Başkasının “aşk hikayesi”ni sorgulama hakkımız var mı?

04:0020/02/2017, Pazartesi
G: 17/09/2019, Salı
Fatma Barbarosoğlu

Günümüz evliliklerini aynı ufuk çizgisine sürükleyen ortak idealler gittikçe tükeniyor.

Başkasının aşkını denetlemeye, hatırasını hizaya sokmaya hakkımız var mı?



Ne tuhaf bir soru değil mi? Tuhaflığına rağmen soruyu soruyorum çünkü Cuma günü yayınladığım yazıya tam da böyle tepkiler geldi.



Tepkilerin önemli bir kısmı o kadar önemli eserlere imza atmış Gorz'u “indirgeyişim” üzerinden ilerledi.



Toprağı bol olasıca, o mektubu yazmış, yazdığı mektup yayınlanmış. Yayınlanmış mektuptan paragraf alıntılamak niye indirgeyicilik oluyor?



Sizin indirgeyici dil dediğiniz şey Gorz'un satırları. O kendisini ve “aşk”ını böyle anlatıyorsa size niye kraldan kralcı olmak payı düştü? Kafa karışıklığınızı biraz olsun düzenlemek istiyorsanız bu soruya cevap verin.



Bir metni sadece anlamak üzerinden okumak çok mu zor? İlle işin içine “kadınsı” ve “erkeksi” tepkilerin mi girmesi gerekiyor?



Gorz karısını kendi hayatını kolaylaştıran sahneler eşliğinde yazmıştı, ben de bu sahneleri paylaştım haliyle. Kadın okuyucular peki Gorz, karısı Dorine için ne yapmıştı, niye sadece Gorz'un hayatını kolaylaştırmak merkeze alınıyor diye tepki gösterdi.



Önce şu konuda anlaşmamız gerekiyor: Evlilikleri dönemsel olarak değerlendirebiliriz ama kişilerin evliliklerine dair söz söylemeye hakkımız yoktur. (Evlilik terapisti kesilmenin anlamı yok.)



Hiçbir evlilik dışardan göründüğü gibi değildir.



Bu konuda en muhteşem anlatım I. Murdoch'un “Deniz Deniz” romanıdır.



Nurdan Gürbilek (hangi kitabında olduğunu şu an hatırlayamadığım için beni affetsin) Batılılar değerlendirir, biz severiz diyordu.



Cuma günü yazdığım yazı sanki bu önermeyi doğrulatmak için yazılmış yazı gibi oldu.



Bazı erkekler yazıyı pek sevdi. Bazı kadınlar hiç sevmedi.



Sevenler eşi için “saçını süpürge eden” ve paraya hiç önem vermeyen kadın imajına sarıldı. Sevmeyenler de kadının “aşırı fedakar” şekilde idealize edilmesine tepki gösterdi.



Erkek okuyucular Gorz'un “Mektub”unu sana söylüyorum kızım sen işit gelinim frekansında değerlendirdi.



Başkasının hayatı üzerinden niye kendi hayatımızın aksayan yönlerini tamir etmeye kalkıyoruz ki!



Diğer taraftan kitapta Dorine'nin değil, Gorz'daki Dorine'nin olduğu konusunda haklısınız. Ben de kitabı okurken iyi ama burada Dorine değil daha ziyade Dorine tarafından hayatı kotarılmış Gorz'un hikayesi var diye düşündüm. Ama Gorz'un o küçük kitabı hayata dair çok sey söyleyen bir kitap. Satır arasında sadece 1924'ten 2000'li yıllara gelmiyorsunuz aynı zamanda hayattan geriye kalan nedir sorusunun cevabını da buluyorsunuz.



Gorz'un hayatından geriye kalanlarda dikkat çekici bulduğum cümleleri dikkatinize sundum Cuma günü.



Elimize aldığımız metni; anlamak için değil de, kendi hayatımız için kullanışlı yapı taşı olarak ele geçirmeye kalktığımızda, yaptığımız eylem okuma değil tüketmedir.



Gorz Yahudi asıllı iyi bir komünistti.



Kişilerin kimliğine odaklanmam. Ama kişilerin kimliği bazı şeyleri anlamamız için bize yardımcı olabilir.



Bunu niçin söylüyorum? Bazı genç arkadaşlar yazı üzerinden eşlerine laf yetiştirme derdiyle iyi bir evlilikten anladığımız demek ki neymiş sabır ve şükürmüş gibi “hızlı tespit”lerde bulundu. Şükür ve sabır bahsi mühimdir elbet ama bunu bir komünistin hayatında aramaya kalkmak en hafif ifadesiyle kolaycılıktır.



Komünistin hayatı “evet isyan” düsturu ile geçer. Gorz'un ve eşinin hayatını birbirleri için ikinci bir hayatım olsa yine seninle geçirmek isterdim dedirtecek kadar “güzel” yapan şey, sahip oldukları konfor değil, ortak idealleridir. Ortak idealler için hayatın zorluklarına katlanma azmidir.



Evliliklerde ortak ideal bahsinin dönemsel özellikleri vardır. Gençliklerini iki savaşın gölgesinde geçirmiş 1924 kuşağı için, hayatta kalmak bir ideale tutunmak ile mümkündü.



Günümüz evliliklerini aynı ufuk çizgisine sürükleyen ortak idealler gittikçe tükeniyor.

#Evlilik
#Gençlik
#Savaş