Maalesef, “
”da şöyle gönül rahatlığı içerisinde geçen bir “
” vuku bulmuş değil. Her Ramazan “zulüm”, her Ramazan “acı” demek. Oruç tutan memur ve öğrencilere yönelik baskılar, oruç bozmaya zorlamalar ve daha nice uygulamalar Doğu Türkistanlıların canına tak etmiş durumda. Ve Pekin her yıl mutad olduğu üzere, Uygurların maruz kaldığı zulüm uygulamalarını külliyen reddediyor, Uygur halkın Çin anayasasının kendilerine tanıdığı dini inanç özgürlüklerinden faydalandıklarını iddia ediyor. Pekin her yıl tekrarladığı savunmasının dünya kamuoyu tarafından da kabul edilmesini bekliyor.
Pekin'e göre, zulüm, Uygurların uydurmasıdır. Oysa Doğu Türkistan'da veya sözde özerk bölgede zulüm 100 yıldır var. İsyanlar, ihtilaller, katliamlar hiç eksik olmadı. “
”nde baskılar ideolojik kalıplar içinde doğrudan Uygurların dini-milli kimliklerine yöneldi. Çinlilerin Ramazan ayında getirdikleri yasaklar '
' görülse de, durum pek öyle değil. Zulüm belli bir program çerçevesinde ve istikrarlı bir şekilde yürütüldüğünde uzun vadede sonuç verebiliyor. Çinliler belli bir ritim ve belli bir sertlikte yapılan müdahaleler sonucunda Uygur kimliğinin bozuma uğrayarak direnç kapasitesini yitireceğine inanıyorlar.
Bu yıl oruç yasağına ilişkin insanlık dışı uygulamalar gerekçesiyle Türkiye Çin'e tepki gösterdi. Türkiye'nin haklı kaygıları diplomatik kanallar üzerinden Pekin yönetimine bildirildi. Çin Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada ise Türkiye'den sözkonusu haberleri doğrulatması istendi. Yani, “
zulüm varsa, hani nerede, gösterin
” demeye getiriyorlar. Doğu Türkistan'daki olaylara ilişkin olarak medyada veya sosyal medyada yer bulan fotoğraflar yüzde yüz gerçeği yansıtmayabilir ama(
) kimse de “bunlar olmamıştır” diyemiyor. Bunun önüne geçmenin yolu ise haber kanallarını açık tutmaktan geçiyor.
Çin'de 'basın özgürlüğü'nden söz etmek hiçbir şekilde söz konusu olmadığından, Doğu Türkistan'da yaşananlar hakkında yanlış, eksik veya abartılı her türlü bilginin ortalıkta dolaşması doğal. Aklın kabul etmeyeceği bazı görüntüler, bizzat görüntülerin hedefindeki ülkenin kurumları tarafından bile kurgulanabilir. Zira boşa çıkarılması, açığa düşürülmesi veya yalanlanması kolay olan bu tür '
' suçlanan ülkeye pratik yararlar sağlayabiliyor. Sürekli tekrarlanan ama boşa çıkarılan görüntüler kamuoylarının hassasiyetlerini de olumsuz etkileyebiliyor. Dolayısıyla infiale yol açacak nitelikteki haberlere karşı dikkatli olmak gerekiyor. Gerçeğin gösterilemediği yerde söylentiler gerçeğin yerini alırlar. Bu noktada şikayet etme hakkı bizlerde var ama Çin yönetiminin böyle bir hakkı yok.
Çin Türkiye'den iddialarını doğrulatmasını talep ediyorsa, yapılacak iş belli. Geçenlerde “
”nde olduğu gibi, gayriresmi bir heyet veya TBMM'de oluşturulacak bir resmi heyet Doğu Türkistan'a giderek incelemelerde bulunabilir. Böylece Doğu Türkistan'da gerçekte ne olduğunu öğrenme imkanı buluruz. Kırım'ın Rusya tarafından ilhakından sonra Tatarların durumu merak konusu ediliyordu. Bunun üzerine
başkanlığında altı kişilik bir akademisyen heyeti Rusya'nın da izniyle Kırım'a giderek incelemelerde bulunmuştu. Heyet ne görmüşse onu aksettirdi ve kıyamet de kopmadı. Belki Çin de, Rusya gibi yapar, bağımsız bir heyetin Doğu Türkistan'ı ziyaret etmesine izin verir. Bunu yapar ise, gerçeklerden korkmadıklarını ve adil şekilde üstesinden gelebileceklerini göstermiş olur.