Terörün sinsi mantığı..

04:0013/12/2016, Salı
G: 17/09/2019, Salı
Abdullah Muradoğlu

Bu terör saldırılarının hedefi milletin kendisidir. Görevleri asayişi ve halkın emniyetini sağlamak olan polislerimiz de tıpkı aynı hain saldırıda can veren sivil insanlarımız kadar sivildirler. Terör şebekesi Batı'daki siyasi destekçilerini kaybetmemek için dolaylı yollardan sivilleri hedef almayı tercih ediyor.



“Haklı savaş, haksız savaş”

başlıklı kitabında

Prof. Michael Walzer

terörizmin amacının bir ulusun maneviyatını bozmak ve gösterdikleri dayanışmayı yıkmak olarak tarif eder. Terörizmin yöntemini ise masum insanların 'rast gele' öldürülmesi olarak açıklar. Terör saldırısına rast gelen insanların dindar mı seküler mi, çocuk mu yaşlı mı, kadın mı erkek mi oldukları caniler için zerre kadar önem taşımaz. Tam aksine terörizmin sinsice işleyen mantığı olabildiğince daha fazla sivilin saldırı alanına rast gelmesini umar. Toplumun maneviyâtını kırmak, moral bütünlüğünü bozmak için yapar bunu.



“Görünmez Ordular”

isimli kitabın yazarı

Max Boot

'a göreyse terörizm, devlet dışı aktörlerin gayrimuharip unsurlara karşı sindirme veya zorlama, yahut hükümet politikası ve oluşumunu değiştirme amacıyla şiddet kullanmaktır. Gayrimuharip unsurların çoğunlukla siviller olduğunu belirten Boot, bunlara kamu görevlileri, polisler ve görev başında olmayan askerleri de dahil ediyor. Bu tarif, terör örgütlerine 'siyasi örgüt' muamelesi yapan Batı'lı çevrelerin yüzüne de çarpılmalıdır.



44 insanımızı şehit eden canilere emir veren hainler, birçok sivil insanımızın hedef olacağını gayet iyi biliyorlardı. Şehirlerde polisimizle sivil insanlarımızın doğal olarak kesiştiği hareketli noktaları bilerek hedef aldıkları konusunda hiçbir şüphem yok. Asıl hedef biziz, hepimiziz. Bizi sindirip, korkutmak, geleceğimize, biribirimize ve devlete olan güven duygumuzu yok etmek istiyorlar.



Bu terör şebekesinin arkasındaki uluslararası güç odaklarının niyetleriyse ülkemize gözdağı vermek. Bu güç odaklarını deşifre etmek ve işledikleri cinayetlerin bedelini gerektiği biçimde ödetmek devletin boynuna borçtur. Artık 'muğlaklığa' mahal bırakılmamalı, 'ithamlar' ortada kalmamalıdır.



İstihbarat kurumlarımız terör şebekelerine kimler silah, patlayıcı veriyor veya lojistik sağlıyorsa, öncelikli olarak bunları tespit etmeye odaklanmalılar. Terör şebekelerini tasarımlayan güç odakları gün ışığında değil gölgelerde çalışırlar. Bombaları patlatma emrini verenlerin arkasındaki güçleri net olarak tespit etmeliyiz. Öte yandan

'uluslararası suç kartelleri'

nin uzantısı olan terör şebekelerinin uyuşturucu, haraç ve diğer kaçakçılık faaliyetlerinden beslenen malî kaynakları da kurutulmalıdır.



Terörü etkisiz hale getirmenin bir diğer yoluysa, hainlerin terörden 'psikolojik kazanç' sağlamalarını engellemektir. Bu yüzden daha fazla birbirimize güvenmek, daha fazla birbirimize tutunmak, daha fazla dayanışma göstermek mecburiyetindeyiz.

“15 Temmuz”

daki hain girişime karşı milletimizin hissiyatını birleştiren

“Yenikapı Ruhu”

nu gündelik siyasetin dar alanlarına hapsetmemeliyiz.



Hepimiz, bütün farklılıklarımızla, bu ülkeye aidiz. Bir arada yaşama duygusunu yitirirsek, göğsümüzü yaslayacak bir başka vatan yok. Terör şebekelerinin istediği tam da budur; bizi, aynı vatanda yaşamanın ortak neşesinden mahrum etmek. Buna izin veremeyiz. Bir milletin mensupları biribirinden yüz çevirdikleri ve duygusal olarak kaderlerini birbirinden ayırmaya başladıkları zaman terörizm kendine yaşam alanı bulur. Terörizm, bu çatlaklar arasında kendine sinsice yol açarak ilerler.


#Michael Walzer
#Haklı savaş haksız savaş
#Max Boot
#Görünmez Ordular