Türkiye gibi çok renkli, çok katmanlı bir toplumda seçmenin oy davranışlarını açıklamak ve tasnif etmek kolay değil. Ancak, en yüksek orana ulaştığı dönemlerde Erdoğan ve AK Parti’ye oy verenleri kabaca şöyle tasnif edebiliriz: Birinci kitle Türkiye’nin en büyük seçmen kitlesi. Onlara “ sağ/muhafazakârlar ” diyelim. Demokrat Parti’ye, Adalet Partisi’ne, Anavatan Partisi’ne, Doğru Yol Partisi’ne oy verdiler. Kuruluşunda kısmen, ilerleyen zamanlarda blok halinde AK Parti’yi desteklediler. Onlar için
Türkiye gibi çok renkli, çok katmanlı bir toplumda seçmenin oy davranışlarını açıklamak ve tasnif etmek kolay değil. Ancak, en yüksek orana ulaştığı dönemlerde Erdoğan ve AK Parti’ye oy verenleri kabaca şöyle tasnif edebiliriz:
Erdoğan bu kitleyi Menderes, Demirel ve Özal’dan bile daha iyi tanıyor. Hassasiyetlerini, ihtiyaçlarını, arzularını biliyor. Tolerans marjlarını iyi kestiriyor. Bir tercih yaparken, yakınındakilerin, muhalefetin, medyanın ne diyeceğine değil bu kitlenin ne diyeceğine bakıyor ve kitleyi iyi tanıdığı için çoğunlukla da isabet ettiriyor.
Erdoğan bu kitleyi sadece tanımakla kalmıyor, bu kitlenin içinden geliyor; dolayısıyla tüm hassasiyetlerini biliyor.
Şimdi 31 Mart seçimlerinde ve o güne gelen süreçte bu 3 kesimin nasıl davrandığına bakalım.
Özetle, ekonomide toparlanma, iç ve dış güvenlikte istikrar, öze dönüş ve Türk-Kürt kardeşliği mevcut tabloyu tam tersine çevirecektir. AK Parti ve Cumhur İttifakı daha uzun yıllar geniş kitleler tarafından tercih edilecektir.
İki kısa not: “Seküler Dindar Gençlik” olarak isimlendirilen yeni bir nesil geliyor. Dini meseleler kadar adalet ve özgürlük konusunda çok keskinler. Hassasiyetleri mutlaka dikkate alınmalı. İkincisi de bu yeni nesil sosyal medyada yaşıyor. Üzerlerine çok operasyon yapılacaktır. Bunun emareleri de zaten görülmeye başladı. Buna da önlem almak gerekir. AK Parti, en başta, gündem belirleme gücünü yeniden kazanmalıdır.