|
Yaşama Sanatı ve Sinema

Sadece Türkiye’de değil, dünyanın pek çok ülkesinde son günlerde pek çok tekâmül derecesinde ele alınarak üzerine konuşulan bir film ve yönet-meninden söz etmek istiyoruz bugün…

Dünya-nın gündemi tabii ki sinema, sanat değil. Tam tersine melanetin her türlüsü… Soykırım, siber saldırılar, savaşlar, çocuk ve kadınlara karşı şiddet, iktidar mücadeleleri, dezenformasyon, islamofobi, faşizm, popülizm, serbest evlilik, poliamori, LGBTQIA2S+, çekirdek ailenin yok edilmeye çalışılması, kamu diplomasisi ile ülkelerin kaderleriyle oynanması, iklim değişikliği, canlılığın sürdürülebilirliği ve daha niceleri… Ne kadar çok konu var yazacak…
“Mükemmel Günler”
(Perfect Days) ve yönetmeni
Wim Wenders
ne iş?..

Amacımız, tam da bunu, yani “Ne iş?” olduğunu anlatmak …

Bertolt Brech
t’in bizce en önemli tespitidir: “Tüm sanatlar, (tiyatro da dahil) sanatların en yücesine katkı sağlar; Yaşama Sanatına…” (Alle Künste (also auch das Theater) tragen bei zur größten aller Künste, der Lebenskunst)…
Dünyayı tanımak, anlamak, anlamlandırmak ve değiştirmek için en çok ihtiyacımız olan şeydir yaşama sanatı… Belki de bilgeliğin, irfanın yaşam içindeki tek kanıtı… Yukarıda sözünü etiğimiz tüm çelişkileri
doğru okuyup çözümleme
yolunun sanatların en yücesinden geçtiğini yakalarsak belki pek çok dünyevi sorunda melanetten daha kolay kurtuluruz…
Peki neden sinema? Yanıt çok basit… Çünkü sinema 7’nci sanat dalıdır ve kendisinden önceki 6 sanat dalını da mündemiçtir (içkin)…
Müzik, Dans, Resim, Şiir, Heykel, Mimarî…
Görüleceği gibi Edebiyat, ‘Sanat’ın dışında ayrı bir alan olarak tanımlanır… Marx ve Engels’in devasa eserlerinin adı boşuna “Über Kunst und Literatur” (Sanat ve Edebiyat üzerine) değildir… Sinema tabii ki edebiyatı da içerir (Senaryo)…
Time ve Life dergilerine de yazmış olan ABD’li ünlü sinema eleştirmeni
Bruce Wiliamson
filmlerin 4 parametre üzerinden değerlendirilmeleri gerektiğini tespit etmişti: Kötü film / İyi Film / Kötü yapılmış film / İyi yapılmış film… Bizce de bir filmin
iyi
mi
kötü
mü olduğunu onun yaşama sanatımıza ne ölçüde hizmet ettiği ile ilgilidir… Duyguların en yücesine mi yükseltiyor bizi, yoksa en kötüsüne, şeytani olana mı?... İyi mi kötü mü yapılmış olması da, 6 sanat dalını ve edebiyatı ne yetkinlikte yüksek estetik boyutunda kullandığı ile ilgilidir…
En zararlısı olduğunu düşündüğümüz
iyi yapılmış kötü
filmler olduğu gibi (Rambo, Fauda vb.); iyi duygular taşıyan ancak sonuna kadar izlemeye tahammül edemeyeceğiniz
kötü yapılmış iyi filmler
de vardır… Öte yandan elbette nadir bulunsalar da, ruhun tekâmül serüvenine katma değer getiren
iyi yapılmış iyi
filmler olayın idealidir… Allah hepimizi kötü sanat eserlerinden korusun… Korunmanın en etkili yolu, filmi seyretmekten değil onu okumaktan geçer… Aynı şey diğer sanat dalları için de geçerlidir.

Yaşama sanatına hizmet eden yönetmenler dönemi yavaş yavaş kapanıyor sanki… Wim Wenders de ‘Son Mohikanlılardan’ biridir…

Onu ilk kez, ikinci uzun metraj filmi “Kalecinin Penaltı Korkusu” ile tanıdım. Onu “Hammet” ve “Paris Texas” izledi. Ve nihayet
master piece
’leri: “Berlin Üzerinde Gökyüzü” ve “Faraway, So Close” geldi… “Buena Vista Social Club” ve “Pina” da sanatçının çok etkili yapıtlarıydı…

Öte yandan, Wenders’in son filmi gerçek bir ustalık eseri… Bir arkadaşımız, “Adam 1,5 saat tuvalet temizledi ve hiç sıkılmadan izledim” dedi… Filmi ‘okumak için’ 4 açıdan bakacağız: Fenomeni (kısaca ‘türü’), İçeriği (kısaca konusu), Biçimi (6 sanat dalı ve edebiyatı nasıl kullandığı) ve nihayet özü (kısaca irfanı, ruhsal tekâmül düzeyi)…

“Mükemmel günler
fenomeninde
sanki bir belgesel drama (Tokyolu bir genel tuvalet temizleyicisinin günlük hayatı)…
İçeriğinde
, münevver bir adamın, eski hayatından kopmuş, son derece sıradan bir hayatı seçtiğine tanıklık ediyoruz…
Biçiminde
ise en ufak bir süsleme olmadan toplumun çeşitli katmanları ve gökyüzü ve onunla insan arasındaki gölgeleri göstermiş Wenders… Peki
özü
?...

İşte ne varsa orada var zaten. Yönetmen bize şu duyguyu ve algıyı geçirmeye çalışıyor: Gerçek esenlik, aydınlık, mutluluk ve entelektüel haz, yalınlıktadır…

Wenders’in bu iyi yapılmış iyi filmini ‘Mükemmel Günleri’ kendinize armağan edin…

Filmi izledikten sonra dönüp hayatınıza bir göz atamıyor, yaşamınızdaki bizim değer ve inanç sistemimizin de bir parçası olan, her türlü melanetten uzak bir yalınlık duygusunun ne kadar var olduğunu sorgulayamıyorsanız, bilin ki, ya Wenders arzuladığı ve betimlediği duyguyu size geçirmeyi başaramamıştır; ya da siz filmi okumayı başaramadınız…

Biraz da Wim Wenders’in ve diğer bazı yönetmenlerin filmlerinden yola çıkarak genel anlamda
Yaşama Sanatı ve Sinema
meselesini
Dücane
Cündioğlu’nun
nazik daveti üzerine bu akşam YouTube’daki kanalında, saat 22.00’de karşılıklı konuşacağız… Bekleriz…
#Aktüel
#Hayat
#Ali Saydam
17 gün önce
Yaşama Sanatı ve Sinema
Kuklaları oynatan Derin Kuklacılar?
‘Susadım çeşmeye varmaz olaydım’
Türkiye’yi devşirme kurtarıcılardan kurtarma mücadelesi…
Ankara’da vekâletler çekişmesi
Kibirleri boyunlarını aşan muhterisler kim?