“16 Nisan” seçimlerinin anlamı…

04:0018/04/2017, Salı
G: 17/09/2019, Salı
Abdullah Muradoğlu

Siyasi sistemler ülkelerin “iyi” ya da” kötü” yönetilmeleri bakımından az çok fikir verirler ama bu, resmin sadece bir yüzü. 'İyi' olduğu varsayılan sistemler kötü sonuçlar verebileceği gibi, 'kötü' olduğu varsayılan sistemler de iyi sonuçlar verebilir. Her iki duruma uygun düşen pek çok örnek var dünyada. Mesela Güney Kore
“Başkanlık”
sistemiyle, dünyanın 2. büyük ekonomisi Çin ise “
Çin Komünist Partisi
” tarafından yönetiliyor. “
En büyük 20 ekonomi
” listesinde Rusya 10'uncu, Güney Kore 13'üncü sırada. 20 büyük ekonomiden kimisi
“Başkanlık
”, kimisi
“Parlamenter
” sistemle yönetiliyor. 'Büyük ekonomi' olmak ise tek başına mutluluk getirmiyor, zira ülke insanlarının
'memnuniyet'
düzeyleri çok daha farklı kriterlerle de ilgili.


“Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Çözümleri Ağı (SDSN)

”nın Mart 2017'de yayımladığı “

Dünya Mutluluk Raporu

”na göre dünyanın en mutlu 5 ülkesi sırasıyla Norveç, Danimarka, İzlanda, İsviçre ve Finlandiya. Bu ülkeleri Hollanda, Kanada, Yeni Zelenda, Avustralya ve İsveç takip ediyor. Dünyanın en büyük ekonomisi olan ABD 14'üncü, 5. büyük ekonomi olan İngiltere 19. sırada, Fransa ise 31'inci sırada yer alıyor. Dünyanın 2. büyük ekonomisi Çin 79'uncu sırada. Listede Rusya 49, Güney Kore ise 55. sırada yer alıyorlar.



“SDSN raporlar”ını hazırlayanlara göre

“eşitsizlik

” sorununu daha az yaşayan ve sosyal güvenlik sistemleri daha güçlü olan ülkeler daha mutlular. Ülkelerin en az dörtte üçünde altı temel unsur mutluluk göstergesiyle bağlantılı;

'kişi başı gelir', 'sosyal destek', 'sağlıklı yaşam beklentisi', 'kişisel özgürlük', 'hayırseverlik

' ve

'yolsuzluğun bulunmaması

.'



Büyük ekonomiler ve mutluluk arasındaki ilişkileri detaylı incelemek isteyen okurlar

Tony Judt

'un “

Kötülük Kol Gezerken

” kitabıyla,

Richard Wilkinson

ve

Kate Pickett

'in

“Su Terazisi/Eşitliğin Artması Toplumları Nasıl Güçlendiriyor

?” başlıklı araştırmasına göz atabilirler. Her iki kitapta yer alan bilgilere göre ABD ve İngiltere gelir ve servet dağılımı arasındaki eşitsizlikte ilk iki sıradalar veya diğer bir ifadeyle, en dipteler. Japonya, Norveç, İsveç, Danimarka ve Finlandiya ise gelir ve servet dağılımındaki eşitlikte ilk beşteler. Yani bu 5 ülkede “

en zengin yüzde 20

” ile “

en yoksul yüzde 20

” arasındaki gelir uçurumu diğer ülkelere göre daha az. Adı geçen kitabında Tony Judt bu konuları “

Özel Zenginlik, Kamusal Sefalet”

başlığıyla kritik ediyor. Daha fazla tafsilata gerek yok, başlık yeterince aydınlatıcı.



Aktardığım bilgiler yönetim sistemleri ve insanların mutluluk düzeyleri arasındaki ilişkilere ışık tutuyor. Bir sistemden bir başka sisteme geçmek var olan sorunları çözmek için mutlak anlamda 'sihirli anahtar' vaat etmiyor. Olay sadece siyasi ve teknik boyutlar içermiyor, bu değişikliğin demokratik, hukukî ve ekonomik sistemi nasıl biçimlendireceği de çok önemli.



“16 Nisan

”da az farkla da olsa ülkemiz yeni bir sisteme geçti. Bundan sonra önemli olan, “

ülkemizin güzel insanlarını daha fazla nasıl mutlu edebiliriz

” sorusuna anlamlı ve kapsayıcı cevaplar bulmak. Dahası, “

Ülkemiz, milletimiz, dünyada kendine nasıl bir yer tutacak ve bu dünyaya anlamı olan ne ses verecek

?” Seçimlerin sıcaklığı geçtiğinde bu temel soruları daha soğukkanlı ve daha sağduyulu olarak tartışacağız. Sonuçlar, nüfusun yarısının diğer yarısıyla farklı düşündüğünü gösteriyor. Bu olgu pekâla değişebilir, '

hayır

'lar '

evet

'e dönüşebilir veya tersi olabilir. Milletin bu değişimi gerçekleştirecek nitelikte olduğu seçim sonuçlarından belli. Bu sonuçlar siyaset sahnesinde de köklü değişimlere yol açacaktır.


#16 Nisan 2017
#Anayasa referandumu
#ABD