İstediğiniz bahane ve açıklamayı getirmeye çalışın fark etmez. Değil mi ki, IŞİD ve PKK Türkiye'de benzer hedeflere '
' algılama değişmez: 'Bunlar aynı safta ve ittifak halindedir.'
(Eş)Başkan Selahattin Demirtaş
Diyarbakır'da PKK tarafından öldürülen
'un ardından dilediği kadar “En ahlaksız savaş koşullarında bile kabul edilemez” desin. Değil mi ki, PKK'ya halâ terörist yerine '
' demeyi tercih ediyor, değil mi ki PKK silah bıraksın derken hemen ardından aynı talebi devlet güvenlik güçleri için de kullanıyor, yani
ile PKK'yı eşit taraflar gibi ortaya koyuyor; algılanmada samimiyet sorunu yaşamaktan kaçamaz.
Değil mi ki, kendini meslekî çıkar grubu bir STK (NGO - Interest Group) olarak konumlaması gereken, ancak daha çok muhalif siyasi parti gibi davranmayı refleks haline getirmiş STK'larımızdan
(bir diğeri mesela TMMOB'dur) rahmetli Dr. Biroğlu ile ilgili açıklamada PKK'nın adını ağzına alamayıp, “Söylemleri ile şiddet ortamını tırmandıran herkes Abdullah Biroğlu'nun katlinden sorumludur” diyebilmektedir, o zaman onların da samimiyetinden şüphe edenler haklılık kazanırlar.
Değil mi ki, ABD, Kanada ile birlikte,
1992 Rio Çevre Konferansı
'nda bu yana yıllardır, dünyada canlılığa son verme olasılığı büyük
Küresel Isınma ve İklim Değişikliği
'nin bir numaralı nedeni olarak gösterilen, özellikle gelişmiş ülkelerdeki, Karbondioksit Salınımının (CO2 Emisyonu) %5'düzeyine (ki o da tehlike sınırıdır) indirilmesi odaklı
'nı imzalamamakta direnmiş, “Ülkemizdeki ağır sanayii ikna edemeyiz” diyebilmişlerdir, şimdi Barak Obama'nın Alaska'ya gitmesi ve Küresel Isınma ve İklim Değişikliği felaketine dikkat çekmek üzere (!)
ile
'ndaki sürekli eriyip yok olan
'nda 3 gün hayatta kalma mücadelesi vermek üzere kalkıp Alaska'ya gitmiştir; daha çok 'şov' olarak algılanan bu davranışının inandırıcılık düzeyi yok denecek kadar azdır…
Değil mi ki, Avrupa yıllarca dünyayı müstemlekelerinde uyguladığı akıl almaz zulümle sömürmüştür, ABD Afrika'dan maymun avlar gibi zenci köle avlatıp koskoca kıtanın pamuk tarlalarında mezalim ile çalıştırmıştır, bunlar kalkıp bize insanlık dersi vermiyorlar mı, buna belki 'kamu diplomasisi' vasıtasıyla kendi insanlarını ve bizdeki 'ecnebi aydınları' inandırabilirler; ancak akıl ve vicdan sahibi hiç kimseyi ikna edemezler...
Türkiye, kendisine 15 milyar TL'den fazlasına mal olan 2 milyondan fazla Suriyeliye 2011'den bu yana kollarını açmışken, Avrupa birkaç yüzbin
yüzünden panik içinde… Mülteci teknelerini batıranları mı istersiniz, yoksa Macaristan'ın yaptığı gibi sınır boyu birkaç kat dikenli tel çekenleri mi, ABD'nin Meksika sınırına yaptığı gibi binlerce km duvar çekenleri mi…
Bütün bunlara Anglosakson arkadaşlar '
' diyorlar; kibarlık olsun diye herhalde… Bizde çok daha açık ifade ediliyor:
…
Fark edilene kadar mesele yoktur bu karakter özelliğinde… Bir kere 'yakalandın mı' yalnız, inandırıcılığını öyle bir kaybedersin ki, bir daha zordur tekrar ele geçirmek. Telgraf tellerindeki kuşlar gibidir… Bir çırpın ellerinizi, kaçıp giderler; sonra onları bir daha getirip oraya, eski yerlerine koyamazsınız…
Tezkereye hayır diyecek olan HDP üst yönetimini bilemem, ancak dünkü söyleşisinde (durduk yerde, anlaşılamayacak bir şekilde Cumhurbaşkanı'nın PKK terörünü tahrik etme suçlaması hariç) hayli önemli pozitif bir duruş sergilemiş olan
Altan Tan'ın durumun farkında olduğunu sanıyorum…
Farkında olmayan, bedelini ağır öder…