Hafta sonunu Başbakan Davutoğlu ile geçirdik desem yeridir. Cumartesi günü Başbakan'la Almanya'daydık. Pazar günü ise seçim beyannamesinin açıklandığı toplantıyı izledik. İzlenimlerimi paylaşacağım. Ama seçim beyannamesine ilişkin en sonda söyleyeceğimi baştan söyleyeyim. Başbakan beyannameyi açıkladıktan sonra içimden, ”Madem bu vaatlerde bulunabiliyordunuz da 7 Haziran öncesinde bunu neden yapmadınız” diye geçmedi değil.
AK Parti, ”Dört dörtlük” bir seçim beyannamesi açıkladı. 7 Haziran öncesi mega projelerin ve daha çok devlette devamlılığın esas alındığı bir beyanname açıklanmıştı. Bu kez, ”Kimsesizlerin kimsesi” olan AK Parti profiline uygun bir beyanname ile ortaya çıkıldı. 2002 ruhuna dönülmek demekse, bu o anlama geliyor.
Başbakan Davutoğlu'nun açıkladığı, ”Halk Beyannamesi”ydi. AK Parti yeniden insana dokundu.
Beyannameyle ilgili ayrıntılara geçeceğim. Ama önce salondan birkaç gözlemimi paylaşmak istiyorum. AK Parti toplantılarının önemli bir özelliği salon düzeni. AK Parti bu konuda siyasete de bir standart getirdi. Yine her şey düzenliydi. YSK'nın, AK Parti'nin seçim şarkısı olarak planladığı, ”Haydi Bismillah”ı yasaklaması üzerine salonda eski şarklar çalıyordu. Ama Başbakan'ın seçim beyannamesini açıklamasından sonra sözlerini Uğur Işılak'ın yazdığı, ”Tek sevdamız Türkiye” parçası çalınmaya başladı. Kısa sürede iyi bir müzik seçimi olmuş. AK Parti önceden kampanya süresince birkaç şarkı yapardı ama bu kez kampanya süresi kısa olduğu için, ”Tek sevdamız Türkiye” olacak.
Seçim beyannamesinden daha büyük bir yenilik vardı. Hatta seçim beyannamesinin sürprizi denilse yeriydi. O da Başbakan Davutoğlu'nun promterle konuşmasıydı. Başbakan Davutoğlu'nun, promterle konuşmaya ikna edilmesi demek bir çağı kapatıp yeni bir çağı açmak kadar önemli bir olay. Başbakan'ın, promter kullanmama ve irticalen konuşma konusundaki kararlılığını bilenler benim ne demek istediğimi daha iyi anladılar.
Davutoğlu Genel Başkan seçildiği 27 Ağustos 2014 tarihindeki AK Parti olağanüstü kongresi dahil olmak üzere konuşması sırasında ilk kez promter kullandı ve çok da iyi kullandı. Davutoğlu, uzun bir konuşma yaptı. Ama kısa cümleler kurdu. Mesajlarını net verdi. Siyasete ilişkin güçlü vurguları vardı. Bu açıdan uzun olmasına rağmen anlaşılabilir ve etkili bir konuşma yaptı.
Seçim vaatlerinin açıklandığı bölümde, gençlerle, emeklilerle, eğitimcilerle, üniversite mezunlarıyla yapılan röportajların görüntülü olarak araya girmesiyle monotonluğun önüne geçilmiş oldu.
7 Haziran seçimlerinden bu yana gelişen süreçlerde AK Parti yanlış yapmıyor. O nedenle bir oy kaybı yaşamadı. Tam aksine 7 Haziran'da milletin verdiği mesajı anladığını ve samimi olarak bunun gereğini yerine getireceğini gösteren adımlar atıyor.
AK Parti kongresinde vitrinini yeniledi. Yaşanan kısa dalgalanmaya rağmen bütünlüğünü koruyarak sürecin içinden çıkmayı başardı. Sonra Milletvekili listelerini yeniledi. Daha da önemlisi söylemini yeniledi. Kutuplaştırıcı değil, kucaklayıcı bir dil kullanmaya başladı.
Dün açıklanan seçim beyannamesiyle birlikte tuğla üstüne bir tuğla daha koymuş oldu. Geçen seçimde bir motivasyon eksikliği dikkati çekiyordu. Öyle ki seçim beyannamesinin ön önemli bölümü olan “Çözüm Süreci”nin matbaaya giderken düştüğü açıklanmıştı. Bu kez seçimlere iyi bir motivasyonla giriyorlar.
AK Parti'nin seçim beyannamesinde en çok emeklilere, gençlere, asgari ücretlilere dönük vaatler konuşulacak. Çünkü geniş halk kitlelerini bunlar ilgilendiriyor. 7 Haziran'da halkımız AK Parti'ye, “Köprü yaptın iyi oldu. Ama bir de köprünün üstünden geçen halkı düşün” demişti. AK Parti, seçim beyannamesi ile bunu yaptı.
“Sessiz milyonların sesi” olan parti, 7 Haziran'da milletin kendisine yaptığı ihtar üzerine toparlandı ve yeniden asli misyonuna döndü.
7 Haziran'da muhalefet partileri birkaç slogan değişikliğinin ötesinde seçim beyannamelerinden köklü bir yenilik yapmadılar. AK Parti ise milletvekili listelerinden, seçim beyannamesine kadar birçok yenilik yaptı. 7 Haziran'da muhalefete motivasyon sağlayan seçim beyannamesi bu seçimlerde ise AK Parti'ye moral ve motivasyon kaynağına dönüştü.
AK Parti seçim beyannamesinde ana tema olarak, ”Huzur ve istikrarı” seçti. Terörle mücadele sürecinde, ”Huzur” koalisyon hükümetinin dahi kurulamadığı bir dönemde ise ”İstikrar” vurgusu önemliydi. Başbakan'la ne zaman soru-cevap yapsak “1Kasım'da halkımıza heyecan verecek bir seçim beyannameniz olacak mı?” diye soruyordum. Gençlerden emeklilere kadar uzanan geniş bir yelpazedeki sosyal kesimlere vaatleriyle bu heyecanı yakaladı. Geçen seçimde Başbakan meydanlarda ne diyordu; ”Onlar konuşur AK Parti yapar” Göreceğiz bakalım.
AK Parti'nin seçim beyannamesinde üzerinde durulması gereken noktalardan biri de çözüm süreciyle ilgili bölümdü.
PKK ile operasyonların sürdüğü ve çözüm sürecinin buzdolabına kaldırıldığının açıklandığı bir dönemde çözüm süreci ne olacaktı? Daha da ötesi AK Parti kendi başarı hikayesi olan çözüm sürecini bir kenara bırakıp, 90'lı yılların iflas etmiş güvenlikçi politikalarına mı dönecekti?
Başbakan'ın açıklamalarından bu sorunun cevabını aldık. AK Parti kendi hikayesine sahip çıktı. Başbakan çözüm sürecine güçlü vurgu yaptı. Hatta şehit cenazelerinin geldiği bir dönemde bu denli cesur bir vurgu yapılacağını beklemiyordum. Kamu güvenliği zemininde çözüm sürecine devam mesajı verildi. Ama kimse çözüm sürecinin 7 Haziran'dan önce olduğu şekliyle devamını beklemiyor.
İkinci bir nokta ise Cemevlerinin statüsüne ilişkindi. Cemevlerine bir statü tanınacağı vaat edildi. Davutoğlu, Hacı Bektaş ve Tunceli ziyaretleriyle Alevilerle AK Parti arasında özellikle de Gezi sürecinden bu yana daha da güçlenen psikolojik bariyerleri aşmaya çalışıyor. Cem Evlerine statü ile kritik bir eşik aşılmış oldu. Anadolu'nun maneviyat erenlerini yetiştiren Mevlevilik, Bektaşilik gibi Geleneksel İrfan Merkezleri ise tamamlayıcı bir halka oldu.
AK Parti seçim beyannamesiyle birlikte yeni bir rüzgar yakaladı.