İnsanlık tarihi insan türünün her türlü çirkefliği yapabilecek tiynette olduğuna dair binlerce örnekle dolu. “
” ve “
” da bu çirkeflikler arasında yer alıyor. Devletlerin tarihi sonu kötü biten saray entrikalarından geçilmiyor. Hasıl edilecek menfaatin niteliğine göre komplo ve entrikaların boyutları değişebiliyor. Bazı vakaların komplo ürünü oldukları ise aradan uzun yıllar geçtikten sonra anlaşılıyor. Gerek dünyanın dört bir tarafında, gerekse ülkemizde askeri darbeler de çoğun komplo ürünü değil miydi? “
”, “
”, “
” darbeleri öncesinde ve hatta “
” sürecinde yaşananları unuttuk mu? İnsanlar önceden kurgulanmış olayların arkasından bir oraya, bir buraya savruldular. Konya'ya gittiklerini zannederken Hanya'ya gittiklerini anladıklarında herşey olup bitmişti.
Kimi güçler iktidar olmak, kimisi iktidarını sürdürmek, kimileri de iktidarları kendi kirli hedefleri doğrultusunda yönlendirmek için komplolara başvurabiliyorlar. Bazen de hedef ülkeleri güçsüz kılmak için etnik, mezhebi ve kültürel çelişkileri derinleştirmek gibi yollara tevessül edilebiliyor. Ancak bu türden komploların başarılı olabilmesi için uygun psikolojik ve sosyolojik ortamın da mevcut olması gerekiyor. İnsanlar bir merkezden cansız kuklalar gibi oynatılmıyorlar. Araya duygular, eski düşmanlıklar, korkular, güvensizlikler, dışlanmışlıklar giriyor. Toplumun farklı kesimleri artık biribirlerini “
” için güvenli bulmuyor ise, “
” gücünü kaybetmiş ise, “
” anlamını yitirmiş ise geriye sadece bir kıvılcım çakmak kalıyor. Böyle bir toplum komplolara karşı dayanıklı olabilir mi?
Bir toplum düşünün ki, insanlar biribirinden nefret eder hale gelmiş, birinin saadeti öbürünün kâbusu olmuş. Birinin kurtuluş reçetesi diğerinin idam yaftası. Birinin zenginliği öbürünün sefaleti. Bir tarafta gözyaşı, diğer tarafta kahkaha. İnsanlar biribirine sırt çevirmiş. Biri ağıt yakıyor, diğeri çitte telli oynuyor. Yüzler aynı yöne değil başka başka istikametlere bakıyor. Böyle bir toplum huzur ve sükun bulabilir mi? Adaleti ve güveni tesis edebilir mi, “
” getirebilir mi, çağ atlayabilir mi; '
kurabilir mi? Bunları yapamayan bir toplum '
' olabilir mi, bunları beceremeyen bir siyasi yapı '
' olabilir mi?
Her türlü çirkefliği yapabilecek tiynette olan insan hiç şüphesiz erdem timsali de olabilir. Bu bir tercih meselesi ve önemli olan doğru tarafta yer almak. Doğru tarafta olmanın da, yanlış tarafta olmanın da bedeli var. Siyaseten kazanmanın bedeli ahlakî üstünlüğünüzü kaybetmek ise gerçek kazancın ne olduğunu bir kez daha düşünmek gerekiyor. İtikadımızca, sadece doğru tarafta yer almak kazandırıyor.
'nin güzel bir lafı var, “
kötülüğün kazanması için tek gereken şey iyi insanların hiçbir şey yapmamasıdır
” der. Her taşın altında komplo aramak da, komploları yok saymak da doğru değil. Sağlıklı toplumlar bilgi, ilim, itidal ve feraset ile olayları değerlendirirler ve kendi hatalarını da açık yüreklilikle sorgularlar. Ancak akıllı bir göz tuzağı farkedebilir. Toplumumuzu tehdit eden unsurları doğru tespit eder isek tuzakları ve komploları serinkanlılıkla karşılayıp üstesinden gelebiliriz. Erdemle techiz edilmemiş bir toplum ise tefessüh eder, çürür. İmam Gazali'nin dediği gibi, ağaç doğrulmadan gölgesi nasıl doğrulabilir.