Eylem planına ilk tepki AK Parti İktidarında 31 Ağustos 2007'den Ocak 2013'e kadar Kültür ve Turizm Bakanı olarak görev yapmış olan Sayın Ertuğrul Günay'dan geldi.
Günay itirazını yeni bir şey yok diye dile getirdi.
YENİ BİR ŞEY!
Sayın Ertuğrul Günay zamanında Türkiye'nin kütüphanelerine dair çok iyi çalışmalar yapılmıştır muhakkak, lakin bendeniz hatırlayamıyorum.(Hatırlayanlar varsa lütfen kültürel hafızamıza katkı sunabilir mi?)
Sayın Ahmet Davutoğlu'nun, Rami Kışlası 10 milyon kitapla Türkiye'nin en büyük kütüphanesi olacak cümlelerini heyecanla karşılıyorum.30 Büyükşehir'de 1 milyon kitaplık kütüphaneler kurulacağını, kütüphanelerin yaşayan mekanlar olarak düzenleneceğini duyunca nihayet dedim. Nihayet. (Nihayet Dergi'nin Mart sayısı
başlığı ile çıkmıştı.)
Sayın Başbakan'ın şu ifadesinde bir müddet duralım lütfen:
“Kültür ve Turizm Bakanlığımızda istihdam edilmek üzere 600 kişilik yeni kadro açıyoruz. Bunların 200'ü kütüphaneci, 100'ü sanat tarihçisi, 100'ü arkeolog olacak. 200 kişi de restorasyon ve şehirlerin yeniden inşası projelerinde görevlendirilecek.”
200 kütüphaneci idealist, mesleğine aşk ile bağlı hakiki okuyucular olursa,açılan her kütüphane, hem okuma salonu, hem dinlenme, hem bilimsel araştırma, hem de sosyalleşme mekanı haline gelir.
Ama işe alınacak 200 kütüphaneci “kapağı devlete atmaya hevesli” ve fakat hizmet ürütmek noktasında özürlü kişilerden oluşursa vay geldi kütüphanelerin ve okuyucuların başına.
Öğrencilik yıllarımın Beyazıt Devlet Kütüphanesindeki memurlardan bir dayak yemediğimiz kalırdı. Kitaba ulaşmak için neredeyse bir saate yakın vakit harcar, daha kapıdan başlayarak “niye geliyorsunuz ki” diye hesap soran kütüphane memurları ile manevi enerjimiz kitaba ulaşmadan tükenirdi.
Sayın Başbakan 24 saat açık kütüphanelerden bahsederek gençlerin kitap kokusu ile buluşması gerektiğini söyledi.
Kitap kokusu!
Ne ilginç bir rastlantıdır ki bendeniz Sayın Başbakan'ı dinlerken cep telefonumun ekranına kitaplarımın pdf'ini paylaşan bir sitenin adresi düştü ve değerli yazar Suavi Kemal Yazgıç durumdan haberdar olup olmadığımı sordu. Haberdar değildim.
64.Hükümetin Kültürel Eylem Planı üzerine yazarken bu haberle karşılaşmamın hikmeti üzerinden gitmek istedim ve şu tweeti attım:
“Başbakanın açıkladığı Kültürel Eylem Planını yazmaya hazırlanırken kitaplarımın pdf olarak paylaşıldığını öğrenmenin hüznünü kime anlatabilirim?”
İlk cevap kimseye anlatmayın şeklinde geldi. Gelen cevapları kabaca ikiye ayırmak gerekirse, kitapların pdf olarak paylaşılmasına itiraz etmemi anlamsız bulanların ortak cevabı: “Eseriniz bu vesile ile okunuyor daha ne istiyorsunuz ki?” şeklinde oldu.
Bir yazar ne ister? İnşa etmeye devam etmek ister. İnşa etmeye devam edebilmesi için zaman satın alması gerekir. En pahalı şey zamandır. İyi bir metin mutlak bir yalnızlık içinde inşa edilir ve yalnızlığın yazarları, hayatları boyunca “festival yazarı” olmamak konusunda direnç gösterir.
Festival yazarı diye bir kavram var evet. Festival yazarları biraz ondan biraz bundan kağıt üzerine bir şeyler kondururlar. Yazdıklarının bir önemi yoktur ama satışları müthiştir. Artistik bir edada projelendirmiş oldukları gerilim hattı üzerinden rollerin ifa ederler ve imza günlerinde bol bol satış yaparlar.
Hükümetlerin açıkladığı küresel eylem planına vatandaşlar olarak bizim sunduğumuz katkı nedir?
Daha doğrusu niye bazı ülkelerde telif hakları titizlikle uygulanırken söz konusu bizim gibi ülkeler olduğunda korsan kitaplar basılır, yazarına rağmen kitapların pdf paylaşımı gerçekleştirilir?
Kitap söz konusu olduğunda kafamız çok karışık. Pdf paylaşımını bir ideal olarak yapanlar bilginin kimsenin tekelinde olmadığın söyleyerek kendilerine meşruiyet alanı açıyor.
Bilginin paylaşımı için kamusal mekanlara kütüphanelere ihtiyacımız var. Çünkü kütüphaneye gider üye olur ve bedelsiz olarak kitap okursunuz. Kitaba dokunarak okursunuz. Kitaba dokunarak okumak ile ekrandan okumak arasında bir fark olduğunu düşünüyorum.
Söylediklerimin yanlış anlaşılmaması için bir okuyucu olarak kitap ile ilişkimin düzeyini sizinle paylaşmam gerekiyor.
Yoğun İstanbul trafiği ile başa çıkmak için yanımda kitap okuyucu taşıyorum. Kütüphanemde olan kitapların e kitap halini yükleyerek kütüphanemi adeta yanımda taşımanın konforunu yaşıyorum.
Elektronik okumaya 50 yaşından sonra geçmiş biri olarak çocukları öncelikle kitapla buluşturmak gerektiğini düşünüyorum. Aynı kitabı ekrandan okumak ile kitaptan okumak arasında derin bir fark olduğunu kendimden yola çıkarak söylüyorum. Ekran okumasında eğer kitap e kitap formatında değil ve altını çizme imkanı yoksa okuma su üstüne yazı yazma şeklinde gerçekleşiyor.
Diğer taraftan bazı kitapların pdf paylaşımı düşük kalitede olduğu için genç okuyucular bu metinleri “kötü metin” kategorisinde değerlendiriyor.
Bir doktora öğrencisi kitap almak pahalı olduğu için pdflerini indiriyoruz diye yazmış. Bunu bir sorun olarak görmüyorum. Benim sorun olarak gördüğüm husus edebi metinlerin metnin kendisine zarar verecek boyutlarda paylaşılması.
Diğer taraftan kitapları pdf olarak paylaşan sitelerin henüz hayatta olan yazardan izin istemesi gerekmez mi?
Korsan kitap basımı, korsan dvd satışı ile başa çıkmanın en iyi yolu kütüphanelerden kitapların ve dvd'lerin bila ücret ödünç alınabilmesidir.
Sayın Başbakan'ın 30 Büyükşehirde yapılacak olan kütüphane açıklamasına en yakın zamanda Türkiye'nin yüzlerce ilçesini de kapsayacak şekilde devam edeceğini umut ediyorum.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.