Afganistan için hâlâ umut var mı?

04:002/05/2017, Salı
G: 17/09/2019, Salı
Abdullah Muradoğlu

BM Afganistan'ın eski mücahit liderlerinden
Gülbeddin Hikmetyâr
'a yönelik yaptırımları kaldırdı ve 'terörist' listesinden çıkardı. Karar Hikmetyâr ile Afganistan Cumhurbaşkanı
Eşref Gani
arasında gerçekleşen uzlaşma sonucunda alınmış. Uzun bir aradan sonra ortaya çıkan Hikmetyâr hükümete karşı savaşan güçlere “
silah bırakın
” çağrısı yapmış. Geçmişte mücahitler arasında yaşanan rekabetin yıkıcı sonuçlar getirdiğini vurgulayan Hikmetyâr halen devam eden iç savaşın sonu belli olmayan, anlamsız ve kutsal sayılamayacak bir mücadele olduğunu da kaydetmiş. Çok geç de olsa bu 'öz eleştiri' yine de umut verici bir gelişme.


Benim kuşağım için Afganistan çok özel bir yer tutuyor. Afganistan'ın 1979'da Sovyet Rus ordusunun işgalinin ardından ülkemizde gerçekleşen coşkulu protesto gösterilerine katılanlar arasındaydım ben de. İlk gençlik yıllarıma denk gelen bu gösterilerde atılan

“Afganistan, Pakistan, sıra sende Müslüman”

sloganı hâlâ hafızamda. Bu slogan “sıcak denizler”e inmek isteyen Rusların Afganistan'dan sonra Pakistan'ı işgal edeceklerini, ardından da sıranın muhakkak Türkiye'ye geleceğine dair bir çağrışımı ihtiva ediyordu. Afganistan'ın işgalinin kanlı bir iç savaşa doğru evrilen ülkemizdeki ideolojik çatışmayı kızıştırdığını söylemeliyim.



1980'lerin ortalarında Afganistan'daki direnişe ülkemizde yoğun bir ilgi söz konusuydu. Bu ilginin odağındaysa Gülbeddin Hikmetyâr'ın liderliğini yaptığı

“Hizb-i İslamî

” vardı. Biz Ruslara karşı savaşan “Mücahitler”in etnik, mezhebî veya siyasi farklılıklar sebebiyle yıkıcı rekabet içinde olduklarını aklımıza bile getirmiyorduk. Bizim için sadece “

Mücahitler

” ve

“İşgalci Ruslar

” vardı. Ülkemizde mücahitlere yapılan maddî yardımlardan da aslan payını Hizb-i İslamî alıyordu. Yardım kampanyalarında kadınlarımızın parmaklarındaki yüzüklere varıncaya kadar göz yaşartıcı fedakârlıklarda bulunmalarına birlikte şahit olmamış mıydık?



1989'da Soyvet Rus askerleri Afganistan'dan çekildiğinde bizim için bu savaş kazanılmış gibi görünüyordu. Ne ki büyük bedeller ödeyerek Rusları ülkelerinden kovan Mücahitler kendi aralarında uzlaşmayı başaramadılar ve ülke iç savaşın içerisine çekildi. Mücahitler arasındaki rekabetin mahiyetini çok geç anladık. Bu büyük bir hayal kırıklığıydı. Zira 'Mücahit' grupların 'Peştun', 'Tacik', 'Özbek', 'Selefî' ve 'Sufî' olarak biribirilerine karşı hakimiyet mücadelesi verecekleri aklımızın ucundan bile geçmiyordu. Ülkede merkezî bir hükümet kurulamadı, her grup kendi amaçlarını diğerlerine zorla dayatmaya kalktı; aşiret yapılarıysa daha üst değerler potasında eritilemedi. Bizi en fazla hayal kırıklığına uğratan Hikmetyâr oldu. Oysa Hikmetyâr ve

“Cemiyet-i İslamî

” lideri

Burhaneddin Rabbanî'

den çok ümitliydik. İki lider uzlaşsaydı belki Afganistan bugün çok farklı bir yerde olabilir, belki bu kadar ağır bir yıkım yaşanmazdı.



Mücahit grupların biribirileriyle yıkıcı savaşları, Pakistan'ın desteklediği “

Taliban

”ı iktidara taşıdı. Öfkeli Taliban kısa sürede mücahit grupları Afganistan'dan süpürüp attı. “

El Kaide

”yi himaye ettiği gerekçesiyle Taliban rejimi ABD'nin askeri müdahalesiyle yıkıldıysa da ülkede iç savaş son bulmadı. 1970'lerden bu yana savaş halinde yaşayan Afganistan halkının artık dayanacak gücü kalmadı. Geçenlerde ABD uçakları Afganistan'a nükleer olmayan en büyük bombayı attı. “

Bütün bombaların anası

” olarak anılan bomba Irak'ta bile kullanılmamıştı.



Maalesef, Irak, Suriye, Afganistan gibi İslam toprakları ABD ve Rusya başta olmak üzere emperyalist güçlerin yeni tür silah ve bombalarının test edildiği poligona çevrildi. Bu kaderin behemehâl değişmesi gerekiyor. '

Hikmetyâr örneği

'nde görüldüğü gibi son pişmanlık fayda vermiyor ama yine de içimde bir umut ışığı çaktı. Keşke, keşke diyorum, bir şey olsun artık.


#Afganistan
#Cumhurbaşkanı Eşref Gani
#El Kaide
#ABD