Kelebek etkisi

04:0023/04/2016, Cumartesi
G: 13/09/2019, Cuma
Ayşe Böhürler

"Kelebek Etkisi” Alev Alatlı'yla birlikte hazırladığımız bir program olarak Habertürk ekranlarında her Pazar günü yayınlanıyor. Her bölüm, bugün konuştuğumuz bir
çok kavramın kökenine
bakıyoruz. İzleyicilerden aldığım yorumlar bir tarafa kendi adıma da çok şey öğreniyorum.


Avrupa tanımlarını nereden alıyor? Bugün de sıkça kullanılan bir

çok kavram hangi özlerden yola çıkarak oluşuyor?



Alev Alatlı, programda bunlara dair ciddi bir rehberlik yapıyor. Ve asl

ı

nda dilimize pelesenk olmuş bir

çok kavramın çağrıştırdıklarının çok da hayırhah olmadığını anlamamıza vesile oluyor. Ve tabii ki Müslüman Türk kimliğine neden sahip çıkmamız gerektiğinin altını da çok güzel çiziyor.



Kavramların, inançların kökenleri dikkatimizi vitrinden uzaklaştırıp arka plana yöneltiyor. Küreselleşmeden ekolojiye, çevre hareketlerine, sağlıklı beslenme rüzgarlarına; günlük hayatımıza, dilimize, adetlerimize yerleşmiş birçok kavramın kökünü bilmek, bir soluklanıp, sabit kalıp düş

ünmeyi beraberinde getiriyor. “D

inlerin birleştirilmesi “,“ evrensel kardeşlik”, “küreselleşme”, “çevre oluşumları”, “ kadın hareketleri”, “dinlerin içine sızan pagan inanı

şları” gibi fikirler,

sinema aracılı

ğı

yla belleğimize kazınan semboller ve bakış açılarıyla normalleşiyor.


Alev Alatlı'nın cümleleriyle...

“İnsanlığın Evrensel Kardeşliği Cemiyeti”ni kuran “Teosofist”lerin kültü. Açıklanan amaçları: ırk, din, cinsiyet, renk, sınıf gözetmeksizin insanlığın evrensel kardeşliğinin çekirdeğini oluşturmak; kadim ve çağdaş dinleri, felsefeleri ve bilimleri araştırmak; tabiatın açıklanmamış güçleri ile insanın saklı psişik güçlerini incelemek. Kurucularının İsa'dan önce dördüncü yüzyılda, Helen/Mısır Hanedanı Ptolemiler döneminde yaşamış olan Rahip Pot-Amun, yani “Hikmet Tanrısı” olduğunu söylüyorlar. Teosofistler, “tüm milletleri, halkları ve dinleri, 'Bilinmeyen, Adı Konulmamış, Ebedi bir Yüce Güç' tarafından değişmez yasalarla yönetiliyor olduğu” inancı etrafında birleştirmek istiyor. Bu çerçevede, Budistik, Vedantik, Zaro-astrian gibi tüm kadim dinler inceleniyor, “bu öğretilerden süzülen namelerle evrensel bir melodi” oluşturulmaya çalışılıyor. “Allah'ı ve mevcudatı peygamber aracılığı ile değil, kendi gönüllerinden yola çıkarak” açıkladıklarını söyleyen Teosofistler, gelmiş geçmiş tüm büyük düşünürlerin, örneğin, Thomas More, Solon, Yedinci Dalay Lama, Basralı Rabia Hanım, Nostradamus, Lao Tzu, Kordovalı İbni Masarra, Efesli Heraklit, Epikür, Cicero, Assos'lu Cleantes, Ba'al Shem Tov, Farabi ve Mevlâna Celalettin Rumi'nin kendilerinden olduklarını iddia ediyorlar...”



Dünyaya dair ilgimiz vitrinle sınırlı kaldığında dünyanın gittiği yeri görme şansımız da kalmıyor. Bu nedenle ezberlerimizle yetinmeyip kelebek etkisi oluşturan her şeyin dibine bakmak üzerimize farz görünüyor.



Kavramlar ve kelimeler bunun için önemli.



Dünyanın gittiği yere dair bir öngörüde bulunmak içinse sadece başkalarına değil kendimize dair de bilgi sahibi olmak mutlaka gerekiyor. Toplumda giderek yaygınlaşan dini cahillik üzerinde özellikle durmak gerekiyor. Yüzeyde dindarlaşma altta ise şablon bilgi ve cahillik hakim. Batıdan doğudan esen tüm rüzgarlara karşı korunmak için “21. yüzyılda Müslümanlığımızı nasıl sabit tutarız?” sorusuna adam gibi cevaplar üretecek yapılara ihtiyaç var. Yoksa bu yüzyıl başta da İslamiyet olmak üzere tüm dinleri tezgahtan geçirecek. Buna karşı ne kadar hazırız?



Programın her güzel kavramın rüzgarına kapılmadan yerimizde sabit durmamızı sağlayacak bir bilinci olu

şturmasına vesile olacağını ümit

ediyorum.


BÖHMERMANN'I KİM SAVUNUYOR?


Bu hafta Almanya'daydım. Almanların kötü hiciv biçimleri üzerine pek çok deyim piyasaya çıktı. Herkes Karadeniz fıkrası gibi buna dair bir şey anlatıyor. Almanların başaramadığı şeylerin başında hiciv yapmak geliyormuş. Böhmermann'ın şiiri üzerine yapılan tartışmalarda dikkatimi çeken iki şey oldu. Birincisi “Böhmermann, yanlış yaptı, yaptığı hiciv değil” diyenlerin çoğunlukta olması. Bir diğeri de “Merkel haklı” sözleri. Almanya'da hicivle hakareti ve eleştiriyi ayıran ince sınırlar Anayasa maddesiyle belirlenmiş. Böhmermann, Anayasa'ya aykırı davrandı diyenlerin sayısı az değil. Bunlardan birisi de muhalif partiden SPD'li İçişleri Eski Bakanı Otto Schily…”Alman hükümeti bu durumun hangi hukuki sonuçları olacağını bağımsız Alman mahkemelerine bırakmakla doğru kararı vermiştir” diye konuştu. Böhmermann'ın şirini “dost bir ülkenin liderine yapılmış kaba, çirkin ve maksadını aşan bir hakaret” sözleriyle değerlendiren Schily bunun düşünce özgürlüğü kisvesi altına sokulamayacağını vurguladı.



Türkiye'den bakınca bu tartışmalardaki ince ayırım çok bariz görünmese de Avrupa'da sınırlar çok net. Bu tartışmanın tahminlerin ötesinde etkisi olduğu doğru. Almanların kendi milli kimliklerine hatta ve hatta ırkçı fikirlerine yeniden sahip çıkıyor oluşları da bir gerçek. Onlar bunu yaparken bizde ise Böhmerman'ı savunanlarının Almanya'dan fazla olması ayrıca enteresan bir durum. Kendi dışında herkesi sevme sendromu.


#Kelebek Etkisi
#Alev Alatlı
#Teosofist