“İnsan ötesi geleceğimiz”

04:0030/10/2016, Pazar
G: 16/09/2019, Pazartesi
Erol Göka

Geçenlerde çocuklarla çizgi film izlerken fark ettim, bizi öylesine savaşlarla, mağduriyet ve madunlukla, kısacası can derdiyle baş başa bırakıyorlar ki, sanatta, bilimde, düşünce dünyasında neler olup bitiyor dönüp bakamıyoruz bile. Çocuk çizgi filmleri, öylesine başarılı, öylesine sürükleyici ve çocuklar o kadar çok bunlarla haşır neşirler ki, asıl insan mühendisliği buralarda yapılıyor, göremiyoruz. Televizyon programları reyting oranlarına bir bakın, en çok izlenen ilk yüz programın yarısının çocuk çizgi filmleri olduğunu gördüğünüzde daha kolay dert ortağı olabileceğiz.



Neyse, asıl meselem, çocuk çizgi filmlerindeki müthiş gelişme değil. Pek anlamam da zaten. İçine battığımız, batırıldığımız hercümerç içinde dünyanın yeniliğe hazırlanan öteki boyutuna kulak veremememiz. Çocuk çizgi filmleri sadece bir örnek, neler oluyor neler… Bizim “teknomedyatik” adını verdiğimiz dünyada öyle gelişmeler ortaya çıkmış ki, artık “insan”ın aşıldığından, “insan-sonrası” döneme girildiğinden bahsediliyor. Daha fazla oyalanmadan biz de bir an önce bu kulvara girmeli, neler olup bittiğine bakmalı, ahlak ve eleştiri süzgecini elimizden bırakmamalıyız.



Şimdilerde itibarı yerlerde sürünen, 1992'de yazdığı “Tarihin Sonu” tezinin sahibi olan Francis Fukuyama, 10 yıl sonra bu saçma teziyle uyumlu bir kitap daha çıkartmış, adını da “İnsan Ötesi Geleceğimiz: Biyoteknoloji Devriminin Sonuçları” diye koymuştu. Kısa süre içinde ODTÜ Yayınları tarafından dilimize de tercüme edilen bu kitabı, biz de “Yalnızca bilmeyenler konuşuyor, sorun bu!” başlıklı bir yazıyla kıyasıya eleştirmiştik. Bugünlerde revaçta olmaya başlayan “insan-sonrası” (posthuman), “insan-ötesi” (transhuman) gibi görüşleri ele alabilmek için, hiç hak etmese de Fukuyama'nın pek zayıf kitabını tekrar gündeme getirmek iyi bir fikir olabilir. Hem konuya bir giriş yapmış hem de bu yeni fikirlerin temellerinden birisi olan biyoteknolojik gelişmeler üzerinde durmuş oluruz.



Fukuyama, günümüz biyoteknolojisinin insan doğasını değiştirebilme ve böylelikle bizi “insan sonrası” bir tarihsel döneme taşıyabilme imkânı sağladığını savunuyor. “İnsan Ötesi Geleceğimiz”de biyoteknoloji yanlılarının tüm iddia ve tezlerini sanki mümkün ve hatta kanıtlanmış gibi görüyor. Biyoteknoloji, yeni bir insan yaratmış ve biyoteknolojiyi elinde tutanların istedikleri canlı ve insan tipini üretebilmeleri için fırsat kolluyormuş gibi onun ardından ne olacağına dair bir tartışmaya girişiyor.



Eski Yunan'dan beri, insanlar doğanın mı, yoksa yetiştirme tarzının mı insan davranışı üzerinde etkili olduğunu tartışıp durdular. Ama Fukuyama'ya göre “tarih” gibi artık bu tartışmanın da sonuna gelindi. Üstat (!), geleceğin, genlerden davranışa giden moleküler ve sinirsel yollar hakkında neredeyse kuşku götürmeyecek kadar kesin deneye dayalı bilgi sunabileceğine inanıyor.



İnsan duygu ve davranışlarını etkileyen ilaçların yaygın kullanımı insan doğasını ne ölçüde değiştirebilir sorusunun cevabı da net ona göre. Fukuyama, psikiyatri ilaçları sayesinde, büyük genetik mühendislik başarılarını beklemeye gerek olmadan, kendinden hoşnut ve toplumsal olarak uyumlu bir tür ortalama androjen (her iki cinsiyetin özeliklerini barındırabilen) kişiliğin oluşturulabileceğine inanıyor.



İnsan ömrünün uzadığı bir kehanet değil ancak insan ömrünün uzaması ile biyoteknoloji arasındaki ilişkiyi abartma noktasında da Fukuyama'nın cahil cesareti sınır tanımıyor. Gen teknolojisindeki gelişmelerin tarıma uygulanmaya başlaması, “Yeşil Devrim” olarak adlandırılmış ve açlığa çözüm olarak sunulmuştu. Fukuyama'nın genetiğe olan imanı bu noktada durmuyor, işi “tasarım harikası bebekler” üretmeye kadar vardırıyor. “Öjeni” diye bilinen, ırkçılığın moda olduğu zamanlarda parlamış “damızlık insan üretme” fikrine yeniden merhaba diyor.



Fukuyama, kalitesiz bir düşünür, bilim ve düşünce dünyasını karikatürleştirerek popüler hale getirmekten ve sıkça dalgalanan politik görüşler öne sürmekten başka bir bildiği yok. “İnsan Ötesi Geleceğimiz” kitabındaki fikirleri de üzerinde fazlaca durmaya değmeyecek kadar saçma ve bilim-dışı. Başta da belirttiğimiz gibi onunla ilgilenmemizin nedeni asıl olarak “insan-sonrası”, “insan-ötesi” konularıyla bağlantısı. Fukuyama'nın kitabı bu konudaki ilk çalışmalardan. Her ne kadar kitap, “insan-ötesi” diye çevrilse de bu çeviri doğru değil, “insan-ötesi”ni daha ziyade “transhuman”ın karşılığı olarak düşünmek gerekiyor. Fukuyama, transhumanizmi dünyanın en tehlikeli fikirlerinden birisi olarak gördüğü için kitabının başlığında “insan-sonrası” diye tercüme edilmesi gereken “posthuman” kavramını kullanıyor. Devam edeceğiz.




#Tarihin Sonu
#Gelecek
#İnsan sonrası
#Francis Fukuyama