Türkiye'mizin adı bir kez daha terörist saldırı ile etiketlendi. Maalesef 2016'nın kanlı mayası 2017'ye de bulaştı. Cumhuriyet tarihinin şimdiye kadar en uzun yılı 2016'nın en uzun ayı olan Aralık'ın son gecesi ile, 2017'nin ilk sabahını kan ile birbirine eklendi.
Art arda gelen terör olaylarından sonra Türkiye insanı umudunu korumak ile koruyamamak noktasında sallanıyor.
Semboller savaşında insanlar katlediliyor. Yaşanan tam anlamıyla bir semboller savaşı. İçeriğin önemi yok. Etiketi takan, kelimeler üzerinden dağ bayır aşıyor. Aşan aşsın bize ne diyeceğiz de... Onların adeta dijital oyun zevkiyle yaptıkları eylemler, hakiki insanları öldürüyor.
Hakiki dedim de... Der demez bir pişmanlık duydum. Kelimelerin bile kirlendiği bir çağdayız. O kadar vahşi bir imaj savaşı sürdürülüyor ki, kurtaracak kelimemiz kalmayacak yakında.
Kelimeyi koyan, kavramı inşa eden önüne gelen her şeyi deviriyor.
2016'ın kelimesi Post-truth olarak girdi Oxford sözlüğüne, Türkçeye hakikat ötesi olarak çevrildi. Kelime hakikat ötesi ama, yalan ötesi olaylar/durumlar için zihinlerde kod açmayı amaçlayan bir içeriğe sahip.
Kimin kimi ne adına öldürdüğünün, kimin kim için silah çektiğinin belirsiz olduğu yalan ötesi çağlara geldik dayandık.
Dijital çağda kelimeler önemini yitiriyor, ana dilini zengin bir şekilde konuşanların sayısı giderek azalıyor, dolayısıyla sahici etkileşim gücünü kaybediyor. Bütün dünya İngilizce ortak paydasında, komut cümleleri ile anlaşır hale gelmişken, emirlere amade robot kimlikler çıkıyor ortaya. Sanal medya her birimizin içindeki kurgulanmış robot kimlikler için vazgeçilmez sahne gibi.
Her terörist saldırı sonrasında sanal kimlikler eliyle, “meşhur kimlikler”in “ses bombası” tivitler atma gayretiyle duyarlılıklarımız tahrip oluyor. Böylece marazi duygusallıkların ortaya çıkmasına zemin hazırlanmış oluyor.
31 Aralık gece kulübü katliamı ile ilgili olarak tivıtır sayfama gelen tepkiler üzerinden yol alalım istiyorum bu yazı için.
Sabah katliamı öğrenir öğrenmez şu tiviti attım:
Yukarıdaki tivite çok farklı tepkiler geldi. Göz hizasından iletişim kuran ve diğerlerine göre en aklı başında olan “etkileşimi” birlikte analiz edelim istiyorum.
Çünkü post-truth çağında sosyal medyanın etkisi büyük olacak. Bir takım merkezler sosyal medya üzerinden bir katliam örgütlemeye çalışıyor. Arap Baharı günlerinden geldiğimiz yere bakın lütfen...
Dolayısıyla kalbi olan herkesin rasyonel bir sosyal medya dili oluşmasına katkı sunması gerekiyor. Kişiler kendileri ile ilgili konularda duygusal bir dil kullanabilir. Bu bizi ilgilendirmez. Ancak kişinin başkaları için kullandığı ifadelerin dilinin, duygusallıktan arındırılmış olması gerekiyor. Duygusal dil marazi öfkeleri, saldırıları ve yanlış anlamaları bagajında taşıyor çünkü.
Takip etmeniz kolay olsun diye bundan sonra tiviti atan kişiyi Beyhan, tivite cevap veren kişiyi Fatma olarak belirteceğim.
Bu cümleyi birlikte analiz edelim. Söylenen nedir? Siz 10 Ekim katliamına duyarsız kaldınız. Tepki göstermediniz. Acımızı paylaşmadınız.
Sosyal medya ile birlikte “kanaat önderi” diye etiketlenen kişilerin her konuda resmi otoriteler gibi bir açıklama yapması bekleniyor. Niye bekleniyor? Çünkü bazı kişiler her türlü duygusunu “sosyal medya” ortamında paylaşmakta olduğu imajıyla hareket ediyor.
Hal böyle olunca sosyal medyada sizi hiç tanımayan bir kişi çıkıyor ve size hesap soruyor, duygularınızı izah etmenizi, kendinizi savunmanızı bekliyor. Bir suçlu gibi kendinizi savunmak zorundasınız. Ya da kavgaya girişeceksiniz.
Bütün bu hesap soruşlara nezaket sınırları aşılmadığı sürece sabırla cevap vermeye çalışıyorum. Çünkü en uzaktaki ve en yakındaki ile hakiki bir iletişim dili içinde kalmamız gerektiğine canı gönülden inanıyorum.
Yukarıdaki cümlenin sahibi ile şöyle devam ettik:
Benim görevim yarınlar için umut mayalamak. Hiçbir katliam haberinde tek tek karelere bakmıyorum/bakamıyorum. Aşırı üzülünce, aşırı şaşırınca, ekran gibi donuyor zihnim.
Söylediklerimin vebalini çekmeye hazırım. Sustuklarımın yükü bendedir. Kimseyle paylaşmam.
“Kamusal kimlik”leri sen niye bunu demedin, niye şurada sustun, niye buradan yeterince bağırmadın diye eleştirenler, kendilerine yöneltilmiş en rasyonel eleştiri karşısında kırılıp dökülebiliyor.
Nitekim yukarıdaki tivitlerime karşılık şöyle bir cevap geldi.
Yukarıdaki cümlenin sahibinin kullanmış olduğu duygusal dile odaklanalım lütfen.
Dil duygusal ama şiddet içermiyor. Dolayısıyla sağlıklı bir iletişim için atılan ilk tivitin arkasındaki duyguyu görmek için emek sarf edip karşılıklı diyaloga girmek gerekiyor.
Bu yazıyı yazmadan önce gençlerin yazdığı “sözlük”lere baktım. Öfkeli ve üzgündüler. Hepimiz gibi. Onların öfkelenmeye hakkı var ama kırk yaşını devirmişlerin sakin olması gerekiyor. Akıllı ve ölçülü olması gerekiyor.
Fakat aralarında isim sahibi tarihçilerin de olduğu “tanınmış kişiler” muhalif olmayı ülke gerçeğinden kopukluk ve ülke geleceğinden sorumsuzluk olarak anlıyor.
İktidarda ya da muhalefette hepimiz ülkemizin geleceğinden sorumluyuz.
Ülkenin geleceği sadece alınan siyasi kararlar, atılan imzalar değildir.
Ülkenin geleceği alınıp verilen selamda, birbirine en uzak noktaları yakın eylemeye bulunacak dermandadır.
Ama “kişisel başarı tarihi”, kendisini artık başarısız bulanların “saldırgan muhalif kimliği”ne sığınarak “ses bombası” tivitler atmasına imkan tanıyor.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.