Cizre, Silopi ve Sur'da operasyonlar sürüyor
Genelkurmay Başkanı Org. Hulusi Akar hafta sonu bölgedeydi.
Operasyona katılan birliklere, ”
Cesur olun, devlet arkanızda
” mesajını verdi.
Operasyonların yapıldığı bölgede polis, MİT ve asker arasında uyum dikkati çekiyor.
Bölgede en büyük kazancımız ise, halk. Sokağa çıkma yasağının verdiği sıkıntılara rağmen, örgütün arkasında durmuyor.
Ama büyük sıkıntılar yaşanıyor.
ABD-Rusya konsorsiyumundan, “
” ihalesini alan Kandil, şehir savaşlarına YDG-H isimli yapılanmayı soktu. Hani, “fırtına gençler” denilen, ”
'ı da dinleyeceklerinden emin değiliz” diye tarif edilen gençler. Barikatları onlar kuruyor, hendekleri onlar kazıyordu. Bir süredir, Türkiye'yi oyalamak için YDG-H'lıları ölüme gönderiyorlar diye yazıyorum ya onlar.
Cizre'den bir bilgiyi paylaşmak istiyorum.
Cizre'de 1800-2000 YDG-H'lı vardı. 400-500 civarında kaldı. Bir kısmı etkisiz hale getirildi, bir kısmı halkın arasına karışıp kayboldu. Cizre'de halen 180-200 civarında dağ kadrosunun, 80-100 arasında ise Kobani'den gelen teröristlerin bulunduğu tahmin ediliyor.
Cizre, Sur ve Silopi'de operasyonlar, planlandığından daha hızlı ilerliyor. Bir tarih verilmiyor ama normalleşmenin daha erken bir tarihte sağlanması bekleniyor. Operasyonların bir an önce tamamlanıp, hayatın normale dönmesi gerekiyor.
PKK ise süreyi ne kadar uzatırsa o kadar kar sayıyor. O nedenle diğer bileşenleri devreye sokacaklar.
PKK bileşenleri önümüzdeki hafta “
” ve “
” başta olmak üzere bir dizi karar alacak. İkinci adımda ise
HDP'nin Meclis'ten çekilmesi konusu gelecek. Türkiyelileşme söylemiyle barajı aşan Demirtaş, Kandil istedi diye Meclis'ten çekilecek. Bu iş o kadar kolay mı? Meclis'ten çekilme kararı alırlarsa, HDP bölünebilir. Hendek siyaseti nedeniyle zaten rahatsız olan bir grup var, onlar Kandil'i değil, Meclis'i tercih edebilirler
. Operasyonların başarıya ulaşması Kürt sorununun çözümü anlamına gelmiyor. Durum istikrara kavuştuktan sonra sivil çözümlerin devreye girmesi gerekiyor. Ankara bir yandan operasyonları koordine ediyor, diğer yandan reform sürecine hazırlanıyor.
Süratle bu gündemden çıkmamız gerekiyor.
Çünkü Suriye ve Irak'ta, Türkiye'yi denklem dışı bırakacak bir süreç yürüyor.
ABD, Rusya ve İran'ın kışkırttığı Irak Başbakanı Haydar el İbadi'nin, Türkiye konusundaki rahatsızlığı sürüyor.
İbadi, hükümranlık hakları gereği Türk askerinin Irak'ı terk etmesini istiyor.
ABD'nin işgali altındaki Irak'ta siz hangi hükümranlık hakkından söz ediyorsunuz?
Bütçenizi dahi ABD izin verdiği ölçüde kullanmıyor musunuz? ABD'nin istemediği bir hükümeti kurabiliyor musunuz? Cumhurbaşkanınızın kim olacağına, hükümeti kimin kuracağına hangi ülke karar veriyor?
Peki Bağdat yönetimi Bağdat'a hakim mi?
Bağdat'ta Yeşil Bölge dışında hangi mahalleleri yönetebiliyorlar?
Mesela, Mukteda el Sadr'ın hakim olduğu bölgeyi mi?
Yoksa Sistani'nin demir tellerle çevrilmiş semtini mi?
Yok yok El Hekim'in bölgesini mi?
İbadi, sen Bağdat'ın yarısına hakim değilsin ki, Irak'a hakim olacaksın.
Mesela, DEAŞ'ın hakim olduğu Sünni Arapların bölgesinde bayrak dalgalandırabiliyor mu Bağdat yönetimi? Orada valisi, askeri var mı? Musul valisinin atamasını DEAŞ yapıyor, güvenliği DEAŞ sağlıyor.
İbadi, Erbil'e, Süleymaniye'ye hakim mi?
Necef'i, Kerbela'yı kim yönetiyor?
Türk askeri 1997 yılından bu yana Irak topraklarında. Peki 18 yıl sonra mı Irak'ın egemenliği akıllarına gelmiş.
Irak yönetimi, İran'ın, Rusya'nın ama esasta işgalci ABD'nin oyuncağı.
Türkiye, Rusya'nın uçağını düşürdü, İbadi'nin de jetonu düştü.
İran ve Rusya, Türkiye'nin sıkıştırılmasını istedi, ABD buna örtülü destek verdi, İbadi konuşmaya başladı.
Müttefikimiz ABD burada ikili oynuyor.
ABD, işgal sonrası Irak'ı etnik ve mezhepsel olarak üçe böldü. Irak'ın işgali sonrası Sünni Araplara Ebu Gureyb rejimini reva görerek, DEAŞ'ı ortaya çıkardı. Suriye'de Esed, Irak'ta Amerika cezaevlerinin kapısını açıp, DEAŞ militanlarını serbest bıraktı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, “Çekildiğimizde DEAŞ yerleşecek” uyarısına Başkan Obama'nın,” Konu Irak'ta bir ulusal onur meselesine, siyasi krize döndü” şeklinde karşılık vermesi çok ilginç.
Bu sözü söyleyen kişi Irak'ta işgalci olan ABD'nin Başkanı.
Ebu Gureyb'de, Iraklı kadınlara her türlü muameleyi reva görürken, ulusal onur aklınıza gelmiyordu.
Petrol gelirleri bankalarınıza yatırılırken, Irak'ın ulusal onurunu düşünmüyorsunuz.
Irak'ı işgal ederken, ulusal onuru düşünmemiştiniz ama.
Ayrıca bizim Irak'ta yer almamız ABD ile kurucusu olduğumuz bir sisteme dayanıyor.
Türkiye-ABD ve Irak Bölgesel Yönetimi'nin kurucu olduğu sistemde 20 ülke yer alıyor.
Resmi adı; KTCC- Ortak Koalisyon Koordinasyon Merkezi.
Amerika, Avustralya, Belçika, Kanada, Danimarka, Fransa, Almanya, İtalya, Hollanda, Yeni Zelanda, İngiltere, Portekiz, İspanya, Fas, Ürdün, Irak, Kuzey Irak ve Türkiye.
Bu ülkelerin müstakil ya da birbirlerine açtıkları askeri kampları söz konusu.
Almanya askeri üslerinde tanksavar eğitimi veriyor, şimdiye kadar 1100 Peşmergeyi eğitti. ABD ve Türkiye özel kuvvetleri yetiştiriyor, istihbarat eğitimi veriyor. ABD 1700, Türkiye 2650 Peşmergeyi eğitti.
Yeni Zelanda, Avustralya ve Kanada binlerce kilometre öteden gelip Kuzey Irak'ta yer alacak ama 300 kilometre sınırı olan, İncirlik Üssünü DEAŞ'la mücadeleye tahsis eden Türkiye yer almayacak.
Ya da Hollanda ve İngiltere'nin varlığı Irak'ın ulusal onuruna dokunmuyor, Türkiye'nin varlığı rahatsız edici.
Bu işte bir oyun var.
Bu oyun, ABD-Rusya ortak yapımı bir oyun.
Türkiye'yi içeride PKK ile oyalama oyunu.
Bu oyun, Türkiye'yi, Suriye masasından uzak tutma oyunu.
Bu oyun, “
” oyunu.
Müttefikimiz ABD, Rusya ile Suriye ve Irak'ı dizayn ederken Türkiye'yi devre dışı bırakma ve ”
” oynuyorlar.
Türkiye'ye karşı operasyonun düğmesine Rus uçağının düşmesinden sonra bastılar.
Uçak düştü, iklim bir anda değişti.
Bu durum benim kuşkularımı daha çok artırmaya başladı.
Eski MİT'çilerden Mahir Kaynak'ın bu işler için geliştirdiği bir formülü vardı.
Mahir Kaynak, ”
?” diye sorardı.
Şimdi ben de uçağın düşmesi kime yaradı diye sorsam haksız mıyım?
Bize yaramadığı kesin.