Bir radikal portresi

04:0026/01/2017, Perşembe
G: 17/09/2019, Salı
Akif Emre

Gerek entelektüel çevrelerde, gerek sosyal etkinlik alanlarında olsun iri harflerle konuşanlara hep mesafeli olmuşumdur.



Son derece iddialı, keskin, tanımlayıcı, itham edici... kesin cümleler kurarlar.. Muhatabını ikna etmek değil teslim almak üzere konuşurlar. Verdikleri gelecek bilgisi kesin, yaptığı tanımlama tartışmasızdır.



Geleceğe dair öngörüleri bir ortaçağ rahibinden, kahininden izler taşır. Sanki gayb aleminin, bilinemezliklerin şifresi ona bahşedilmiştir. O da, sadece kendisinine sunulan bu

keskin bilgiyi kesin inanç haline dönüştürmesini bilir

. Zira, kitlelerin kesin inançlılığa meyyal olduğunu erkenden farketmiştir.



Kendisine ait hiç bir tezi yoktur ancak iddiaları vardır. Ortaya attığı iddialarını dile getirirken en küçük yanılma ihtimali bırakmayacak kadar keskin, köşelidir cümleleri. Fikir namına savundukları bir düşüncenin, entellektüel çabanın mahsülü olmaktan çok propagandist bir zihnin ürünüdür.



Keskin iddialı ve ancak inancında kesin değillerdir.

İnandıkları, savundukları değil saplantıları varddır.

Saplantılarının esiridir.

İlkelilik gibi sundukları tavırları aslında saplantılarının esaretidir.



Dostluğunu da karşıtlığını da ilkeleri, fikirleri değil saplantıları belirler. Bu nedenle

saplantıları Hakk'ı, hakikati gördüğünde teslim olmasını engeller...

Muhalifliğini yahut taraftarlığını sonuna kadar götürür .



Yorumlarında, takındığı tavırlarda, savunmasında ya ak vardır ya siyah...



Herkesi yargılama yetkisini kendinde gören bu keskinlik aslında hakikat körlüğünü gizler. Hakikate hakikat olduğu için değil fanatizmin aleti olduğu oranda değer verebilir.



Hangi fikri, dünya görüşünü, ideali savunuyor olursa olsun aslına bu tiplerin ortak özelliği kendilerine ait bir görüşlerinin olmamasıdır. Bir idolün, bir sloganın fanatiğidirler aslında. Siyasi ya da manevi bir otoritenin gölgesindedirler, o gücün etkisi oranındadır varlıkları...



En yalın bir gerçeği, basit bir ifadeyi bile büyük iddiaya dönüştürür ve hep yüksek sesle dillendirirler. Benzer sonuçları paylaşıyor olsanız bile onun iri iri harflerle kurulmuş cümleleri karşısında siz de şaşkına dönersiniz. Nasıl olup da sizin de paylaştığınız bu görüş, düşünce, taraf, dava, iddianın bu kadar abartılı, geri dönüşü olmayan bir slogana dönüştürülebildiği karşısında hayretler içinde kalırsınız.



Bu tiplerin ortak özellikleri muarızı oldukları düşünce ile aralarında ince bir zar, perde olmasıdır.. Her an o perdeyi delip aynı keskinlikte, şiddetle karşı olduğu yerdiği düşüncenin savunucusu olabilirler. Bu saf değiştirme durumu bir görüş değiştirme, insani bir ikna oluş, artık farklı düşünüyor olmanın tezahürü değildir.



Bir fikrin, davanın, tezin karşısındayken yaptığı saldırıdan aynı şiddette savunmaya geçerken diğer insanlardan ayıran iki özellikleri vardır. Biri, saldırısı gibi savunması, taraftarlığı da çok iddialı ve şiddetlidir. İkincisi, fikir, kanaat, taraf değiştirirken geçmişine dair bir hesaplaşmaya girmez. Bir zamanlar savunduğu fikir ve davranışlarının bundan böyle neden karşısında olduğunun açıklamasını yapmaz, hesap vermekten itina ile kaçarlar. Yapamazlar çünkü kurduğu iri iri harfli cümlelerden, iddialarından hata payı, geriye dönüş alanı bırakmamıştır. Savunması ya da karşıtlığı iman-küfür, sadakat-ihanet- kurtuluş-batış gibi siyah beyaz keskin hükümlerdir.



'

En radikal tavırların uzlaşmacı bir yanı vardır.'

Böylesi fanatizmle taraftarlık, hizipçilik, militanlık yapanların ne zaman nereyle uzlaşmaya gideceklerini dikkatle ve de kaygı ile izlemek gerekir. Zira bu uzlaşma gibi görünen evriliş aslında, zıddına dönüşme halidir.



Sanırım beş-altı yıl önceydi. İnsan Yayınları'nın İstiklal Caddesi'ndeki yerinde, kuruluşundan itibaren yayınevinde editör, yayın yönetmeni olarak emeği geçenlerle bir araya gelmiştik. Toplantının evsahipliğini de rahmetli İlhan Akıncı yapıyordu. Geçirdiği rahatsızlığına rağmen gelmişti. Kimler yoktu ki. Seksenlerden ikibinlere uzanan süreçte belli bir düşünce ekseninde yayın, kitap, fikir alanında bir şekilde karkıda bulunan pek çok ismin İnsan Yayınları'ndan yolu geçmişti ne de olsa.



Katılımcıların içinde en dışta kalmasına rağmen tepeden bakan edası dikkat çekiciydi. Artık radikal biçimde o çevreden koptuğunu, üstelik daha radikal bir dille yeni konumunu savunmaktan çekinmiyordu. Bulunduğu meclistekilere Mesihani bir inanmışlıkla adeta diskur geçiyor hatta kendi lisanıyla tehdit ediyordu üstü kapalı.



Bir zamanların herkesi kesen keskinlikte devrimci aydını şimdilerde aynı keskinlikte bir tür mürid olmuştu. Özetle 'siz Müslüman aydınlardan bir şey çıkmaz; ya biat edersiniz ya da helak olursunuz' demeye getiriyordu. Oysa daha önce de aynı sertlik ve bağlanmışlıkla radikal bir devrimci söyleme sahipti.



Keskinliğin, uzlaşmasız iddialı tavrın sonu yoktu. Gazetelerde itirafçı olmayı seçtiğini okuduğumda saplantılarının esiri olan keskin inançlılık prototipinin hazin sonu diye düşünmekten kendimi alamadım.



Bir davayı, düşünceyi savunmakla saplantılarının esiri olmak farklıdır.


Bir gelecek tasavvuru, hayali olmakla kehanetçi iddialarla insanları aldatmak farklıdır.



İnsanlar yanılır, fikir değiştirebilir yeter ki samimi bir hakikat avcısı olsun.



İtirafçılıkla hakikat avcılığını karıştırmamalı.


#Müslüman aydınlar
#İlhan Akıncı
#İnsan Yayınları