O akşam metroda neler yaşandı?

04:0021/03/2016, Pazartesi
G: 13/09/2019, Cuma
Fatma Barbarosoğlu

"Acilen bütün kurumlar çalışanlarına sivil savunma eğitimi vermeli. Hayatın her anında ve alanında hayat kurtaran bilgilere ihtiyacımız var”.



Yukarıda okumuş olduğunuz cümleleri, Cumartesi akşam saatlerinde

. İstanbul Beyoğlu'nda gerçekleşen canlı bomba eyleminin dehşeti ve korkusu hakim olduğu için yukarıdaki cümlelere, “Durum bu kadar mı vahim?” diye korkuyla ya da nolacak işte bu da AK Çözüm diye aşağılayarak tepki gösterenler oldu.



Bu cümleler 15 Mart Salı akşamı Kadıköy-Kartal metrosunda tanık olduğum bir epilepsi vakasından bu yana düşündüğüm cümleler.



Önce size vakadan bahsetmeliyim.



Bir kişi titreyerek kendisini yere attı. Yerde titremeye devam etti. Önce bir erkeğin sesi duyuldu. Durun ben doktorum diyen. (O kişinin sivil savunma uzmanı olduğunu sonradan öğrenecektim.) Adam yerde yatan hastanın yanına varıncaya kadar genç bir kadının olaya müdahale ettiğini gördüm. (Genç hanım doktormuş.) Hasta yan çevrildi. Bir bey hastanın hareket ederek kendisine zarar vermesini engelledi, daha sonra imdat freni çekilerek durum makiniste haber verildi. Makinist bir sonraki istasyonda ambulansın hazır olacağını söyledi. İki istasyon arasında hastanın atağı zayıflamış ayağa kalkacak hale gelmişti. Olaya müdahale eden doktor hanım hastanın koluna girerek onu trenden çıkardı. Nerede sağlık ekipleri derken iki kişinin gelmekte olduğunu gördük. Doktor hanım hastayı görevli kişilere teslim etmek yerine ona eşlik etti, bizim tren de yoluna devam etti.



Eğer vagonda doktor ve sivil savunma uzmanı bulunmasa idi n'olurdu? İmdat freni çekilirdi tamam. Ama iki istasyon arası mesafede hastanın yerde titremesi vagondaki yolcular tarafından nasıl karşılanırdı?



Nasıl karşılanacağını size kabaca tasvir edebilirim. Nitekim cep telefonundan bir şeyler seyredip dinleyenler hiç istifini bozmadı. Kitap okuyanlar başlarını şöyle bir kaldırdı satırlardan, sonra hastanın yere yan yatırılıp etkisiz hale getirildiğini görünce sayfasına geri döndü.



Geriye kaldı “geleneksel yolcular”.



“Geleneksel yolcular”, yani yanıbaşındaki ile iletişime geçerek, ortak zamanı ve ortak mekanı ortak bir duygu üzerinden yakalamaya çalışanlar...



Cep telefonu ile birlikte “geleneksel yolcu” tavrında bir hayli değişiklik oldu ama, metroda cep telefonu ile konuşmak mümkün olmadığı için, “akıllı telefonu” olmayanlar, olsa da telefonun “aklını” pek dikkate almayanlar tarafından “geleneksel yolcu” tavrının itina ile korunduğuna şahit olabilirsiniz.



Ne diyordum… “Geleneksel yolcu”lar olayın başlama anından bitişine kadar dikkatlerini hiç esirgemediler, hasta aşağı indirildikten sonra da konu üzerinde konuşmaya devam ettiler.



(Orada en geleneksel yolcu tavrını sergileyenlerden birinin de bu satırların yazarının olduğunu ifşa etmek durumundayım.)



Canlı bombalar yüzünden, sürekli panik halinde yaşayan bir haldeyiz. Her an “Şurada bir canlı bomba varmış kesin bilgi. Almanlar ya da Amerikalılar vatandaşlarını o bölgelere gitmemeleri konusunda uyarmış” haberine maruz kalıyor.



Salı akşamı vagonda sivil savunma uzmanı ya da doktor olmadığını var sayalım. Epilepsi hastası kendisini yere atacak. Yakınında olanlar bunun bir epilepsi atağı olduğunu fark edecek fakat bedeni orada kendisi başka yerde olanlar “dışardan” gelebilecek her türlü etkiye hazır hale gelecekti. İmdat freni çekilince olayın geçtiği vagona uzak olanlar ne oldu diye şaşıracak, işgüzarın biri canlı bomba varmış herhalde diye bir yalan ortaya atacak, bir müddet sonra kendi yalanından korkar hale gelecek, büyük ihtimal bir panik havası hakim olacaktı.



Velhasıl sivil savunma eğitmini ciddiye almak zorundayız.



Ekranlarda “sosyal sorumluluk” projesi kapsamında, özellikle kalabalık yerlerde karşılaşabileceğimiz “beklenmeyen durum”lara karşı ne yapmamız gerektiğine dair hayati öneme sahip bilgiler tekrar tekrar paylaşılmalı diye düşünüyorum.


#metro
#yaşam
#kadıköy