Çobanı dinliyoruz, gönül gözümüz açık...

03:0025/04/2016, lundi
G: 13/09/2019, vendredi
Fatma Barbarosoğlu

Geçen hafta Konya'da çobanlık yapan, çobanlık yaparken okuyan/ yazan/ düşünen Ahmet Aslan'ın, TRT'de yayınlanan belgeselini dikkatinize
.


Belgeselin etkisi tahmin ettiğim gibi derin oldu.



Yıllarca en sevdiği şeyin belgesel seyretmek olduğunu söyleyen necip halkımız, iyi bir belgesel ile karşılaşınca tekrar ve tekrar seyrediyor.



Bugün sizlere çoban Ahmet Aslan'ın hayat izi üzerinden yazılmış iki mektubu sunacağım. Birinci mektubumuz

Doğu Anadolu'da görev yapan bir kaymakamın satırları. Kendisi Çoban Ahmet Aslan'ın TRT Haber'de yayınlanan belgeselini lise öğrencileri ile birlikte izledi. İzlenimlerini paylaştı. Buyrun:



Belgeselin öğrenciler üzerinde çok olumlu bir etki bıraktığını düşünüyorum. Gelecek hafta da nasip olursa “Çöpte Dostoyevski Buldum” belgeselini izleyip, üzerine konuşacağız.



10. sınıftaki öğrencilerin en çok ilgisini çeken kısımlar: ''Okul okumanın değil, kitap okumanın aslında kişiyi geliştirdiği” oldu. Çoban Ahmet Aslan'ın kitap okumanın ölmüş bir yazarı dirilteceğini söylediği kısım öğrencilerimizin adeta içine işledi.



Birkaç öğrencimiz, “Utandık. Çünkü bir çoban kadar dahi olamadık” dedi.



Aslan isminde bir öğrencim (ders başarısı çok düşük); “Hayallerimize giden yol sadece okuldan geçmemeli” dedi.



Murat, Ahmet Aslanın, ''Gelecekten hiçbir beklentim yok. Bunun ben hep tersini düşündüm. Geleceğin benden beklentisi olsun. Çünkü ne kadar beklerseniz, aslında olabilecek şeyler verilmiştir. Siz ne kadar uğraşırsanız uğraşın elde edemezsiniz'' cümlesine itiraz etti: “Gelecek için bir şey yapmıyorsak, gelecekten bir beklentimiz olmamalı, beklentimiz varsa bugünden bir şeyler yapmalıyız''.



Bir öğrencimiz (adını vermiyorum), “Acaba bizim belediye başkanımız kitap okuyor mudur?” diye sordu. Sınıfın çoğunluğu ben sormadan cevap verdi: “Okuduğunu düşünmüyoruz!”



11. sınıfların ilgisini çeken kısımlar yukarıdakilerle aşağı yukarı aynı. Dikkatimi çeken husus akademik başarı düzeyi ortanın altında olan öğrencilerin, okul okumanın değil, kitap okumanın aslında kişiyi geliştirdiği, onu var ettiği, toplumdaki tüm davranışlarını olumlu yönde etkileyen şeyin kitap olduğu noktasında bileşmesiydi.



Okul üzerinden bir gelecek hayali kuramıyorlar, kitap okumanın gerekliliğini kavrıyorlar ama belki de Harran Belediye Başkanı gibi nereden başlayacaklarını da bilmiyorlar.



İyi bir belgesel insanın hayatını nasıl değiştiriyor sorusuna cevap olarak bir mektup daha sunacağım dikkatinize. Mektubun sahibi üniversite mezunu. Buyrun:



Bugün köşe yazınızda belirttiğiniz sayın Ahmet Aslan beyefendiden bahsedilen belgesel ile sizin sayenizde tanışmış oldum, öncelikle bu farkındalığı bana yaşattığınız icin Allah sizden razı olsun.



27 yaşında lisans mezunu, hayatta herkesin esit olmadığını söyleyerek, imkansızlıklardan dem vuran bir kişiyim.



Belgeseli 6 defa izledim, her defasında yüzüme bir tokat gibi çarptı.



İnsanın ne kadar büyük olabileceğini; büyüklüğün ne mal, ne mülk, ne de sosyal statü ile olmayacağını bu belgesel ile biraz sert bir sekilde de olsa anladım.



İnsan hayal ettiği, azmettiği kadar insan. Kaderi de çabasına bağlı.



Taşrada bir ideal uğruna yola çıkıp, hayallerinin peşinden giden Ahmet Aslan, hem kaderine bağlı, hem gerçeğe aşık olarak ilerliyor.



İzlediğim, 10 dakikalık bir belgeseldi, fakat 27 yasıma kadar öğrenemedigim/göremediğim şeyi bu belgesel ile öğrendim.



Bize rol model olarak gösterilen ünlüler yerine “çoban üstadımız” gibi şahsiyetler hayat düsturu olarak karşımıza çıkarılsa, bize örnek gösterilse daha iyi olmaz mı?



Demem o ki ben 10 dakikalığına tanık olduğum bu hayat ile imkanları bahane etmek yerine hayallerini gerçekleştirirse neler yapabileceğini öğrendim.



D. K. Kartal/İstanbul


#Konya
#TRT
#Belgesel
#Çoban