor. Damatlı ya da damatsız.

İyi bir evlilik yapmak isteyenlerin durumu giderek daha da zorlaşıyor.

Tek hayali gelin olmak olanlar için bütün mesele fotoğraflarda en güzel en değişik pozları vermiş olmak ve verilen pozların sosyal medyada paylaşılması. Çünkü ne kadar paylaşım o kadar başarı. Ne kadar “like” o kadar mutluluk.

Oysa bir fotoğraf karesinde buluşmak neredeyse imkansızdır.

“Görme Biçimleri”nin unutulmaz yazarı J.Berger Fotoğraf için şunları söyler: “ Fotoğraf öyle bir buluşma noktasıdır ki, orada fotoğrafçının, fotoğraflanan şey ya da kişinin, fotoğrafa bakanın ve fotoğrafa bakanların çıkarları genellikle birbirlerininkiyle çelişir. Ve bu çelişkiler, fotoğrafik görüntünün doğal belirsizliğini ya gizlemeye ya da arttırmaya yarar.”

J.Berger'in fotoğraf için söylediklerini paylaşım sitelerindeki vidyolar için de ifade etmek mümkün.

Paylaşanın maksadı ile seyredenin maksadı pek nadir bir araya geliyor. Paylaşanlar, olmayan bir alemde var olmak için bir anlamda varını yoğunu paylaşıyor, seyredenler ise eylenmek için “like”lıyor.

Var olma arzusu ile keyif bir alanda buluşunca varlık imha oluyor, geriye keyfin kullanıp attığı posalar kalıyor.

Sosyal paylaşım siteleri ile birlikte gündelik hayatımızın pek çok cephesi gibi, düğünlerin anlamı, önemi, düzeni baştan aşağı değişti.

Bütün çaba ve gayret “en farklı” gelin olmak uğruna harcanıyor. Kazanan elbette “farkı” pazarlayanlar oluyor. Düğünden geriye evlenmeyi değil eylenmeyi tercih edenlerin yorgunluğu, “en mutlu gün”e şahit olmak için davet edilmiş tanıdıkların şaşkınlığı kalıyor.

II-

Yukarıda okumuş olduğunuz satırlar Nihayet Dergi'nin editör yazısı.

Nihayet'in Ağustos sayısında hem “görüntülenen” düğünleri hem de evliliğin hakikatine varanları getirdik huzurunuza.

III-

Şimdiye kadar Nihayet'i bayilerden mi alalım abone mi olalım sorusuna bayilerden alın cevabını veriyordum. İdeal sahibi olan arkadaşlar için söylüyorum: Kendiniz için abone olun, dostlarınız için bayilerden almaya devam edin.

Temmuz “Postmodern zamanlar dost modern müminler” sayımız bayram hediyesi olarak hem hediye götürenler hem de hediye olarak alanlar tarafından pek makbule geçti.

Nihayet'in Ağustos sayısı da hem evliler, hem evlenmeyi düşünenler hem de düşünmeyenler için çok çarpıcı bir izlek ortaya koyuyor.

Dergiyi okuyun konuşacak çok şeyimiz olacak...
#Fotoğraf
#Nihayet Dergi
#Düğün