“Baba cinneti”

04:009/12/2015, Çarşamba
G: 13/09/2019, Cuma
Fatma Barbarosoğlu

I-Kadına şiddet bütün dünyada olduğu gibi, Türkiye'de de giderek artıyor. Fakat artan şiddet olaylarını değerlendirmek konusunda sloganlardan başlayıp, cezaların verilmesine kadar giden yanlış bir bakış açımız var.Suça değil suçu işleyenin kimliğine odaklanıyoruz. İyi hal indirimi denen şey tamamen bu yanlış bakış açısı ile ilgili. Hakim, karşısında “efendi” duran adama işlediği suçun cezasını vermekle görevli, onu affetmek ya da cezasında indirim yapmakla değil.Olay anındaki şartların indirime

I-

Kadına şiddet bütün dünyada olduğu gibi, Türkiye'de de giderek artıyor. Fakat artan şiddet olaylarını değerlendirmek konusunda sloganlardan başlayıp, cezaların verilmesine kadar giden yanlış bir bakış açımız var.

Suça değil suçu işleyenin kimliğine odaklanıyoruz. İyi hal indirimi denen şey tamamen bu yanlış bakış açısı ile ilgili. Hakim, karşısında “efendi” duran adama işlediği suçun cezasını vermekle görevli, onu affetmek ya da cezasında indirim yapmakla değil.

Olay anındaki şartların indirime tabi olması ayrı bir şey, duruşma salonundaki “iyi hal ve tavırlar”ın indirime tabi tutulması apayrı bir şey.

Bir de genel af meselesi var malumunuz. Devlet kişilere karşı işlenmiş suçları nasıl affedebilir? Bu adaletin ruhuna ters. Benim yakınıma yapılmış bir haksızlığı devletin affetmesi nasıl söz konusu olabiliyor?


Her cinayet sonrası tekrarladığımız slogan da sorunlu:“Kadına şiddete hayır!” dediğimiz zaman şiddeti onaylıyor ve fakat kadına şiddet gösterilmesine karşı çıkıyormuşuz gibi anlam ortaya çıkıyor.

Halbuki topyekun şiddete karşı olduğumuzu dile getiren sloganlara ihtiyacımız var.

Şiddete karşı olmak için; şiddete şiddetle karşı çıkan bir tavırdan vazgeçmemiz gerekiyor öncelikle.

Şiddeti mayalayan nedir? Öfke kontrolünün yapılamaması.

Yaşadığımız çağ hem bireysel, hem de küresel olarak şiddet çağı.

Şiddet haberlerini sağduyulu bir dil ile ele almayı maalesef bir türlü başaramıyoruz.

II-

Erkekler tarafından kadınlara yönelik olarak gerçekleştirilmiş olan cinayet vakalarını, “Erkekler bugün de bir kadın öldürdü” anlayışı ile ele alarak, meselenin çözümüne değil çözümsüz ve anlaşılamaz hale gelmesine katkı sunduğumuz konusunda, öncelikle medya olarak bir anlaşmaya varmamız gerekiyor.


Yabancı erkekler tarafından öldürülen kadın cinayetleri vakası ile boşanmış olduğu eski eşi ya da boşanmak üzere olduğu eşi tarafından öldürülen kadın cinayetlerini yapısal olarak ayırmamız gerekiyor.

(Eski eşi tarafından öldürülmüş kadın cinayetleri ile ilgili olarak birkaç yıl önce Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'ndan veri istedim. 'Size hemen döneceğim' diyen yetkiliden şu vakte kadar bir geri dönüş alamadım.)


III-

Geçen hafta Aydın'ın Efeler ilçesinde vuku bulan “baba cinneti”nden bir şekilde haberdar oldunuz muhakkak. 30 yaşındaki eş/baba, boşanmak üzere olduğu 20 yaşındaki karısını barışmak üzere otele davet ediyor. Genç kadın barışmak konusunda istekli olmalı ki, iki çocuğunu da yanına alarak otele geliyor. Çocukların biri 3 diğeri 1 yaşında. Tartışıyorlar. Adam eşini ve çocuklarını öldürerek intihar girişiminde bulunuyor.


Bu olay tekil bir olay değil. Boşanmak üzere oldukları eşleri tarafından çocukları ile birlikte öldürülen kadın cinayetleri üzerinde derinlemesine inceleme yapılması gerekiyor.

IV-

Halk arasında şöyle bir yaygın kanı mevcut: “Yuvayı dişi kuş yapar.”

Yuvayı dişi kuşun yaptığı zamanlar mahalle hayatının, geniş ailenin yaygın olduğu dönemlerdi. Çekirdek ailede dişi kuşun yuvayı tek başına yapmasına imkan yok.

Yaşanılan sıkıntıların önemli bir kısmını “çekirdek aile krizi” olarak değerlendirmemiz gerekiyor diye düşünüyorum.

Aydın'ın Efeler ilçesinde meydana gelen katliamla ilgili olarak fikrimizi yormaya devam edelim...

Katil babanın barışacağını söylemesi gerçek miydi yoksa tuzak mı?

Gerçek ise, aile otel odasında değil de bir yakınlarının evinde bir araya gelmiş olsaydı babanın cinnet geçirmesi engellenebilir miydi?

Engellenemezdi büyük ihtimal, çünkü adam “Hakkınızı helal edin” demek için ailesine telefonu açmış demek ki niyeti baştan belliymiş diye düşünebiliriz.

“Hakkınızı helal edin” cümlesini dini bütün bir adamın veda cümlesi olarak okuyacaksak o zaman masum yavruları katletmesini nereye koyacağız?

“Hakkınızı helal edin” derken büyük ihtimal kendisini durduracak bir engellenme arayışı içindeydi. Ya da intihar ederek hayatını sonlandıracağını baştan planlamıştı.

Kendisinden on yaş küçük olan eşinin iki defa intihar girişiminde bulunduğunu da hesaba katacak olursak, ailede ciddi bir anlaşmazlık olduğu kesin.

Peki bu anlaşmazlık konusunda geniş ailenin fertleri neden aracı olmayı, hakemlik yapmayı düşünmüyor?

Cinnet ve katliam vakalarının bireysel olduğu kadar toplumsal boyutunu da dikkate almak zorundayız.

Doğru yerden başlamak için ilk sormamız gereken soru şu: Düne kadar kayınvalide baskısı, gelin-kayınvalide gerilimi arasında kıt şartlar atında evlilikler sürerken bugün köyler de dahil olmak üzere evlilikleri imha eden şey nedir?
#Baba cinneti
#Kadına şiddet
#gelin-kayınvalide