1956 yılında Gelibolu’da doğdu. 1979 yılında Fransa, Grenoble Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni bitirdi. 1982 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde yüksek lisans yaptı. 1985 yılında aynı üniversitenin Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde doktorasını tamamladı. 1981-1999 yılları arasında Marmara Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü’nde öğretim üyeliği yaptı. Özellikle Silahlı Kuvvetlerin siyasi rolü, İslâmi hareketler, devlet sosyolojisi konularında çalıştı. 1990 yılından bu yana çeşitli dergi ve gazetelerde toplumsal ve siyasal analizler yapmaktadır. Tempo, Power dergilerinde, Yeni Yüzyıl, Star, Yeni Binyıl, Sabah gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı. Bayramoğlu; 'Türkiye’de İslâmi Hareket', '28 Şubat Bir Müdahalenin Güncesi', 'Türkiye’de Ordu' ve 'Çağdaşlık Hurafe Kaldırmaz' kitaplarının yazarıdır.
Mecliste dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin ilk tur oylama sonuçlandı. CHP'li milletvekilleri Cuma günü yapılacak ikinci turda aynı tutumu alırlarsa, ufukta temel hak ve özgürlüklere ilişkin bir referandum görünüyor. Tersi olur bu milletvekillerinin bir kısmı parti merkezinin onayladığı siyasi bloğa katılırsa, anayasa değişikliği meclisten geçecek ve dokunulmazlıklar kalkmış olacak.
Bu ihtimallerin hangisi gerçekleşirse gerçekleşsin Türkiye'nin Cuma gününden itibaren yeni bir tartışmaya gireceği kesin. Bu tartışmanın demokrasinin ahvali, Kürt meselesinin seyri, bu mesele etrafındaki çatışmaların istikameti gibi pek çok meseleye gönderme yaptığı açık.
Ancak bir de gelinen bu noktanın arka planı var.
Nedir o arka plan?
Birinin umut ettiği ötekinde endişe yaratıyorsa, umut ve endişe karşıya gelirse “çatışma iklimi ve gerginlik” kaçınılmaz olur.
Güneydoğu nasıl kanıyor görüyoruz. Terör, şiddet, çatışma ve ölümlerin, ardı arkası kesilmiyor.
Temmuz ayında başlayan bu yeni şiddet dalgasını Kandil'in politikası ve tercihleri başlattı.
Bu tercihi ise Suriye'deki denge değişiklikleri besledi. Nitekim iki gelişme, Suriye'nin Kuzey'inde PYD'nin alan kazanması ve uluslararası düzeyde destek bulması, Kürt hareketinin özerk bir bölge oluşturma ihtimalini kuvvetlendirdi. Kürt hareketinin stratejisinde de adım adım bu oranda ve buna uygun değişiklikler ortaya çıktı.
PKK-PYD, bir yandan, Suriye'nin Kuzey hattında, Türkiye sınırı boyunca koridor oluşturma, bu bölgedeki etnik ve kültürel farklılıkları eritme politikalarına yöneldi. Öte yandan Türkiye'de Kürt sorununun çözümü ile Suriye'nin Kuzey'indeki bu modeli iç içe sokma, birleştirme eğilimini benimsedi. Çözüm süreci gibi siyaset araçlarını ise bu yeni politikayı meşrulaştıracak lojistik destek unsurları olarak tanımlanmaya başladı. Örgüt tarafından sorumluluk hükümetin sırtına yüklenmeye çalışılsa da, bu, bir savaş kararıydı.
Nitekim, Temmuz ayı içinde Kandil'in çağrısı üzerine ilan edilen özerkliklerin, bu alanlara silahla egemen olma stratejisi şehir savaşları ve hendek siyasetinin temelinde bu strateji ve savaş kararı yatmaktadır.
AK Parti iktidarının yaptığı ise önce bu duruma önlem almak oldu. Ardından bu durumu hem içinden çıkamadığı, oy kayıplarına yol açan çözüm sürecini tümüyle devre dışı bırakmanın vesilesi haline getirdi. Ancak iktidarın, devletin, hatta sistemin tutumu açısından belirleyici olan, bölgedeki gelişmelerin verdiği yeni tehdit ve tehlike mesajlarıdır
Mesele, Kürtlerin ve Kürt hareketinin geleceğe dair somut umutlarının, Türkiye'yi ve Türk tarafını somut endişelere sürüklemesidir.
Karşı karşıya gelen bu umut ve endişe halini ortaya çıkaran, önümüzdeki dönemde Ortadoğu'da dengelerin Kürtlerin lehine gelişmesi, Kürt devleti, özerk siyasi alanı gibi oluşumların önünün açılması ihtimallidir.
İşaretler orta yerde duruyor:
Bir yanda Barzani'nin Irak'ta ilan etmeye hazırlandığı referandum ve bağımsızlık ihtimali var.
Öte yanda Suriye'de Esat sonrası dönemin Kürt bölgesinin özerkliğini devreye sokma ihtimali bulunuyor.
Bunlar yanında Kuzey Suriye'nin ABD'den Rusya'ya ve diğerlerine iştah kabartan ya da dengelenmesi gereken stratejik bir “zon” oluşturması, ABD ve Rusya'nın Kürt alanına meşruiyet kazandıran tutumlarını beslemeye devam edecek gibi görünüyor.
Bu tür gelişmeler yeni bir Kürt tahayyülüne işaret ediyor. Bu tahayyülün ve dengelerin Türkiye'nin Kürt sorununu, Türk devletinin Kürt sorununa bakışını ve politikalarını etkilememesi mümkün değildir.
Türkiye'nin endişesinin iki kademeli olduğu ima edildiğini sıkça görüyoruz. İlk kademe Barzani ve Suriye'de özerk bölgenin, Türkiye'nin Kürt sorunu ve Kürtleri bakımından temsil edeceği risk olarak tanımlanıyor. İkinci kademe bu ilerleyişin Türkiye'nin toprak bütünlüğüne yönelik bir tehdit, içine yönelik bir müdahale kapısı algılanmasıyla karşımıza çıkıyor.
Birinin umudu, diğerinin endişesi...
Tarihin keskin tarafı böyledir.
Ancak umut ve endişeyi birlikte alıp, ara yol bulmak mümkün değil mi?
Pek ala mümkündür.
Türkiye'deki Kürtlerin demokratik entegrasyonu, PKK'nın silahı devreden çıkarması, siyasete dönülmesi hala mümkündür. Bu, Kürtlerin, Rojava'nın ve Ortadoğu'nun geleceğini demokratik istikamette yoğuracak bir yoldur.
Bu konuda herkese sorumluluk düşüyor.
Aksi dipsiz kuyudur.
Merhaba, sitemizde paylaştığınız yorumlar, diğer kullanıcılar için değerli bir kaynak oluşturur. Lütfen diğer kullanıcılara ve farklı görüşlere saygı gösterin. Kaba, saldırgan, aşağılayıcı veya ayrımcı dil kullanmayın.
İlk yorumu siz yapın.
Günün en önemli haberlerini e-posta olarak almak için tıklayın. Buradan üye olun.
Üye olarak Albayrak Medya Grubu sitelerinden elektronik iletişime izin vermiş ve Kullanım Koşullarını ve Gizlilik Pollitikasını kabul etmiş olursunuz.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.