Politik sınıf ve sorumluluk ahlâkı…

04:007/02/2017, الثلاثاء
G: 17/09/2019, الثلاثاء
Abdullah Muradoğlu

Bazı milletvekillerinin fahiş boyutlardaki iletişim giderleri hepimizi çok şaşırttı, hem de rencide etti. Oysa '
Kamu
adına
” görev yapan milletvekillerinden daha duyarlı olmalarını beklerdik. '
Muhafazakâr
', '
Sosyal-demokrat'
yahut
'Milliyetçi'
.. Bütün bu siyasi görüşlerde “
kamusal değerler
” önemli yer tutar. Söylem düzeyinde bile olsa, milletvekilleri bu değerleri koruyup gözeteceklerine dair topluma söz verirler. Bu nedenle toplum, Meclis'e gönderdiği vekillerinden bu sözleşmeye uymalarını bekler.


Maalesef dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi bizim ülkemizde de

“politik sınıf

” kendine imtiyaz türetme eğilimi içindedir. Oysa politik sınıf

“kamu yararı

”nı kişisel çıkarların önünde tutmakla mükelleftir. Kamuyu ilgilendiren konularla iştigâl eden ve politika üzerinde etki yapan zümreleri de bu sınıfa dahil etmek gerekiyor. Siyasi partiler, yargı kurumları, belediyeler, sendikalar, üniversiteler, meslek kuruluşları, sivil toplum kuruluşları ve basın yayın organları, hep birlikte '

yönetici seçkinler'

olarak da tarif edilir. 'Yönetici seçkinler' bir toplumun siyasî ve ahlâkî önderleri olarak “

rol model

” işlevi görürler. Dolayısıyla yönetici seçkinler toplumun vitrinidir, toplumun kalitesini temsil ederler.



Dar anlamıyla “Politik sınıf” elbette yasalarla bağlıdırlar, ancak yasaların dışında “

sorumluluk ahlâkı”

yla da bağlıdırlar. “Sorumluluk ahlâkı” temel bir değerdir. Temel değerlerden yoksun bir politika keyfilik üretir. Keyfilikse çoğun suça eğilimlidir. “

Millet adına

” görev yapmak için seçilen milletvekilleri, yasal boşlukları kişisel çıkarlar yönünde kullanmamak konusunda herkesten daha fazla özenli ve daha fazla vicdanlı davranmak zorundadırlar. Zira ilk elden kamu yararından sorumludurlar.



Toplumun politik önderleri olarak milletvekilleri de ülke insanları için '

örneklik

' teşkil ederler. '

Yönetme

', aynı zamanda '

eğitici

' olmak durumundadır. '

Nasıl

' yönetildiğimiz '

ne

' olduğumuzu gösterir. Yönetilenler, yönetenlerden topluma olumlu örneklik oluşturmalarını beklerler. Kötü örneklerse toplum ahlâkını zehirleyici yönde etki ederler. “

Kamu görevi

” yapanlar kamu yararını önceleyen ahlakî bir tutum içinde olmalıdırlar. Böylece, “

güven

”, toplumun bütün katlarına yayılır. Politik önderliğin sergilediği ahlakî zaaflarsa toplumu ayakta tutan temel değer olan güveni zedeler.



Millet, kendisini en güzel şekilde temsil etsin, toplum yararına yasalar yapsın, denetim görevini yerine getirsin, sosyal adaletin gerçekleştirilmesine katkıda bulunsunlar diye birilerini “

vekil

” olarak seçerek Meclis'e gönderir. Milletvekilleri, bu görevlerini yerine getirirken çok önemli ayrıcalıklar da elde ederler. Bu ayrıcalıklar çalışan ve üreten kesimlerin ödediği vergilerden karşılanır. Alın terinden kısılarak tanınan bu ayrıcalıkları istismar etmek, kişisel çıkarlar için kullanmak bir milletvekili için vicdânını tepeden tırnağa, geceden gündüze rahatsız etmesi gereken ayıplı bir davranış değil midir?



Yasalarda belirtilmiş olması yahut belirtilmiş olmaması önemlidir tabii ama ikincil bir meseledir. Elbette bütün siyasi partileri ve milletvekillerini bağlayan genel geçer davranış kodları oluşturmak gerekir. Ancak yasalarda belirtilmemiş olsa bile, kamu yararına aykırı fahiş harcamalar yapmak “

sorumluluk ahlâkı

”yla da, “

siyaset ahlâkı

”yla da bağdaşmaz.

Mamatha Gandi

'nin, “

Ahlâkî değerler içermeyen ticaret, topluma karşı işlenmiş bir günahtır

” diye gayet manidar bir sözü var. Ahlâkî değerler veya ahlâkî sorumluluk içermeyen siyaset de topluma karşı işlenmiş bir günah değil midir?




#Kamusal değerler
#Muhafazakarlık
#Sosyal demokrasi