1 Kasım'da sadece bir seçim yapılmadı, siyasi deprem yaşandı.
Millet kaderine el koydu, teröre ve istikrarsızlığa hayır dedi. Oluşturulmak istenen siyasi fetrete izin vermedi.
Bir kez daha sandıktan milletimizin sağduyusu çıktı.
7 Haziran seçimlerinin üzerinden 5 ay geçtikten sonra yapılan tekrar seçimde, bu kez milletimiz sandıkta balans ayarı yaptı.
1 Kasım seçimlerinde AK Parti tarihi bir zafer kazandı. Bu seçimler sadece Türkiye'deki sessiz milyonların değil, aynı zamanda Filistin'den Bosna'ya uzanan İslam coğrafyasında mazlumların zaferidir.
Seçimlerden 2 gün önce Konya'da evinde Başbakan Davutoğlu ile seçimleri konuşurken, “Sessiz milyonların sandığa yansımasını istiyorum” demişti.
Beklediği gibi oldu.
14 Mayıs 1950 seçimlerinde sessiz milyonlar DP'yi iktidara taşımıştı.
27 Mayıs'ın dumanının tüttüğü zamanlarda 1965 seçimlerinde sessiz milyonlar bu kez milletin kaderine el koymuş ve AP'yi tek başına iktidara taşımıştı.
12 Eylül'ün ardından 1983 seçimlerinde Özal'ın ANAP'ını tek başına iktidara taşıdığı gibi.
1 Kasım 2015 günü bir başka şekliyle 3 Kasım 2002 seçimlerinin bir tekrar yaşandı.
3 Kasım 2002 seçimlerinde milletvekili adayı olması engellendiğinde AK Parti Genel Başkanı sıfatıyla Erdoğan, ”Bir nokta değil, virgül koyuyoruz” demişti. AK Parti 7 Haziran seçimleri ile bir virgül atmıştı, Kasım seçimleri ile noktayı koydu.
1 Kasım seçim sonuçları ile sadece AK Parti tek başına iktidar olmadı; milletimiz kısa vadede 2019'a kadar siyasi istikrarı garanti altına aldı.
1 Kasım seçimlerinde milletimiz öncelikle istikrar dedi. 7 Haziran'dan sonra hükümet kurma çalışmalarında yapıcı rol oynamayan MHP ve HDP'yi cezalandırdı. Koalisyon hükümetinin kuruluşu için ciddi bir çaba gösteren AK Parti'ye tarihi bir zafer yaşatırken, CHP, virgülden sonraki bir oy oranı ile dahi olsa kazananlar hanesinde yer aldı. 7 Haziran'dan sonra milletimiz muhalefete güven duyamayacağını gördü. AK Parti, millete güven verdiği için tekrar seçim kazandı.
Böylece Türkiye, kasvetli koalisyon turlarından kurtuldu, bir kez daha tek parti iktidarını çıkararak, “Siyasi istikrarı” sağladı.
1 Kasım seçimlerinin en büyük kaybedeni terör karşısında net bir tutum takınamayan HDP oldu. 7 Haziran'da barışın sağlanması adına kendisine verilen desteğin kıymetini bilmeyip, 8 Haziran'dan itibaren hendekler kazıp, savaş kararı alan HDP, siyaseten kendi kazdığı, ”Hendeğe” düştü. Millet HDP'yi cezalandırdı ama kıl payı da olsa Meclis dışına itmedi. Bu sonucun çok iyi değerlendirilmesi lazım.
7 Haziran seçimlerinin iki yükseleni vardı. Kürt ve Türk milliyetçiliği yapan HDP ile MHP. 1 Kasım seçimlerinin iki kaybedeni oldu, HDP ve MHP.
Milletimiz, her şeye hayır dediği için ve koalisyon görüşmelerinde yapıcı olmadığı için adı, “Mister no” ya çıkan Bahçeli ile terör karşısında net bir tutum takınmadığı için Demirtaş'a kırmızı kart gösterdi.
1 Kasım sonuçlarına göre Bahçeli ve Demirtaş'ın istifa etmesi gerekiyor.
5 ay içerisinde yükselişte olan partilerini gerilettiler ve milletimizin 7 Haziran'da kendilerine yüklediği misyonu taşıyamadılar.
Bu tablonun kaçınılmaz siyasi sonuçları olacak. Partilerine yaşattıkları hezimet nedeniyle MHP genel Başkanı Devlet Bahçeli ve HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş için geri sayım başladı. 7 Haziran'da elde ettikleri başarı Bahçeli ve Demirtaş'ı zafer sarhoşu yapmıştı. İki lider kibirlerinin kurbanı oldular. Bahçeli'yi Tuğrul Türkeş ile Meral Akşener'in ruhu çarptı.
CHP Lideri Kılıçdaroğlu ise oy kaybetmedi ama olumlu iklime rağmen partisine beklenen sıçramayı yaptıramadı.
Bu seçimlerin Saadet Partisi açısından da önemli sonuçlar oldu. Saadet Partisine oy veren, ”Ağzı dualı milli görüşçüler” Türkiye'nin istikrarının tehlikede olduğunu gördükleri anda, tereddütsüz bir şekilde AK Parti'nin yanında yerlerini aldılar. Paralel yapının yanında yer alan Mustafa Kamalak ile AK Parti'yle seçim ittifakı konusunda pürüzler çıkaran Oğuzhan Asiltürk'ün bu sonuçları iyi değerlendirmesi gerekiyor.
Türkiye'de 5 yıl önce değil 5 ay önce seçim yapıldı ve tam tersi bir tablo çıktı. 7 Haziran'ın kaybedeni olan AK Parti bu seçimlerin tek kazananı oldu. Millet AK Parti'yi tek başına iktidar yaparken, tek başına Anayasayı değiştirecek bir çoğunluk vermedi. Bir yerde ince bir ayar yaptı. 'Ülkeyi istikrar içinde yönet' dedi ama sistem değişikliğine götürecek bir yetkiyi tek başına vermedi. Anayasa değiştireceksen de muhalefetle uzlaşma içinde değiştir mesajını verdi.
1 Kasım seçim zaferi aynı zamanda Erdoğan'ın zaferidir. 1 Kasım seçim zaferi aynı zamanda Davutoğlu'nun zaferidir. Bu seçim zaferi istikrar isteyen milletin zaferidir. 7 Haziran gecesinden itibaren, “Tekrar seçim” diyen Erdoğan'ın liderliğine bir kez daha şapka çıkarmak gerekir.7 Haziran'dan bu yana sergilediği devlet adamlığı ve tercih ettiği kucaklayıcı dille Başbakan Davutoğlu, sandığa damgasını vurdu.
Tarihi seçim zaferinin ardından Başbakan'ın ilk açıklamasına dikkat ettim. Zafer sarhoşluğu değil tam aksine tevazu vardı. “Bu zafer bizim değil, milletimizin zaferidir” dedi. Bu çok önemli bir nokta. Davutoğlu'nda bu kucaklayıcı dil ve milletin karşısındaki tevazuu olduğu sürece daha çok seçim kazanır.
7 Haziran seçimleri Davutoğlu için ilk siyasi sınavdı. 7 Haziran'da sarsılmıştı ama 1 Kasım seçimlerinde elde ettiği başarı ile Türk siyasetine damgasını vurdu.
Bu seçim sonuçları ile milletimiz Cumhurbaşkanı Erdoğan-Başbakan Davutoğlu uyumunu onaylamış oldu. AK Parti'de artık kimse Davutoğlu'nun konumunu tartışmaya açamaz. Millet o defteri kapattı.
2 Kasım'la birlikte Türkiye, yeni bir sayfa açtı. Türkiye'de kim siyasette başarı elde etmek istiyorsa, çözümsüzlükte değil, çözümde yer almalı. İstikrarsızlıkta değil, istikrarın yanında durmalı.
AK Parti'nin yasaklanan seçim şarkısı neydi?
”Haydi Bismillah”
YSK seçim şarkısını yasakladı ama millet, ”Yeniden Bismillah” dedi.