Tuzu kurular için imaj bakanlıkları

04:0029/02/2016, Pazartesi
G: 13/09/2019, Cuma
Fatma Barbarosoğlu

Aşağıda sizinle bir haber paylaşacağım. Bir ülkenin başbakanının yaptığı bir açıklamaya dayanıyor haber. Başbakanın ülkesini tahmin etmeniz zor değil.



Ülkenin Mutluluktan Sorumlu Devlet Bakanı olacağı açıklamasını Twitter hesabından yapan Başbakan, iki “ilk”e birden imza attı. İlk defa bu kadar büyük bir duyuruyu sosyal medya hesabından paylaşarak ve dünyanın başka hiçbir ülkesinde olmayan bir bakanlığı kendi halkına armağan ederek... Tahmin edileceği gibi ilk Mutluluk Bakanı da bir

.



Siz

duyduğunuzda/okuduğunuzda ne hissettiniz bilmiyorum. Benim aklıma doğrudan Dino Buzzati'nin “Balon” öyküsü geldi.



Öykü, Katolik dünyanın ahiret anlayışının izlerini taşıyor.



Birleşik Arap Emirlikleri Başbakanı'nın açıklamasını duyar duymaz, hafızamın Katolik yazarın öyküsünü devreye sokmasını anlamakta zorlandım. Bir müddet öyküyü zihnimden silmeye uğraştım. Haberi başka bir yerden değerlendirmek için bir hayli çaba sarfettim. Yazıyı yazmaya direndim önce. Hele biraz vakit geçsin bu haberi bambaşka bir noktadan “okurum” diye kendimi beyhude teselli etmeye çalıştım.(Üstelik her hafta bir habere, bir Colombre öyküsünü yoldaş etmek okuyucu için de sıkıcı olabilirdi...)



İki gün sonra “Tuzu kurular için yeni imaj bakanlıkları” diye bir başlık attım.



Başlığı bulan yazıyı yazar. Başlık buradan atıldığına göre, kelimeler buradan yol alır. Almadı lakin. Başlığa rağmen çarpık bacaklı, çirkin suratlı küçük kız geldi oturdu yazının üstüne.



Hangi kız mı? Buzzati'nin öyküsündeki kız. O halde öykünün eşiğinden bir adım atalım:



İki Aziz yedi kat göklerden dünyaya bakmaktadır. İçlerinden birisi der ki, “Şu yeryüzünde tek bir mutlu kişi yoktur”. Diğer aziz mutlu insanların olduğuna inanmaktadır. Cennet'ten yeryüzüne bakar sonunda o çarpık bacaklı kızı görür. Kız bir baloncudan balon istemektedir. Onca yokluğa rağmen annesi küçük kıza istediği balonu alır. Çarpık bacaklı, pek de güzel olmayan küçük kız mutlulukla fakir mahallesine doğru yürümektedir. Onca fakirliği ışıklandıran tek şey, yüzündeki tebessümdür. Mutluluğunu dışarı/dışına sızdıran tebessüm. Çok sürmez bu tebessüm. Mahallede serseri takımıyla karşılaşır küçük kız ve annesi. Küçük kız o mutlulukla tebessüm eder serserilere. İçlerinden birisi küçük kızın tebessüm üzerinden verdiği selamı alır. Nasıl mı? Elindeki sigarayı küçük kızın balonunda söndürerek.



Diyorsunuz ki bu öykünün Mutluluk Bakanlığı ile ne alakası var?



Alakayı kuran ben değilim, hafıza kayıtlarım. Dedim ya, tıpkı şimdi sizin şaşırdığınız gibi ilk başlarda ben de şaşırdım.



Sonra hafızamın sunduğu resmi kabullenerek yazmaya başladım.



Mutluluk dediğimiz şey bir balonun ömrü kadardır. Ya elimizden uçup gidecektir balon, ya da bir başkası tarafından patlatılacaktır. Ama biz o balonu alma heyecanımızı o an yaşadığımız duyguları geriye dönük olarak yaşamaya devam ederiz. Mutluluk geçmiş ile ilgilidir. Hafıza, olmuş bitmiş yaşanmış anların, yaşadığımız sürece, kaydını tutar; sağlıklı bir bilinç yaşanılan zamanın ışığını düşüre düşüre kayıtları tazeler.



Yani mutluluk, bir bakanlık meselesi değildir!



Mutluluk Bakanlığı, “Dünyada olmayan bir bakanlık bakın bizde var” demenin övgüsünü, kibrini taşır en fazla.



“Parayla mutlu olamadık bari bakanlığını kuralım” demiş de olabilirler tabii.



Hoşgörü Bakanlığı var bir de...



Dilinizi konuşan, aynı kıbleye yönelmiş insanlar için bir Bakanlık kurun da oh be nihayet bir Arap ülkesi sonunda sınırları içinde niye bu kadar az Suriyeli var diye dert etti.



Mutluluk, hoşgörü adı altında eğlencesine bakanlıklar kuracağına, Suriyeliler için bir bakanlık kurarak ilk olmayı niye düşünmüyor pek sayın BAE yöneticileri?


#BAE
#Mutluluk Bakanlığı
#Ortadoğu