Duada puanlama sistemi

04:003/07/2016, الأحد
G: 13/09/2019, الجمعة
Faruk Beşer

Biz nasıl dua edeceğimizi de Kur'an-ı Kerim'den ve Resulüllah'tan öğreniyoruz. Elbette kul içinden geldiği gibi, istediği şeyi, istediği dilde Allah'tan isteyebilir. Ama isterken bile yanlış yapma ve çocuk gibi,
şu bir altını mı istersin şu renkli şekeri mi
, diye sorulduğunda şekeri isterim deme riskimiz ve ölçüsüzlüğümüz olabilir. Ya da duada bile edep sınırlarını aşmış, Allah'a yakışmayan vasıflarla O'na dua etmiş olabiliriz. Bu sebeple Kur'an-ı Kerim'deki ve Resulüllah'ın mübarek sözlerindeki dualar bize ne zaman neyi isteyeceğimizi en az ve en öz ifadelerle öğretir. Onun için en güzeli menkul dualarla dua etmektir. Onlardaki ölçüye uyarak her türlü duayı da yapabiliriz.


Resulüllah'ın hayatına baktığımızda onun her münasebetle, her fırsatta dua ettiğini görürüz. Yeni bir elbise giydiğinde, aynaya bakarken, tuvalete girip çıkarken, bineğine binerken vb. Bu da duanın Allah'ı iyi tanıma ve aynı zamanda O'nu zikretme olduğunu gösterir. Çünkü bu her nimetin ve her oluşun Allah'tan olduğunu bilme ve hatırlamadır. Zikir de hatırlama demektir.



Bununla birlikte Resulüllah'ın aynı bir konuda farklı dualar yapmış olması gösteriyor ki, duada aslolan kelimeler değildir. Onun için zaman zaman,

eşimin içki içmesini bıraktırabilmek için özel bir dua var mıdır

gibi sorular anlamsızdır. Bunun cevabı, evet vardır, içten bir yakarışla bunu Allah'tan istemeniz olabilir. Yani sihri ve etkiyi kelimelerde değil, Allah'la samimi irtibatta aramak lazım. Bazen sıradan bir kul çok kırık dökük kelimelerle, ama çok içten duygularla bir şey ister ve istediğini anında alabilir. Sihri kelimelerde aramak Allah'ı olduğu gibi tanımamaktır. Hatta Allah'ın gücünü kelimelerde görme anlamına geleceğinden kulu bazen şirke kadar götürebilir.



Herkesin herkese ve özellikle de haberi yokken müslüman kardeşine onun gıyabında dua etmesi, dua atmosferinin yayılmasıyla müthiş bir sinerji oluşturur, duanın kabul olma şansını artırır ve dualar toplumu bile değiştirip dönüştürebilir.

Selamlaşma bu açıdan müthiş bir dualaşmadır.

Namazı bitirince sağa sola selam veren Müslüman, dünyanın sonuna kadar sağında ve solunda bulunan bütün Müslümanları niyetine alırsa bütün bir dünyaya selamet ve huzur duası yapmış olur. Müslümanların hepsinin bunu bilinçli olarak ve samimiyetle söylemiş olmaları bunun etkisini artırır.



Duaların kabulünde duanın gücü ve dozu önemlidir. Doğru bir şey istemek, bilinçle ve içten, zamanında ve yeteri kadar istemek gibi pek çok etken duanın puanını artırabilir. Mesela bin puanla elde edebileceğiniz bir şeyin tamamını beş puanlık bir dua ile almış olamazsınız. Ama yine de bu puanlarınız boşa gitmez. Çünkü Allah her istediğinizi değil de, 'O her istediğinizden size verir' buyurur (İbrahim 14/34). Yani her istediğinizden duanızın değeri kadar bir miktar alırsınız. Bazen kul farzlardan sonra nafilelerle de Allah'a yaklaşır ve O'nun o kadar değer verdiği bir velisi olur ki, O'ndan istediğini kesin alır. Demek ki, takva duanın puanını artıran en önemli etkendir.



Duada vesile önemlidir.

Yani kul bir iyilik yapmalı ve ona istinaden dua etmelidir ki, duası daha çabuk kabul olsun. Mağarada mahsur kalan üç kişiden her birinin kendi yaptığı bir iyiliğini dile getirerek onu vesile tutması, böylece kapının açılıp kurtulmaları hadisi meşhurdur. Yani doğru olduğunda ittifak edilen

vesile

, kişinin kendi ameline dayanarak Allah'tan istemesidir. Resulüllah da kendisinden dua isteyen birisine, 'git güzel bir abdest al, iki rekât namaz kıl ve sonra benim adıma Allah'tan iste' buyurmuştur. Onun için iyiliklerden ve ibadetlerden sonra yapılan duaların kabul şansı daha yüksektir. Biz farz namazların ardından bunun için dua ederiz.



Ne yapılacağına mevcut delillerle karar verilemeyen bir konuda iki rekat namaz kılındıktan sonra yapılan

istihare

de böyle bir vesiledir. Anlık olaylarda, ya rabbi, ben bir türlü karar veremiyorum, sen doğru olanı benim kalbime koy diye yapılan dualar bile bir istihare sayılır ve çoğu zaman insan bu yolla doğru karar vermiş olabilir.



Dua aynı zamanda bir istiğfardır. Mesela yanılıp gıybetini ettiğiniz birisi için, Allah'ım, onu da beni de affet, diye dua ederseniz, samimiyetinize göre bu dua o gıybetin kefareti olur. Çünkü gıybetin çok kötü bir ahlak olmasının sebebi, insanları toplum içinde kötü tanıtıp, itibarsızlaştırmadır. Onun affı için de dua ettiğinizde böyle olmasını istemediğinizi, bir anlık yanıldığınız için gıybet ettiğinizi anlatmış ve Allah'tan özür dilemiş olursunuz.

Haset ettiğiniz insan için dua etmeniz de böyledir.

Çünkü haset etmek, kardeşinize verilen nimetlerin onda olmamasını istemek demektir. Ama Allah'ım, ona daha çok ver, bana da ver derseniz bu duygunun yapacağı tahribattan kurtulmuş olursunuz.


#Dua
#Kur'an-ı Kerim