Dinin temeli sayılan dört hadisi şerif

04:008/04/2016, الجمعة
G: 13/09/2019, الجمعة
Faruk Beşer

Hadis
, söz demektir. Resulüllah'a ait olan sözlere 'şerefli söz' anlamında 'hadisi şerif' deriz ve bu niteleme ile onları sıradan sözlerden ayırırız.
Sünnet
ise tarz, uygulama biçimi, yöntem demektir. Terim olarak kullanıldığında
Sünnet
Resulüllah'a ait söz, fiil, onay ve halin hepsi birden kastedilir. Hadis de sünnetin bir parçasıdır. Sonradan her çeşidiyle sünnet yazıya geçince hepsine birden hadis denmeye başlandı.


Sünnetle ilgili daha önce genel bir değerlendirme yapmıştık. Kısaca sünnet, Resulüllah'ın Kur'an-ı Kerim'i, doğru olduğu Allah tarafından onaylanmış biçimde yanlışsız uygulamasıdır. Bu sebeple sünnet de dolaylı vahidir. Bir hadisin ya da sünnetin Resulüllah'a aidiyeti kesin olduktan sonra doğruluğu da kesindir. Doğru anlaşılması ise ayrı bir olaydır ve bazen zor olabilir ve uzun araştırmalara ihtiyaç duyurabilir. Bunu da ancak işin ehli olan âlemler yapar. Günümüzde sünneti hafife alanlar, hiç şüpheniz olmasın ki, ya bilmediklerini dahi bilmeyen cahillerdir, ya da kötü bir niyetleri vardır. Bundan da daha önce söz ettik.



Hukuki hüküm ifade eden sünnet/hadisler genellikle tek başlarına bir norm oluşturmazlar, Kur'an-ı Kerim'deki ilgili ayetler ışığında ve kendi bağlamları bütünlüğüyle birlikte düşünülürler. Ahlakı ve akideyi ilgilendiren hadisler ise biraz daha geneldirler. Bu konular hadisle ya da sünnetle ilgili bilgisi takvim yaprağını açıp bir hadis okumaktan ibaret olan sıradan insanların anlayacağı şeyler değildir. İşin içine girenler hadis âlimlerinin ne muhteşem ilimler geliştirdiklerini ve ne akıl almaz çabalar harcadıklarını görürler.



Bugün anlatacaklarımız bunlar değil. Hem bir fıkıh, hem de bir hadis âlimi olan Ahmed bin Hanbel otuz bin hadis içeren Müsned'ini yedi yüz elli bin hadisten seçerek oluşturmuştur. Bu rakam imkânsız gibi görülmesin, aslında Resulüllah'tan bize gelen hadislerin sayısı, tekrarları atıldığında sadece on bin kadardır. Ama bir metnin her farklı bir ravi tarafından rivayet edilmesi onu farklı bir hadis yapar ve hadis de bu rivayet yollarına göre değerlendirilir.



İşte bu muhteşem âlim bunca hadisi eleyip otuz binini yazdıktan sonra diyor ki, aslında İslam'ın tamamını üç hadis üzerine oturtabilirsiniz. İshak bin Râhuye adlı hadisçi bunu kabul eder ama bunlara bir dördüncüsünü de ekler.



Birinci hadis şudur: Müslümanlar Mekke'den Medine'ye hicret ettiklerinde bir adam da sevdiği bir kadınla evlenebilmek için hicret etmişti. Bunun üzerine Resulüllah şöyle buyurdu: “Ameller niyetlere göre değer kazanır. Herkes neye niyet ederse onu bulur. Bir dünyalık elde etmek ya da bir kadınla evlenmek niyetiyle yola çıkan sadece o dünyalığa ya da o kadına ulaşır”. Bu hadisi şerif aynı zamanda ihlası da anlatır ve amellerimizi yaparken niyet olarak içimizden ne geçiyorsa, bize o ameli yaptıran dürtü ne ise bulacağımız da sadece odur. Allah için yapılmayan bir işte Allah'ın rızası ve mükâfatı da olmaz.



İkinci hadisi şerif: “Kim bizim bu işimizde sonradan bir şey ihdas ederse o reddolunur”. Resulüllah'ın 'bu işimiz' dediği şey dinin akılla kurulmayacak olan yönü, yani ibadetler ve akide tarafıdır. İşte bu alanda sonradan farklı bir uygulama ya da inanç ortaya konursa bu bidat olur, kabul edilmez. Bu sıralama aynı zamanda âlimlerin bidat konusunda nasıl dikkatli olduklarını da gösterir.



Üçüncü hadisi şerif: “Helal bellidir, haram da bellidir. İkisinin arasında şüpheli şeyler vardır ve insanların çoğu bunların hükmünü bilmez. İşte bu şüpheli şeylerden kaçınabilenler dinlerini de haysiyetlerini korumuş olurlar. Bu şüpheli alanda dolaşanlar ise harama düşebilirler. Tıpkı hayvanlarını bir koruluğun etrafında otlatan çobanın durumu gibi. Hayvanları her an o koruluğa girebilir. Dikkatli olun, her kralın bir özel koruma alanı olduğu gibi, Allah'ın da böyle bir koruluğu vardır. O'nun koruluğu haram kıldığı şeylerdir. Dikkat edin, vücutta bir et parçası vardır ki, o sağlam olursa bütün beden sağlam olur, o bozuk olursa bütün beden bozuk olur. İşte o kalptir”.



Dördüncü hadisi şerif: “Ey insanlar, Allah temizdir, ancak temiz olanı kabul eder. O peygamberlere neyi emretmişse müminlere da onu emretmiştir. Peygamber'e demiştir ki, temiz yiyin ve salih ameller yapın, ben sizin ne yaptığınızı iyi bilirim. Müminlere de demiştir ki, ey müminler, siz de verdiğim rızıkların temiz olanlarından yiyin”. Resulüllah sonra da şöyle bir misal verdi: “Bir adam düşünün, uzun bir yolculuğa çıkmış. Üstü başı toz toprak içinde. Elini semaya açıyor ve Rabbim, dualarımı kabul et diyor. Ama yediği haram, içtiği haram, giydiği haram. Hep haramla beslenmiş, duası nasıl kabul olsun!”.


#Hadis
#Sünnet
#tarz