Türkiye ekonomisi 2010 yılında yüzde 8.5; 2011 yılında ise 11.1 büyüme oranıyla 2000’li yıllarda en yüksek ekonomik büyüme rakamına ulaşmıştı.Ancak, ekonomik büyüme artarken cari açığın da artması zorunlu bir tercihle karşılaşmamıza sebep oldu.Cari açığın kontrol edilebilmesi için 2012 yılında ekonomik büyümede frenden sonrada 2013 yılında hem Gezi olayları hem de 17-25 darbe girişimi yaşandı. 2016 yılında ise,ekonominin sağlam yapısı ve siyasi istikrar olmasa büyük bir ekonomik krize ortam hazırlayan
Türkiye ekonomisi 2010 yılında yüzde 8.5; 2011 yılında ise 11.1 büyüme oranıyla 2000’li yıllarda en yüksek ekonomik büyüme rakamına ulaşmıştı.
Ancak, ekonomik büyüme artarken cari açığın da artması zorunlu bir tercihle karşılaşmamıza sebep oldu.
Cari açığın kontrol edilebilmesi için 2012 yılında ekonomik büyümede frenden sonra
da 2013 yılında hem Gezi olayları hem de 17-25 darbe girişimi yaşandı. 2016 yılında ise,
ekonominin sağlam yapısı ve siyasi istikrar olmasa büyük bir ekonomik krize ortam hazırlayan 15 Temmuz darbe girişimi yaşandı.
Bunlara rağmen ülke ekonomisi
2012-2016 yılları arasında yüzde 3.7 oranında büyüdü.
15 Temmuz darbe girişiminin ülke ekonomisini etkilememesi için acil tedbirler uygulanmaya konuldu.
Reel kesim için alınan tedbirler, ülke algısının iyileşmesi için gösterilen çabalar meyvesini verdi ve başta ekonomik büyüme olmak üzere makroekonomik göstergelerde hızlı bir iyileşme sağlandı.
Tedbirlerin ekonomideki olumlu etkisi, zaman geçtikçe daha fazla görünür oluyor
. 2017 yılı birinci çeyrekte açıklanan yüzde 5.1 oranındaki büyüme ve ikinci çeyrekte gerçekleşen yüzde 5.2 oranındaki ekonomik büyüme
ile Türkiye artık yüzde 5 üzerindeki büyüme patikasına girdi.
Büyümenin kaynaklarında ise hem iç talep hem de dış talep var. Yani, zaman geçtikçe Türkiye ekonomisine yönelik dışardaki algı olumlu yönde değişiyor ve bu değişim rakamlara yansıyor.
Ekonomik büyüme açısından ülkeler arasındaki sıralamaya bakarsak,
Türkiye en büyük 20 ekonominin temsil edildiği G20’de en yüksek büyümeyi gerçekleştiren üçüncü ülke
. Ayrıca, ekonomik büyümedeki bu performans, önümüzdeki çeyrekler için de bir güven oluşturuyor.
Ancak, Türkiye’nin hedefleri için bu başarının yeterli olmadığı da açık.
Dolayısıyla ekonomik büyüme rakamlarının pozitif olması ne kadar önemliyse, bu büyümenin sürdürülebilir olması da o kadar önemli
.
YERLİLEŞME VE SANAYİ ÜRETİMİ
Peki sürdürülebilirlik için nasıl bir yol haritasına ihtiyacımız var?
Ekonomik büyümenin sürdürülebilir ve dengeli olabilmesi için, öncelik ülkede gerçekleşen üretimin uluslararası pazarlarda yer bulması.
Yani, ihracatın niteliğinin iyileşmesi, sürekli hale gelmesi ve miktarının artarak devam etmesi.
İhraç ürünlerinin miktarının artması, ihracatın sürdürülebilirliğini sağlarken ihracatın ekonomik büyümeyi daha fazla desteklemesi
, ihraç ürünlerinin nitelikli olması ise ihracatın niteliğini, yani katma değerini artıracak.
Bu konuda Türkiye’nin çabaları da sonuç vermeye başladı. Son yıllarda başta da enerji, savunma, sağlık cihazları ve inşaat sektöründe kayda değer bir gelişme var. Bu alanlarda yerli üreticilerin ürettikleri malların uluslararası niteliği arttı, küresel ölçekte rekabet etme gücüne erişti.
Dünyanın birçok ülkesinde Türkiye’nin ürettiği mallar satılıyor ve “Pazarda biz de varız” diyebiliyorlar.
Bu açıdan, yerli üretimin desteklenmesi için yerli üretimde
kamu alımlarına yer verilmesi, planlanan büyük yatırımlarda yerlilik oranının yüksek olması için belirli zorunlulukların kriter
olarak konulması gerekiyor. Ve buna da uyulması önemli.
Dolayısıyla, Türkiye’nin orta ve uzun vadede ekonomik büyümesinin kalıcı ve sürdürülebilir olması,
yani kişi başı gelirde yüksek gelirli ekonomiler için sınır olan 12,476 doların üzerine çıkması için,
yerlileşme veya yerli üretim kilit pozisyonda.
Bu nedenle, ekonomik büyümenin başlıca kaynaklarından olan yerlileşme süreci, hızlanarak ve kolaylaştırılarak devam ettirilmeli.
DERECELENDİRME KURULUŞLARINDAN SES YOK
Türkiye’nin ekonomik büyüme oranının açıklanmasının ardından, bazı kurum ve kuruluşlar geç de olsa Türkiye için ekonomik büyüme beklentilerini revize etmeye başladı. Son olarak
Morgan Stanlay, Goldman Sachs ve Nomura
Türkiye’nin ekonomik büyüme beklentilerini yukarıya çektiler.
Ancak, uluslararası derecelendirme kuruluşlarından hala ses yok
. 15 Temmuz darbe girişiminin başarısızlığına rağmen, adeta darbe girişimini ekonomide başarılı hale getirmek için zaman kaybetmezken,
Türkiye’nin olumlu ekonomik büyümesi ile ilgili halen bir ses duyamadık.
Darbe girişimi sonrasında kâbus senaryosu içeren raporlar hazırlayan,
Türkiye’nin kredi notunu düşürmek için hızlıca harekete geçen ve not düşüren kredi derecelendirme kuruluşları
, Türkiye’nin hakkını teslim etmede oldukça yavaş hareket ediyorlar.
Türkiye aleyhindeki tüm olayları büyük bir iştahla sahiplenirken, lehtekilere karşı yine üç maymunu oynamaktan çekinmiyorlar.
Türkiye ekonomisi yoluna devam ettikçe, bu kurum ve kuruluşlar zor da olsa üç maymunu oynamakta vazgeçecekler.