Geçen haftanın benim açımdan en önemli olayı “bilginin iktidarını” pekiştiren “gerçeklik” vurgusu idi. Neyin gerçek neyin yalan olduğuna gücü elinde bulunduranlar karar verecek bundan böyle.
Bir takım internet siteleri takipçi sayılarına güvenerek, takipçi sayılarını kendi güvenilirliklerinin ispatı olarak kabul edip, neyin gerçek neyin yalan olduğuna dair karar verici merciler olarak atağa geçtiler.
Tam da bu atak sırasında Vikipedi'nin Türkiye aleyhine yazdığı “bilgi”ler gündeme geldi. Vikipedi bilindiği gibi herkese “açık” bir ansiklopedi. “Herkes” oraya girerek veri sunabilir. Bildikleri hakkında diğerlerini “bilgi”lendirebilir. Başka birisi buradaki bilgilerin yanlışlarını düzeltebilir. Yani daha düne kadar öyle olduğunu zannediyorduk.
Türkiye ile terör örgütü arasında bağlantı kuran yazıyı düzeltme çabasının gerçekleşmediğini görünce “bilgi ve iktidar” meselesinin yeni bir aşamasına geldiğimizi daha yakından idrak etmiş olduk.
Umarım bu idrakimiz kısa süreli bir tepkisellik olarak değil uzun vadeli bir mesafe olur. Zira dünyada saygın çevreler Vikipedi'yi atıfta bulunacak bir yer olarak kabul etmemesine rağmen Türkiye'de bazı akademisyenler için en kolay “bilgi verici alan” olarak kabul ediliyor(du).
“Özgür ansiklopedi” içeriğin doğru ve yanlışlığını kontrol etmeden servis ettiği için muhtemelen tarihe bilginin kamusallığını yaralayan ilk oluşum olarak geçecek.
Yalan, sahte, sanal... Bu kelimelere dair zihnimizi pek yormuyoruz. Sanal üzerine Batı'da en yoğun düşünceler hemen fotoğraf makinesinin icadından sonra başlıyor. Mesela Hristiyanlığın Özü adlı kitabının 1843'teki ikinci basımına yazdığı önsözde Feuerbach(1804-1872), yaşadığı çağın sahtekârlığını şöyle özetliyor:
“Bu çağ görüntüyü şeylere, kopyayı asıla, temsili gerçekliğe, görünümü varlığa tercih eder.”
Fotoğraf üzerine özgün ve derinlikli denemeler yazmış olan S. Sontag yukarıdaki alıntıyı paylaştıktan sonra, Feuerbach'ın bu sözlerini fotoğraf makinesinin yaygın etkisinin ön habercisi olarak değerlendiriyor.
Fotoğraf hakikatin kendisi değildir. Görüntünün şüpheye mahal bırakmayacak bir “gerçeklik” olduğuna inanmamamız gerektiğini aşağıda alıntılayacağım satırlardan daha iyi anlatan bir şey olamazdı sanırım.
Fotoğraf Ve Toplum kitabının yazarı Gisele Freund (1908-2000), çekmiş olduğu masum bir kaç karenin uluslararası dolaşıma giren hikâyesini şöyle anlatıyor:
“Savaş öncesinde Paris Borsası'nda, tahvillerin alım satımı açık havada, kemer altlarında yapılıyordu. Bir gün, burada alım satım yapan bir borsacının fotoğraflarını çektim. Kiminde gülümsüyor, kiminde sıkıntılı bir ifade takınıyor, yuvarlak hatlı yüzünü siliyor, el kol hareketleriyle insanları çağırıyordu. Bu fotoğrafları Avrupa'da yayınlanan birçok resimli dergiye gönderdim ve yorumsuz bir başlık seçtim: “Paris Borsası'ndan Görünümler”. Kısa bir süre sonra Belçika'da yayınlanan bir gazetenin kupürleri elime geçti ve fotoğraflarımın konudan bütünüyle farklı bir manşetin altında yayımlandığını gördüm: “Paris Borsası yükselişe geçti, hisseler inanılmaz fiyatlara çıktı?” Dahiyane alt başlıklar eşliğinde sunulan masum fotoğraflarım, bir finans olayına dönüşüyordu. Bir kaç gün sonra, aynı fotoğrafları, bir Alman gazetesinde bu defa şu başlığın altında görünce şaşkınlığım iyice arttı: “Paris Borsası'nda panik. Servetler eriyip gidiyor, binlerce kişi yıkıma uğradı.” Yakaladığım görüntüler, satıcının umutsuzluğunu ve varını yoğunu yitiren borsacının şaşkınlığını çok iyi sergiliyordu. Her iki yayın organının da, kendi politik eğilimleri doğrultusunda aynı fotoğrafları, birbirine tamamen zıt anlamlar yüklediği apaçık ortadaydı. Görüntünün nesnel olduğu düşüncesi, sadece bir göz aldatmacasıdır. Fotoğrafa eşlik eden yazılar, görüntünün anlamını bütünüyle değiştirebilir.”
G. Freund'un kendi fotoğrafının servisi sırasında karşılaşmış olduğu birbirinden tamamen farklı “yorum”ları günümüzde vidyo paylaşım siteleri için de söylemek mümkün.
“Duygusal Bebek” vidyosu ilk defa 2013 yılında annesinin söylediği şarkıya ağlayan bebek olarak paylaşılmış, ABD'deki bir vidyo, bizim haber kanallarımızda da “Bir haftada 12 milyon kişi tarafından tıklandı” başlığı ile servis edilmişti. Tıpkı G. Freund'un çektiği karelerin başına gelen “yorum”lar gibi duygusal bebek vidyosunun başına da “kendi aidiyetini” kopyalayan yorumlar geldi: “Türkü duyunca ağlayan bebek”, “Ezan sesi duyunca ağlayan bebek” gibi.
Velhasıl ahiretin ebediliğini hatırlatıcı bir söz olarak söylenen “yalan dünya” tabiri tarihin hiçbir döneminde bu kadar kurumsal, kurgusal ve teknolojik bir seviyeye ulaşmamıştı.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.