Blair, Erdoğan, Santos...

04:0022/04/2016, Cuma
G: 13/09/2019, Cuma
Ali Bayramoğlu

Kürt sorunu gibi köklü, toplumsal belleği tahrip etmiş, derin kutuplaşmalar üretmiş, binlerce cana mal olmuş çatışmaların çözümünde siyasi irade esastır. Siyasi, ekonomik, sosyal, askeri koşullar barışı dayatabilir. Ancak ortada, risk ve karar alacak bir siyasi irade olmadan, daha açık ifade edelim, bir lider olmadan çatışmadan barışa geçen eşik atlanamıyor.



Kuzey İrlanda'da Blair, Güney Afrika'da De Klerk, Filipinler'de Aquino bildik örnekler.



Onların iradesi olmasa, barış süreçleri de olmazdı.



Bugün tavizsiz bir tutum sergileyen, “son terörist yok olana kadar ateşe devam” politikası izleyen Tayyip Erdoğan da, unutmamak gerekir ki, 2013'te, tarihi bir adım atmış, Öcalan'la görüşmeleri ve çözüm sürecini başlatmıştı. Bunu yapmış olan bir liderin yarın, konjonktür ve koşullar değiştiği anda aynı politikalara dönmesi pekala mümkündür.



Dünya deneyimi şunu da gösteriyor. Siyasi iradenin, liderlerin bu tür adımlar atmaları ve sonuç almaları için saf ve mutlak demokrat olmalarına gerek yok. De Klerk öyle biri değildi örneğin. Somut bir durum karşısında toplumun geleceği için rasyonel bir tercih yapma cesareti gösteren bir liderdi.



Kolombiya Devlet Başkanı Santos da öyle bir isim.



2010 öncesi savunma bakanı olarak acımasız savaşın askeri liderliğini yapmıştı. FARC'ın ağır yenilgiye uğratılmasını sağlayan, sert ve otoriter kararlarıyla bilinen bir isimdi. Aynı Santos 2010'da “barış ve emek” sloganıyla devlet başkanı seçildikten sonra yeni bir sayfa açtı ve barışı kurmak için iradesini ortaya koydu.



DPI heyeti olarak iki gün önce Bogota'da Başkanlık Sarayı'nda görüştüğümüz Santos sistemi temsil eden bir siyasetçi. Büyük ve zengin aile kökeni, ABD'de aldığı elit eğitimi ve fikirleriyle karşınızda tam bir demokrat yok, ama demokratik işler yapan bir lider var.



Bogota'da Santos'u dinlemek ilginçti.



Kimi sözlerinin altını çizelim:



“Savaşmak popüler bir iştir. İnsanların desteğini çeker. Ben de bunu yaptım, hem de çok iyi yaptım. Savaşı yönettim ve sonuç aldım. Ancak barış yapmak savaşmaktan daha önemli ve daha zordur. Barışın politik maliyeti de var... Affetmek daha zor ama daha önemlidir.”



Heyetin tek gazetecisi olarak Santos'a bir iki soru yöneltme imkanım oldu.



“Savaşı temsil eden birisi olarak barış fikri aklınıza ne zaman, nasıl geldi? Savaş yöneticisi ve barış yöneticisi olmak çelişkili değil mi?” sorularına şu yanıtı veriyordu Santos:



“Savunma Bakanı olduğum dönem uyuşturucu kartellerinin egemen olduğu, FARC'ın çok güçlendiği, şiddetin yükseldiği çok zor bir dönemdi. Ekonomik kriz vardı. Güvenlik güçleri zafiyet içindeydi. Barış ülkesi olmak istiyorduk. Ancak bu askeri denge sağlanmadan mümkün değildi. Barışın yolu FARC'ın gücünü kırmaktan geçiyordu. Bu yolu izledik. Ben de bunu yönettim, askeri şeflik yaptım. (Kolombiya'da milli savunma bakanının ordunun komutanı gücünde ve başında olduğunu ekleyelim) Ama aklımda barış fikri her zaman vardı. O zamanki rolüm ile bugünkü rolüm arasında çelişki yok, tersine tamamlayıcılık var. Gerillaya darbe vurarak gerillayı barış masasına oturtmak gerekiyordu. Zordu. Gerillaya savaştığımız kadar görüşüyorduk. Örneğin bir FARC liderine karşı bir operasyon vardı. Bu operasyona izin verecek miydim? Verdim, o kişi operasyonda öldü. Bu doğru karar mıydı diye sorarlar hala. O zaman doğru olan buydu...”



Kolombiya daha önce başarısız barış süreçleri yaşadı.



Biz de bir barış sürecini başarısızlıkla tükettik.



Santos'un şu sözlerinin altını çizerek biterelim:



“Daha önceki başarısız görüşmelerden dersler çıkardık... Bugün bu dersler sayesinde yol alabildik ve işin sonuna geldik.”


#Kürt sorunu
#Çözüm süreci
#Santos