Şeytan tesettüre girince (2)

04:0017/10/2016, Pazartesi
G: 16/09/2019, Pazartesi
Fatma Barbarosoğlu

I-
Herkes birbirine tesettürlü şeytan vidyosundan bahsediyor. Bu vidyonun ulaştığı tepki düzeyi, “eleştiri”, şikayet, öküzün altında buzağı arama, bu vesile ile eteğindeki taşları dökme şıklarının hepsine birden cevap veren “verimliliği” ortaya koyuyor.


İmam hatip lisesi öğrencilerinin çekmiş olduğu son derece amatör bir vidyo üzerine köşe yazarlarının siyasi analizler döktürmesi, bu vesile ile AK Parti kadın politikaları

ile, Cumhuriyet yılları kadın kazanımına kadar gitmeleri şaşırtıcı mı? Değil.



Birileri eleştiriyor, o halde biz savunalım anlayışının devreye girmesi yeni bir şey mi? Elbette hayır.



Etik ve estetik değer açısından konuşulmayı imkansız kılacak kadar amatör bir çalışma için “edebi kamu”nun bu seferberliği, eleştirel damarımızın ontolojik resmini vermesi açısından bir belge niteliğinde.



Bu vidyoda Cuma günü yayınladığım yazıda olduğu gibi imam hatip liseli genç kızları bile çileden çıkaran; imam hatipli de imam hatipli ille de imam hatipli vurgusunun olmadığını düşünün.



Metnin içinde imam hatip kelimesi hiç geçmesin.



Hatta tesettür, kız erkek ilişkisi, abdest, namaz da geçmesin.



Ama şeytanın temsili olduğu gibi kalsın. Tesettürlü kızların tesettürlü şeytanı, mini etekli kızların mini etekli şeytanı olsun. O zaman neyi tartışıyor olurduk?



Herkesin şeytanı kendisine benzer önermesini mi?



Şeytanın bu kadar basitleştirilip mutlaklaştırılmasını mı?



Birinciyi tartışırdık. Çünkü hiçbir konuda meselenin özü ile ilgilenmez olduk. Varsa yoksa kabuk. Kabuktan öze gitmek hiç derdimiz değil.



Bütün mesele kabuğun ne kadar kalın olacağı.



Kalın kabuktan kalın kafalı anlayış çıkıyor ne gam!



Metafizik ürpertiyi gündelik dil üzerinden anlatmaya çalışmak konusunda sıkıntımız büyük. Çünkü kafamız son derece pozitivist kodlarla işliyor.



II-


Bahsi geçen vidyo konusunda “bilgilendirildim”. Bir vakıf, imam hatipli kız öğrencileri film çekme konusunda eğitmek istemiş. Kamera kiralanmış, öğrenciler oyuncu olmuş, oynayacakları oyunun senaryosunu yazmışlar filan.



Güzel sanatlar lisesinin sinema kulübünden bahsetmiyoruz.



İmam hatip lisesi öğrencilerini bir kaç haftalık seminer ile yönetmen/oyuncu/senarist yapmak gayretini nasıl değerlendireceğiz?



Niyet nedir?



“İmam hatipliyim ama aynı zamanda oyuncuyum, imam hatipliyim ama aynı zamanda kısa film konusunda ödülüm var.”



Sonra?



Sonrası yok.



Bu projeyi “gerçekleştirmiş” olanlar yaptıkları işten son derece hoşnut olmalılar. Ne de olsa yaptıkları işe Türkiye çapında “ses” geldi.



Yapılan eleştiriler “algı yönetimi” savunması içinde değerlendirilecek, yeni bir proje yaparken yine aynı aceleci anlayış devreye girecektir.



Sanat dediğimiz şey sabahtan akşama inşa edilebilen bir şey değil.



Etik ve estetik birbirinden ayrılmaz.



İslami kesimin gerileyen etik kodlarını dert edinecek isek, estetik çoraklığı göz önüne almak zorundayız.



“Tesettürlü şeytan vidyosu” çeken çocuklara keşke uzun uzun ve tekrar tekrar “Çöplükte Dostoyevski Buldum” belgeseli seyrettirilseydi. “Sıradan bir hayat”ın içindeki derin anlamı görme konusunda çok verimli bir “okuma” yapılmış olurdu.


#Tesettür
#İmam hatip