Bi lazım olur bu romanın özeti cebinde bulunsun!

04:0021/10/2016, Cuma
G: 16/09/2019, Pazartesi
Fatma Barbarosoğlu

Roman okumayı, romanın özetini yazmak olarak ortaya koyan eğitim anlayışımız, son teknoloji ile buluşup en iyi roman özetleri sitesini devreye soktu.



Milli geleneğimizdir, öğretmenler okumadıkları kitapların özetini öğrencilerinden ödev olarak ister.



Öğrenciler hiç okumadıkları romanların özetini şık bir kapağın altında bir kaç sayfa olarak hocalarına takdim eder. (Durum tam da Aziz Nesin öykü atmosferine yakışacak kıvamda yaşanır.)



Bizim zamanımızda hocalar şöyle bir kapağa bakar, alt başlıklara bakar, inci gibi dizilmiş yazıdan, öğrencinin renkli kalem kullanma zevkinden, azim ve şevkini görerek notunu verirdi.



Zamane öğretmenlerinin durumu zor tabii. Ödevler internetten “

kitapozetleri.com

” adresinden print edildiği için öğrencilere neye göre not verecekler?



Esasında Türk romanlarının dizileri yapılıncaya kadar her şey mükemmel bir şekilde işliyordu. Arada bir “Kim Milyoner Olmak İster” diye bahis açanlar, sade suya bir roman kahramanını soru olarak ekrana yansıtsa da, “Vay filanca üniversitede okuyan Feşmekan Diplomatoplayan adlı yarışmacı, Yaban romanının kahramanının ismini bilemedi” manşetini hak edecek haber değerine sahip değildi, edebiyat sorularının boş kalan hanesi.



(Bu arada geçerken söylemiş olayım, kim milyoner olmak istemez aziz kardeşim! Kim milyoner olmak ister sorusu, gençliğimizin ahlakını ifsat edici bir sorudur. Kabul, bazılarının bu konuda kafası biraz karışık oluyor. Mesela 2010 yılında, dünyanın en zeki adamı kabul edilen Rus matematik alimi Dr. Grigori Perelman, bir milyon doları önce reddedip, sonra ödülü kabul etmeyi düşünmeye başladığını söylemişti. 2016 Nobel Edebiyat ödülü alan/verilen Bob Dylan ise ödül aldığını sosyal medya hesabından ilan edip, sonra kendisini erişilmez kıldı. Belli ki ilgiyi daha fazla üstüne çekmek istiyor. Velhasıl siz o yarışmanın adını eliniz değmişken, “Herkes Milyoner Olmak İster” olarak değiştiriverin bir zahmet...)



Ne diyordum. Laf lafı açtı konu dağıldı zannetmeyin. Konumuz bi lazım olur konseptinde roman özetlerini cebinde muska olarak taşıma modernliği...



Yanlış gidişten birbirini takip eden üç doğru sonuç çıkarma çabası üzerine olimpiyat madalyalarımız buradan Kanada'ya yol olur. (Niye Kanada? Laf olsun diye. Her seferinde Amerika, Avrupa üzerinden örnek duymaktan sıkıldı bünye.)



Yanlış gidişten doğru sonuç çıkmaz. ÇIKMAZ!



Kadınceğizin biri okuduğunu söylediği romanı hakkıyla özetleyemedi, özetleyemediği yetmezmiş gibi bir de olaydan fantastik beklenti çıkardı diye gündem dellenmesi yaşadık, bir müddet daha da yaşamaya devam edeceğiz.



Neden mi devam edeceğiz? Neye ne kadar şaşıracağımıza, neye ne kadar öfke duyacağımıza, hangi haberi kaç taşım kaynatacağımıza daima medya karar verir. Medyanın verdiği karar ile “herkes” denilen kitlenin duyguları yönetilebilir ve dahi yönlendirilebilir bir kıvama kavuşur.



İçinde yaşadığımız toplum sadece tüketim toplumu değil aynı zamanda şöhret toplumudur. Hak ettiğinden daha fazla önem atfedilip “değerlere boğulan” haberlerin en önemli işlevi “şöhretimsi” özneler inşa etmesidir.



Her ne kadar şöhretler ve şöhretimsiler kolaylıkla birbirine karıştırılsa da, şöhretimsiler unutulur şöhretler parasına para katmaya devam eder. Adını herkesin diline düşüren Funda Hanım şöhret olmak ile şöhretimsi olmak arasındaki ince çizgiyi nasıl geçecek? Program yaptığı kanal ve kitabın dizisini çekmeye niyetli olan yapımcılar Funda Hanım'a pozitif destek vermek konusunda seferber olup “mantolu gaf ”ın bir müddet daha zihinlere kazınması projesini sürdürecektir. (Buradan emin olun en az 130 sayfalık bir kitap çıkar.)



Piyasa mantığının bir kenara bırakacak olursak bu yazıdan geriye kalacak önerme şudur: Roman okumak, okunan romanın özetini her daim zihninde muska olarak muhafaza etmek değildir.



Gündemi kendi lehimize çevirip roman okumanın anlamı üzerine konuşabiliriz belki... Kiminle? İşte onu bilmiyorum.


#Roman
#Aziz Nesin