Nüfus hareketleri ve dünya sistemi..

04:0012/02/2017, Pazar
G: 17/09/2019, Salı
Abdullah Muradoğlu

'Dünya politikası'nın belirlenmesinde nüfus hareketlerinin büyük bir etki yaptığı aşikar. Nitekim “
Afrika
”dan ve “
Yakın Doğu
”dan Batı Avrupa ülkelerine doğru göç akımı, Batı dünyasının en yakıcı sorunlarından biri haline geldi. “
Avrupa Birliği
”nin sadece 'merkez ülkeleri'nde değil “
Balkanlar
”da da bu sorun siyaseti derinden etkiliyor. Balkanlar'da yerleşik Müslüman azınlıklara yönelik ırkçı saldırılarda gözlenen artışlar bir ölçüde nüfus dengesinin değişimiyle de ilgili. AB ve çevre ülkelerinde siyasetin giderek daha sağa doğru uç vermesi gelecek yıllarda da bu sorunun belirleyici olacağını gösteriyor. ABD'de
Donald Trump
'ın seçilmesiyse Avrupa'da da siyaseti radikalleştireceği yönünde bir kaygı oluşturdu.


Avrupa'da “

nüfus yaşlanması

” ve doğum oranlarındaki düşüş büyük bir sorun olarak öteden beri zaten gündemde. Reel ekonominin gerilemesi, üretimin kısmen Asya'ya kaymış olması işsizliği artırırken bütçedeki sosyal yardım kalemlerini zorluyor. Batı Avrupa'nın kökleşmiş “

sosyal devlet

” öğretisi giderek güç kaybediyor, bu ülkelerdeki göçmen kitlelerse '

açık hedef'

haline geliyor. Balkanlar'daysa AB'nin Almanya ve Fransa başta olmak üzere merkez ülkelerine doğru ciddi bir iş gücü göçü yaşanıyor. “

Genç işsizler

”deki artış göçü kışkırtıyor.



AB'nin “Doğu Avrupa” ve “Balkanlar”daki genişlemesi merkez ülkeler üzerindeki ekonomik yükü artırdı. İngilizlerin AB'den çıkması(Brexit), bu yükü daha fazla taşımak istemediklerinin göstergesi. Brexit, AB'nin merkez ülkeleri için de “

Herkes kendi yoluna

” kabilinden teşvik edici rol oynadı. Velhasıl, AB ufalanmanın eşiğine kadar geldi. Balkanlar'da genç nüfusun dışarıya kaçışı, her biri birden fazla azınlıklara sahip bu ülkelerde siyasi sonuçlara yol açacak yeni sorunlar anlamına geliyor. Balkanlar'da her bir ülkenin göç dalgasını diğer bir ülkeye hapsetmeye çalışması siyasi gerilimi besliyor. Yani, AB'nin merkez ülkeleriyle çevre ülkeleri hem çok yönlü göç hareketleriyle, hem siyasetin radikalleşmesi gibi bir tehlikeyle yüz yüze.



Nüfus hareketleri dünyadaki müslüman nüfusun artışıyla daha başla bir anlam da kazanıyor. “

Dünya sistemi

”ni kontrol eden güçler bu nüfus artışının etkilerini giderme telaşı içindeler. ABD Başkanı Trump'ın 7 ülke vatandaşlarına giriş yasağı getirmesi sadece bir başlangıç. Bu girişimin başarılı olması halinde listenin 7 ülkeyle sınırlı kalmayacağını söyleyebiliriz. Tabii ki listenin genişlemesi için Amerikan kamuoyunu etkileyecek 'uygun gerekçeler' bulunacaktır.



Merkezi ABD'de bulunan

“Pew Araştırma Merkezi

”nin yaptığı nüfus araştırmalarına göz atmakta fayda var. 2010'da Müslümanların nüfusu 1.6 milyar idi. Bu oran dünya nüfusunun yüzde 23'üne tekabül ediyor. Pew araştırmalarına göre 2050 yılında Müslüman nüfus 2.8 milyara ulaşacak. Dünya nüfusu içinde bu oran yüzde 30'a yaklaşacak. Tabii bu artış içinde genç nüfus daha fazla paya sahip olacak. Müslüman nüfustaki bu artış ABD ve Avrupa'da da gerçekleşecek. ABD'de yüzde 0.2 olan Müslüman nüfusun oranı 2050'de yüzde 2.1'i bulacak.



Hiç şüphesiz, bütün bu artışların dengesini yitiren “dünya sistemi” için ekonomik ve siyasi sonuçları olacak. Dolayısıyla Müslüman nüfusun daha fazla kontrol altında (ve mümkün olduğunca daha fazla bölünmüş halde) tutulması arzu ediliyor. Her bir Müslüman ülkenin kontrol edilemeyecek büyüklükte olmaması için sinsi hesaplar yapılıyor. Afganistan'dan Sudan'a, Pakistan'dan Suriye'ye, Doğu Türkistan'dan Irak'a, Balkanlar'dan Myanmar'a kadar, bugün şahit olduğumuz gelişmeleri bir de bu gözle okuyup kritik etmekte fayda var.


#Avrupa Birliğ
#ABD
#Donald Trump
#Sosyal devlet