Hukuk ne işe yarar?

04:0029/03/2016, Salı
G: 13/09/2019, Cuma
Abdullah Muradoğlu

Belçika'yı sarsan bombalı saldırıların faillerinden biri (İbrahim el Bakraoui) geçen yıl Türkiye'den
. Üstelik Belçika hükümeti bu kişiyle ilgili olarak uyarılmış. Ancak Belçika hükümeti, terörizmle bağlantısı tespit edilemediği gerekçesiyle şahıs hakkında işlem yapmamış. Brüksel patlamalarının ardından Adalet Bakanıyla İçişleri Bakanı, Türkiye'nin uyarısının dikkate alınmadığının ortaya çıkması üzerine
. Gerçi istifaları kabul edilmedi, o ayrı.


Aslında konu son 15 yıldır Belçika'da tartışmalara yol açan adalet sistemindeki boşluklarla yakından ilgili. Bunun böyle olduğunu önceki gün dikkatle izlediğim bir Belçika filminden öğrendim. Belçikalı Yönetmen

Jan Verheyen

'in 2013'de çektiği

“Adalet Peşinde(Het Vonnis)”

filmi, adalet sisteminin boşluklarını dramatik bir olay üzerinden işlemiş. Özgürlük, hukuk ve güvenlik arasındaki dengenin ne kadar hassas olduğunu gözler önüne seren enteresan bir film. Brüksel patlamalarıysa, “Adalet Peşinde” filminde işlenen konuyu yeniden alevlendirdi.



Kariyerinin zirvesinde bir şirket yöneticisi olan Luc Segers'in eşi markette alış veriş yaparken gasp edilerek hunharca öldürülür. Luc Segers de ağır şekilde darp edilir. Babasının darp edildiğini izleyen küçük kız ise yoldan geçen bir aracın çarpmasıyla hayatını kaybeder. Bir süre komada kalan Luc Segers taburcu edildiğinde elinde hiçbir şeyi kalmayan bitik bir adamdır. Buna rağmen katilin yargı önüne çıkarılarak hak ettiği cezaya çarptırılmasını ummaktadır. Ancak, gözaltına alınan katil dava açma işlemlerinde yapılan bir

'usül hatası'

yüzünden serbest bırakılır. Evraklarda bir imzanın eksikliği sebebiyle toplanan deliller geçersiz sayılır. Olay kamuoyunda şiddetli tartışmalara yol açar. Adalet Bakanı ve yargı sistemi eleştirilerin hedefi haline gelir.



Hukuk devletine inancı tam olan Luc Segers, usül hatası sebebiyle katilin serbest kalmasını içine sindiremez. Oysa acıyı benimsemesi ve hayatına devam edebilmesi adaletin tecellisine bağlıdır. Katilin serbest kalmasıyla Legers büyük bir boşluğa düşer, içine kapanır, hayattan kopar ve sonunda katili vurarak öldürür. Katilin serbest kalması bir başka cinayetin sebebi olmuştur. Cinayet suçuyla mahkemeye çıkarılan Legers aslında yargı sistemiyle hesaplaşmak istemektedir.



İddia makamıyla savunma makamı arasında tam bir hukuk ve adalet tartışması sahnelenir. İddia makamı, usül hatasının sanığın aleyhindeki delilleri geçersiz kılmasını sağlayan kanunların haksız tutuklamaları önlemek ve masumları korumak amacıyla yapıldığını savunur. Segers'in avukatıysa savunmasını

“hukuk ne işe yarar”

sorusunu tartışmaya açarak devam ettirir. Avukata göre hukuk devleti usül hatalarına kurban edilemez. Devlet, katili cezalandırmaz ise, vatandaş

'hukuk devleti'

ne olan inancını yitirir. Oysa hukuk devletinin işlerliği, vatandaş ile devlet arasında yazılı olmayan bir sözleşmedir. Sözleşmenin ihlali hukuk devletinin, demokrasinin ve toplumun temeline bomba koymakla eşdeğerdir. Hukukun adaletle olan özdeş anlamını asla yitirmemesi gerekir.



Bütün taraflar(savcı, avukatlar, sanık) birer manifestoyu andıran tezlerini gayet inandırıcı şekilde savunurlar. Sanığın suçlu veya suçsuz olduğuna ise jüri karar verecektir. Jürinin kararı cezasız kalan katili öldüren katilin(Luc Segers) suçsuz olduğu yönündedir. Filmin kapanış cümlesindeyse filmin Belçika adalet sistemindeki boşluklara dikkat çekmeyi amaçladığı belirtilir. Bilhassa hukuk öğrencilerinin ve genç hukukçuların izlemesi gereken film esaslı bir adalet ve hukuk tartışması.


#Belçika
#hukuk devleti
#savcı