Bugün Sünnet savunmasına ara verip bir dertli vatandaşımızın isteği üzerine başka bir önemli
dile getirmek istiyorum.
Evet, mesele dediğimiz şey namazların kahir ekseriyetimiz tarafından hakkıyla kılınmaması. Bu
o kadar önemlidir ki, namazı güzel kıldıran imamlarımız ve onları buna hazırlayan müftülerimiz elleri öpülesi insanlardır. İzin verilse ayakları bile öpülmeye değer. Çünkü:
diyebiliriz. Denklemi tersine çevirip, namaz eşittir İslam da diyebilirsiniz. Onun için “namazı dosdoğru kılan dinini yapmış, terk eden ise dinini yıkmıştır” buyrulur.
Onun için namazını dosdoğru kılan bir mümine, İslam'ın diğer hiçbir emri artık zor gelmez, namazını terk eden ise İslam'ın yasakladığı her şeyi, fırsat bulursa yapabilir. Çünkü Allah'a şirk koşma dışında namazı terk etme kadar büyük bir günah yoktur.
Kuranı Kerim namazı emrettiği bütün ayetlerinde '
' yerine, '
' der. 'Dosdoğru kılınan namaz, kulun Allah'ın huzurunda olduğu bilinciyle, kalbi ve kalıbıyla namaz kılmasıdır. Söylediklerini düşünerek, başka hiçbir şeyle meşgul olmadan, Allah'a tekmil verir gibi. Buna huşû denir. Allah kurtuluşa erecek müminlerin ilk vasfının
ile namaz kılma olduğunu söyler.
Namaz en büyük zikirdir. Allah, 'beni zikir için namaz kıl' buyurur. Zikir, anmak, düşünmek demektir. Demek ki böyle olmayan bir namaz zikir olamaz. Bunun için Hz. Peygamber (sa) “
Kişinin namazından nasibi, düşünerek kıldığı kadarıdır
” der. Bunun için “Namazda öteye beriye her bir bakış, şeytanın sevabınızdan bir parça aşırmasıdır” buyurur. “
Cimrinin en kötüsü namazından çalandır. Nice namaz kılanlar vardır ki, namazlarından onlara kalan sadece yorgunluk ve uykusuzluktur
” der.
Allah buyurur ki, “
Namazı dosdoğru kılın, işte bu namaz insanı fuhuştan, münkerden alıkoyar
”. Fuhuş Kuranı Kerim'de zikredilen büyük günahlardandır,
ise onlara kıyasla anlaşılan diğer günahlardır. Bazı namaz kılanların bunları hala yapıyor olması, namazlarını dosdoğru kılmadıklarını gösterir.
Öyle sanıyorum ki, namaz kılanların onda biri dosdoğru namaz kılmış olsa toplumun rengi değişir. Şöyle de diyebiliriz, imamlarımızın dörtte biri dosdoğru namaz kıldırsa Türkiye'nin rengi değişir. Diyanet İşleri Başkanımızın arkasında iki üç kez namaz kıldım, çok güzel kıldırdı, duygulandım. Keşke bütün imamlarınız böyle kıldırsa, dedim. Bunun için çalışıyoruz dedi. Ümidimizi saklıyoruz. Bence Diyanetin yapacağı en önemli iş budur. Namaz dosdoğru kılınsa, geriye kalan her şeyin düzeleceğine inanıyorum.
Hz. Peygamber “
Ben nasıl namaz kılıyorsam siz de öyle kılın
” buyurur. O düşüne düşüne kılardı. Her ayette dururdu, durulmasını emrederdi, ayetleri birbirine ulamazdı/vasletmezdi, belli bir makamla okumazdı, okurken bağırmazdı, her rüknü diğerinden küçük de olsa bir duruşla ayırırdı. İki secde arasında bile en az 'rabbiğfir-lî verham ve ente hayru'r-rahimîn' diyecek kadar dururdu, bu duayı okurdu. Secdesi ve ruküu bazen kıyamına denk olurdu. Ayetleri hüzünlü okurdu, bazen ağlardı, o kadar ki mübarek sakalları ıslandığı olurdu. Demek ki, '
Beni zikir için namaz kıl
' emrine böyle uyulurmuş. Tadili erkân da budur. Yani her bir rükne, diğerinden ayırarak adilce hakkını verme demek. Hanefilere göre vaciptir, terk eden isaet/kötü bir iş yapmış olur. Şafiilere göre ise farzdır, terk edenin namazı gider.
Bazı imam arkadaşlarımıza diyorum ki, rükûda ve secdede söylediklerinizi düşünerek namaz kılın bakalım bu kadar kısa zamanda kalkabilecek misiniz? Demek ki, düşünmeden namaz kılıyoruz. İmamımız düşünmezse biz düşünebilir miyiz? Düşünmezsek namaz kılmış olabilir miyiz? İmamla kılarken Fatiha'yı okuyan kardeşlerimiz, imam sessiz okuduğunda bunu yetiştiremiyoruz diyorlar. Hatta birisi, ben 'iyyake na'budü' ya gelinceye kadar imam bitirip ruküa gidiyor dedi. Böyle bir okuyuş olur mu?
Dosdoğru kılınan hiçbir rekât bir buçuk dakikadan daha az zamanda kılınamaz. Bu da dört rekâtlı bir namaz için en az altı yedi dakika eder. Oysa biz dört dakikada kılıyoruz. Fark, sadece iki üç dakikadır. Eğer zaman konusunda bu kadar dakik isek bunu camide yapmamamız gerektiği halde yaptığımız şeylerden keserek tamamlayabiliriz. Namaz için üç dakika daha beklemeye değmez mi?
Gerçi hamdolsun, bu işi mesele edinenler çoğaldı. Çok güzel namaz kıldıran imamlarımız da var. Gayret edersek mesafe alabileceğimiz anlaşılıyor. Yeter ki, müslümanlar uyarma görevini yerine getirsinler. Hz. Ömer, “
Sana hatalarını söylemeyen dostla arkadaşlık etme
” der. Oysa bazı kardeşlerimize uyarılmak çok ağır geliyor. Demek ki, nefis putumuzu tam kırabilmiş değiliz. Elbette uyarma da nefsin arzularından uzak biçimde yapılmalı.