Aristo'nun bu ifrat-tefrit ve adalet teorisini müslüman düşünürler, muhtemelen hikmet müminin yitiğidir diye almış ve tıpkı felsefeye yaptıkları gibi bunu da İslam'a uyarlamışlar, o kadar ki, pek çok müfessir bile bunun İslamlaştırılmış halini Fatiha'daki '
'i açıklama sadedinde kullanmıştır. Belki de bu zaten bütün dinlerin ve hikmet kaynaklı düşüncelerin ortak kabulüdür.
Daha önce de söylediklerimi tekrarlıyorum; İslam ahlakçıları da faziletli/erdemli davranışı anlatırken bunu şöyle bir tasnifle anlatırlar:
İnsanın varlığını sürdürebilmesi için ona üç temel güç verilmiştir:
,
ve
.
Bu noktada şöyle küçük bir açıklama da yapalım: Şehvet, bizim 'iştah' dediğimiz 'iştiha' ile aynı şeydir. Cinsel arzulara şehvet dendiği gibi, yeme içme arzusuna da şehvet denir. Ayırmak için bu ikincisine bazen 'şehvet-i batın' derler.
İşte insana verilen bu güçlerin tefrit/yetersiz olan, ifrat/aşırı olan ve itidalli/dengeli olan uçları ve ortası vardır.
tefriti, zevksizliktir/
. İfratı, her iştahı çektiğine sınır tanımadan saldırmadır/
Dengelisi ise
üç mertebesi;
/cebanet, gözü dönmüşlük/
ve
/cesaret.
üç mertebesi ise; saflık/
, hakkı batıl, batılı hak gösterecek derecede bir zekâ ishali/
ve her şeyi olduğu gibi anlama kabiliyeti/
.
Malum, hikmetin bir anlamı da eşyayı olduğu gibi tanımadır. Hadis diye nakledilen “
” duası meşhurdur.
Bu üç gücün orta mertebeleri, yani:
hayatın adalet çizgisini, itidali, orta yolu yani
oluşturur, ahlakta ve erdemde istenen budur. Diğer uçlar zulümdür, anormalliktir ve insanın ahsen-i takvim çizgisinden sapmasıdır.
Aklın yolu birdir deyimi tam da burasını anlatır.
Endülüslü meşhur Usulcu Şatıbî Kuranı Kerim'in bu üslubuna dikkat çeker. Söylediklerinin özeti şudur: Kuranı Kerim'e tek yönlü bakarsanız meseleyi yanlış anlarsınız. Sadece ümit veren/terğib ayetlere baktığınızda Allah'ın herkesi bağışlayacağını, kimsenin ceza görmeyeceğini sanırsınız. Korkutan/terhib ayetlere baktığınızda en küçük suçlardan bile cehennemi boylayacağınızı sanırsınız. Oysa bunlar beraber düşünüldüğünde itidal/denge bulunmuş olur. Kuranı Kerim'in muhataplarının konumuna ve durumuna göre konuştuğu anlaşılıyor. Belagat muktezay-ı hale göre konuşmaktır. Tasavvufun
, yani korku ile ümit arasında olmak dediği şey budur.
Kuranı Kerim'deki, hatta Sünnetteki bu dengeyi görememenin iki temel sebebi olabilir:
/fanatizm. Anlamak istediği konuyla ilgili bütün ayetleri bilmeyenler işin sadece bir ucundan tutmuş ve adaletten uzaklaşmış olurlar. Mezhebine, meşrebine ya da nefsinin arzularına taassup gösteren de Kuranı Kerim'e kendi istediğini söyletmiş olur. Bu ikincisine aynı zamanda ideolojik İslam da diyebiliriz.
Şatıbi der ki, mesela Hariciler Kuranı Kerim'deki '
' ayeti kerimesine tutunarak Hz. Ali'nin, Sıffîn Savaşında hakemi kabul etmesi sebebiyle onu tekfir ettiler. Ali, Allah'ın hükmünü bırakıp başkasının hükmünü aldı. Bu sebeple kâfir oldu dediler. Oysa yine Kuranı Kerim'deki bir başka ayeti de hesaba katmış ve ikisini birlikte düşünmüş olsalardı Hz. Ali'nin yaptığının Allah'ın hükmünü kabul etmeme olmadığını anlarlardı. Anlaşmazlığa düşüp boşanmanın eşiğine gelen karı kocanın kendi akrabalarından birer hakem tayin ederek sulh aramalarını da yine Kuranı Kerim emreder. Demek ki, tahkim, yani birilerinin hakemliğine başvurma bizzat Kuranı Kerim'in emrettiği bir şeydir.
Bugün İslam adına asıp kesen fanatik gruplar hep böyle Haricî meşreptirler.
ve başkaları tarafından kullanılırlar. Oysa mümin feraset sahibi olmalıdır.
Ve bu yazıyı şimdilik Rasulüllah'ın şu muhteşem sözüyle bitirelim, sonra bazı ifrat tefrit örnekleri verebiliriz: “
” (Ahmed. Sahih)
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.